Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra devlet dağılma sürecine girmişti. Bu süreci durdurmak isteyen kimi devlet adamları ve aydınlar değişik çareler arayışına yönelmişti. Bu arayışlardan birisi de “ittihad-ı anasır” fikri olarak o dönemde zikredilen fiiliyatta meclisle idare edilen yönetim anlamına gelmekteydi. Bu da “Osmanlıcılık” olarak ifadesini bulmuştur. Osmanlıcılık fikrinin tatbik edilmesi için de bir anayasa olmalı ve tüm Osmanlı unsurlarının temsil edileceği bir meclis açılmalıydı.
Böyle bir meclisin açılabilmesi için toplumun her kesimini toplayabilecek bir anayasaya yani Kanun-ı Esasi’nin ilan edilmesi gerekiyordu. Islahat Fermanı’nın gayri Müslimlere fazla taviz verdiğini düşünen kimi aydınlar anılan fermanın ilanından sonra özellikle Yeni Osmanlılar’ın lideri kabul edilen Namık Kemal’in etrafında toplanmaya başladılar. Belirli hedeflerle toplanan bu aydınlar basın yoluyla hedeflerine ulaşmaya çalıştılar. Yeni Osmanlılar adıyla bir de cemiyet kurdular. Cemiyet üyeleri devleti kurtarmak amacıyla uzun süreli bir mücadele verdiler ve hatta yurtdışına sürüldüler/kaçtılar. Osmanlı devletinde meşruti bir yönetime ihtiyaç olduğuna birçok devlet adamını da ikna ettiler. Bunlar arasında Mithat Paşa en önde olanlardandı. Nihayet 1876 tarihine gelindiğinde iki kez padişah değiştirerek ve Şehzade Abdülhamid(1876-1909)’i Meşrutiyeti ilan edeceğine kani olarak tahtta çıkardılar. Yeni ve genç padişah Sultan Abdülhamit verdiği sözü yerine getirdi.
Kanun-ı Esasi’nin amir hükmü gereğince açılan Meclis-i Mebusan’a Müslim ve gayri Müslim mebuslar seçimle gelmiş ve meclis iki dönem olarak görev yaptıktan sonra süresiz olarak tatil edilmiştir. Anılan meclise Ermeni mebuslar da seçimle gelerek görev yapmışlardır. Meclisin ilk döneminde toplam 119 mebustan kimlikleri kesin olarak tespit edilen on iki Ermeni mebus görev yapmıştır. Meclisin ikinci döneminde toplam 121 mebustan yine kesin olarak kimlikleri tespit edilen on altı Ermeni mebus bulunmaktadır. Müslim ve gayri Müslim mebuslar, devletin resmi politikası olan Osmanlıcılık temelinde problemlerin çözümü için görüş sarf etmelerine rağmen zaman zaman millet ve din temelli fikir ayrılıklarına düştükleri de bilinmektedir.
After proclamation of Imperial Edict of Gulhane in Ottoman Empire, the state entered into the process of dissolution. Some statemen and intellectuals who wanted to stop this process turned towards the quest of different solutions. One of these quests came to mean administation, mentioned during that period as the idea of unity of ethnic elements (ittihâd-ı anasır), and governed by parliament in practice. This found its expression as ‘‘Ottomanism’’. There had to be a constitution so that the idea of Ottomanism could be implemented and a parliament (chamber) had to be opened, at which all ottoman elements would be represented.
A constitution, that is, Ottoman Basic Law (Kanun-i Esasi) which could gather every segment of society around itself had to be proclaimed so that such parliament could be opened. Some intellectuals, who thought that Imperial Reform Edict made much compromises to non-muslims, began to gather around Namık Kemal whom was regarded as leader of Neo-Ottomans, after proclamation of the aforementioned edict. These intellectuals who gathered with the certain goals tried to reach their goals through the press. They established a society named as Neo-Ottomans (New Ottomans). Members of the society gave a long-term struggle for the purpose of saving the state and even they were exiled abroad or they fleed abroad. They convinced also many statemen that there was a need for a constitutional government in Ottoman State. Among them, Mithat Pasha was one of the leading statemen. Eventually, when it came to the date 1876, they changed padishah twice and enthroned Abdulhamid II (Prince Abdulhamid: 1876-1909) by being convinced that he would proclaim Constitutionalism. Abdulhamid II, new and young padishah, kept his promise he had given.
Muslim and non-muslim deputies came by election to Chamber of Deputies (Meclisi Mebusan), opened in accordance with mandatory provision of Kanun-i Esasi, and the chamber (parliament) was prorogued indefinitely after it had worked for two periods. Also Armenian deputies performed duty by electing into the mentioned chamber. During first period of the chamber, out twelve Armenian ones of 119 deputies in total, whom were identified exactly, performed duty in the chamber. During second period of the chamber, there were out sixteen Armenian ones of 121 deputies, whom were again identified exactly. It is also known muslim and non-muslim deputies clashed national and religious differences of opinion from time to time although they exerted opinions for solution of problems based on Ottomanism which is official policy of the state.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Article |
Authors | |
Publication Date | January 31, 2022 |
Submission Date | October 31, 2021 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 10 |
Yayının Türü: Uluslararası Akademik Hakemli-Altı Ayda Bir Yayınlanır