Bu makale, Taşköprülüzâde’nin, kadılık vazifesini icra ettiği süreçte kendisine yöneltilen eleştirilere cevap niteliğinde kaleme aldığı savunma risalesini, tasavvufî ve ahlâkî açıdan incelemektedir. Risalenin akademik bir incelemeye konu olmaması, araştırmanın özgün yönünü oluşturmaktadır. Kadılığın ruhî denge ve nefis terbiyesine dayanan bir ahlâk mesuliyeti olarak sunulması, hâkimin hukukî kararlarının onun iç dünyasından bağımsız olmadığını göstermesi ve tasavvuftaki nefis terbiyesi ilkesinin yargı ahlâkıyla ilişkilendirilmesi bakımından risale dikkat çekicidir. Bu yönüyle klasik bir metin olmakla birlikte, modern hukuk etiği açısından da güncelliğini korumaktadır. Şahsî bir müdafaanın, dönemin fikir hayatında ilmî bir zeminle bütünleşerek yargı müessesine dair derinlikli bir perspektif sunan bu risale, tarihsel bir vesika olmasının ötesinde çağdaş yargı düşüncesi için de mühim bir kaynak niteliğindedir.
Makalede Taşköprülüzâde’nin kaleme aldığı savunma risalesini ahlâk ve tasavvuf bağlamında tahlil ederek, kadılık mesleğinin hem hukukî hem de mânevî bir sorumluluk olarak nasıl kavramsallaştırdığını ortaya koymak hedeflenmektedir. Risalede yer alan nefis terbiyesi, ruh-beden dengesi, ahlâkî faziletler ve mizaç unsurları üzerinden, adaletin içsel ve dışsal boyutları arasındaki ilişkiyi çözümlemek amaçlanmaktadır. Bu yönüyle araştırma, Osmanlı yargı ahlâkına dair ihmal edilmiş bir metni gün yüzüne çıkararak hem klasik ilim geleneğine hem de çağdaş hukuk etiği tartışmalarına katkı sunmaya odaklanmaktadır.
Çalışmada tarihsel veri araştırması ve nitel yöntem esas alınmaktadır. Risale metni, klasik İslâm ahlâkı, tasavvufî kavramlar ve Osmanlı hukuk düşüncesi çerçevesinde kavramsal ve karşılaştırmalı bir okuma yöntemiyle incelenmektedir. Müellifin kullandığı terimler, kavramlar ve metaforlar tarihsel bağlamı içinde değerlendirilmektedir. Ayrıca risalenin Gazzâlî, İbn Sînâ ve İbn Miskeveyh gibi düşünürlerin görüşleriyle olan irtibatı, mukayeseli bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Bununla birlikte risalede dikkat çeken ahlâkî ve psikolojik unsurlar, dönemin ilmî anlayışıyla birlikte çağdaş yargı etiği ilkeleriyle karşılaştırılarak çok yönlü bir çözümleme sunulmaktadır.
Çalışma neticesinde, Taşköprülüzâde’ye ait söz konusu risalenin şahsî bir müdafaa metni olmanın ötesinde kadılık mesleğinin ahlâkî, nefsanî ve ruhî temellerine dair derinlikli bir telakki sunduğu ortaya konulmaktadır. Müellifin nefis terbiyesi, mizaç unsurları ve fazilet merkezli yaklaşımı, adaletin dışsal kuralların yanı sıra içsel bir denge ve mânevî olgunlukla da ilişkili olduğunu göstermektedir. Risalenin bu yönüyle Osmanlı yargı düşüncesine özgün bir katkı sunduğu görülmektedir.
This study offers a moral and Sufi-oriented analysis of the Risāla authored by Ṭāshkubrīzāda Ahmed Efendi in response to criticisms during his tenure as a qadi (judge). The treatise, which has not previously been examined in academic scholarship, presents the judicial office not merely as a legal function but as an ethical responsibility grounded in spiritual balance and the discipline of the nafs (self). It argues that judicial decisions are closely tied to the inner state of the judge, and that the Sufi principle of self-purification is essential to legal ethics. Despite being a classical text, the work engages with issues that remain pertinent to contemporary debates on the moral foundations of law.
The article aims to examine how Ṭāshkubrīzāda conceptualizes the office of qadi as both a legal and spiritual responsibility. Through key themes such as self-discipline, soul–body balance, moral virtues, and temperament theory, the study analyzes the relationship between the internal and external dimensions of justice. In this respect, it seeks to recover a neglected text in the history of Ottoman legal thought and contribute to both Islamic intellectual tradition and modern discussions on judicial ethics.
The research adopts historical document analysis and a qualitative methodology. The treatise is examined through conceptual and comparative readings situated within the framework of classical Islamic ethics, Sufi notions, and Ottoman legal philosophy. The terminology and metaphors employed by the author are analyzed in their historical context. In addition, the treatise’s intellectual engagement with thinkers such as al-Ghazālī, Ibn Sīnā, and Ibn Miskawayh is explored. Ethical and psychological dimensions of the text are evaluated through a framework that bridges its historical setting with modern concerns in judicial morality.
In conclusion, the study reveals that Ṭāshkubrīzāda’s Risāla is not merely a personal defense but a profound reflection on the moral, spiritual, and psychological foundations of judicial practice-offering an original contribution to Ottoman legal-moral thought and sustaining relevance for modern conceptions of justice.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Sufism |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2025 |
Submission Date | March 28, 2025 |
Acceptance Date | June 21, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Issue: 18 |