In this study, the opinions of Aṣḥāb al-ḥadīth, Hanbalis and Salafis about the character of revelation and the aḥruf al-sabʻah are discussed, and it is tried to determine to what extent their beliefs about the character of revelation are consistent with the definitions of aḥruf al-sabʻah. One of the schools that deeply affected Islamic thought is Ashâbü'l-hadîth. The mindset of Aṣḥāb al-ḥadīth emerged under the name of Salafism in the last century and has been very influential on individuals living in different geographies. One of the basic principles of Aṣḥāb al-ḥadīth and its followers is the thought that the Qur'an was not created. They also described the character of revelation by this idea. One of the issues that can be associated with the character of revelation is the aḥruf al-sabʻah. However, there isn’t any verse and hadīth that determines the content of the aḥruf al-sabʻah. In this respect, the definitions regarding the content of the aḥruf al-sabʻah contain important clues about the Qur'an and the conception of revelation. Therefore, it is expected that the descriptions of the character of revelation and the definitions of the aḥruf al-sabʻah will be consistent. It can be said that the imagination of the Qur'an largely determines the direction and limits of interpretation activities. For the interpretation activities to be placed on solid ground and for the boundaries to be determined correctly, the conception of the Qur'an must form a coherent whole. For this reason, it is essential to examine the Qur'an conception of Aṣḥāb al-ḥadīth and its followers from different aspects. The descriptive method has been adopted in this study. From Aḥmad ibn Ḥanbal, the prominent figure of the miḥna period, to the present, the works of the authors that we think represent the Aṣḥāb al-ḥadīth mentality in different periods have been scanned, and their views on the subject have been analyzed and included in the study considering their internal consistency. The chronology was respected in the transmission of the views. Aṣḥāb al-ḥadīth and its followers said that the Qur'an was not created in wording and meaning; and they argued that the revelation comes from Allah, consisting of letters, words and sounds. Gabriel listened to the Qur'an from Allah and conveyed it to the Prophet in the same way. On the other hand, Aṣḥāb al-ḥadīth and Salafis interpreted the aḥruf al-sabʻah narrations as the reading of the Qur'an with different words expressing the same meaning. It does not seem possible to reconcile this interpretation of the aḥruf al-sabʻah with their thoughts on the character of revelation. It can be said that examining the consistency of the Salafi tafsir understanding, which we think has greatly influenced today's tafsir activities, with other Qur'anic sciences will contribute to the proper route of tafsir activities.
Bu çalışmada Ashabü’l-hadîs, Hanbelîler ve Selefîlerin vahyin keyfiyeti ve yedi harf hakkındaki düşünceleri ele alınmış ve yedi harf tanımlarıyla vahyin keyfiyeti hakkındaki inançlarının ne ölçüde tutarlı olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. İslam düşüncesini derinden etkileyen ekollerden biri Ashâbü’l-hadîsdir. Ashâbü’l-hadîs zihniyeti son yüzyılda Selefîlik adı altında tezahür etmiş ve farklı coğrafyalarda yaşayan bireyler üzerinde oldukça etkili olmuştur. Ashâbü’l-hadîs ve tâbilerinin temel prensiplerinden biri Kur’ân’ın yaratılmadığı düşüncesidir. Onlar vahyin keyfiyetini de bu düşünceye uygun olarak tasvir etmişlerdir. Vahyin keyfiyetiyle ilişkilendirilebilecek hususlardan biri de yedi harf meselesidir. Bununla birlikte yedi harfin mahiyetini belirleyen bir nas yoktur. Bu bakımdan yedi harfin mahiyetine ilişkin tanımlar, Kur’ân ve vahiy tasavvuru hakkında önemli ipuçları içermektedir. Dolayısıyla vahyin keyfiyetine ilişkin tasvirlerle yedi harf tanımlarının tutarlı olması beklenir. Kur’an tasavvurunun, yorum faaliyetlerinin yönünü ve sınırlarını büyük ölçüde belirlediği söylenebilir. Yorum faaliyetlerinin sağlam bir zemine oturtulması ve sınırlarının doğru bir şekilde tespit edilebilmesi için Kur’ân tasavvurunun tutarlı bir bütün oluşturması gerekir. Bu nedenle Ashâbü’l-hadîs ve tâbilerinin Kur’ân tasavvurunu farklı yönlerden ele alıp incelemek elzemdir. Çalışmada tasvir yöntemi benimsenmiştir. Mihne döneminin öne çıkan şahsiyeti Ahmed b. Hanbel’den günümüze, farklı devirlerde Ashâbü’l-hadîs zihniyetini temsil ettiğini düşündüğümüz müelliflerin eserleri taranmış, konuyla ilgili görüşler analiz edilerek ve iç tutarlılıkları gözetilerek araştırmaya alınmıştır. Görüşlerin naklinde kronolojiye riayet edilmiştir. Ashâbü’l-hadîs ve tâbileri lafız ve manasıyla Kur’ân’ın yaratılmadığını; vahyin harf, kelime ve seslerden müteşekkil bir şekilde Allah’tan çıktığını ileri sürmektedir. Onlara göre Cebrâil Kur’ân’ı semâ yoluyla Allah’tan almış ve yine aynı yöntemle Hz. Peygambere aktarmıştır. Diğer yandan Ashâbü’l-hadîs ve Selefîler yedi harf rivayetlerini, aynı manayı ifade eden farklı lafızlarla Kur’ân’ın okunması şeklinde yorumlamışlardır. Yedi harfe ilişkin bu yorumun, vahyin keyfiyetine ilişkin düşünceleriyle uzlaştırılması mümkün görünmemektedir. Günümüz tefsir faaliyetlerini büyük ölçüde etkisi altına aldığını düşündüğümüz Selefî tefsir anlayışının diğer Kur’ân ilimleriyle ne ölçüde tutarlı olduğunu incelemek, tefsir faaliyetlerinin doğru bir mecrada yürümesine katkıda sağlayacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | ARAŞTIRMA MAKALESİ |
Authors | |
Publication Date | October 30, 2022 |
Submission Date | July 1, 2022 |
Acceptance Date | September 29, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |