Collingwood Sanatın İlkeleri isimli eserinde sanatı hayal gücümüzde temellenen bir deneyim bütünü yaratarak duygularımızı ifade ettiğimiz bir etkinlik olarak tanımlar. Bu tanımla birlikte sanatçının yaratıcı etkinliği, bilişsel bir etkinliğin deneyimi olarak açıklanmış olur. Eserinin ilk bölümünde Collingwood bilişsel etkinlik fikrini öyle şiddetli vurgular ki düşüncesi sanatçının kendi zihninin dışına düşen herhangi bir cisim üretmeden dahi bir sanat eseri yaratabileceği iddiasına varır. Böylece estetik etkinlik için estetik izleyicinin gerekliliği de yadsınmış olur. Collingwood’un bu iddiaları sanat eserinin ontolojik konumuna dair bir çelişki üretir: sanat eseri bütünüyle zihinsel ve hususi bir varlık olabilir; fakat aynı zamanda, sanat bir ifadedir. İfade olduğu müddetçe, zorunlu olarak paylaşılabilir ve iletilebilir; yani, kamusal olarak ulaşılabilir olmalıdır. Aaron Ridley, Gary Kemp gibi yorumcular sanat eserinin cisimselliğini ve nesnel niteliklerini tartışarak çelişkiyi bu tartışma üzerinden çözmeye çalışır. Bunun aksine, bu makalede sanatçı-izleyici ilişkisine odaklanarak ve sanatın öz-farkındalık işlevini öne çıkararak çelişkiyi yeniden değerlendirme imkanı olduğu iddia edilecektir. Gerçek sanatsal etkinlik sanatçının hem kendi toplumsal benliği ve sanat pratiği üzerine giderek bilinçlendiği hem de izleyiciyi kendisiyle yüzleştirdiği bir etkinliktir. Çelişkili olan ifadeler bu öz-farkındalık sürecinin farkı seviyelerine ait ifadeler olarak ortaya konabilir. Bunu ortaya koyma amacıyla, makale, Collingwood’un estetik deneyim kavramını detaylıca inceleyecek, onun özneler-arası karakterini ifşa edecek ve estetik izleyicinin konumunun basit bir şahit olmaktan zorunlu işbirlikçi olmaya nasıl dönüştüğünün izini sürecektir.
In Principles of Art Collingwood defines art as an activity through which we express our emotions by creating a totality of experience based on the imagination. With this definition, the creation of the artist is explained as an experience of cognitive activity. In the first part of his work, Collingwood emphasizes the idea of cognitive activity so strong that his thinking arrives to the point at which the artist can create an art work without producing an external object. Hence, the necessity of the aesthetic spectator for aesthetic activity is denied. These assertions of Collingwood bring about a contradiction with regard to ontological status of the art work: art work can be totally mental and private, but it also an expression. As far as it is expression, it is necessarily sharable and communicable; thus, publicly accessible. Commentators like Aaron Ridley, Gary Kemp try to solve this contradiction by discussing the material and objective qualities. In contrast with this, in this article it will be argued that the contradiction can be reevaluated by focusing on the relation between artist and spectator and bringing art’s role of self-awareness forward. Art proper is an activity through which artist both becomes more and more conscious of his or her social selfhood and artistic practice and helps the spectators to face with her or his self. So, the contradictory assertions can be manifested to be belonging to different levels of self-consciousness. In order to manifest it, in this paper Collingwood’s conception of aesthetic experience will be examined in detail, its intersubjectivity will be manifested and the path through which the spectator as the simple witness turns to be a necessary collaborator will be traced.
Aesthetic Spectator Expression Imagination Technic Aesthetic Emotion
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Felsefe |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 23 Ağustos 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 23 Ağustos 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 59 |
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi