El yazması eserler, birçok araştırma alanında vazgeçilmez bir kaynak işlevi görmekle birlikte, içerdiği bilgilerin doğruluğu, tahkik ve tetkik süreçleriyle teyit edilmelidir. Hem müelliflerin hem de müstensihlerin farklı nüshalarını oluşturduğu el yazmalarında insani hata olasılığı her zaman mevcuttur; bu hatalar bazen sehven, bazen de bilinçli tahrifler ve tashifler yoluyla kayıtlara geçmiştir. Müstensihlerin yeterli bilgiye sahip olmamaları, kaynak metnin zor okunabilirliği veya dikkatsizlik gibi nedenlerle ortaya çıkan sehven hataların yanı sıra, mezhepsel, siyasi ya da kişisel çıkarlar doğrultusunda yapılan bilinçli tahrifler de bulunmaktadır. Bu tür hatalı bilgiler, araştırmaların güvenilirliğini zayıflatma riski taşır. Kur'ân-ı Kerîm’de (Nisâ Suresi’nin 46. âyeti ve Bakara Suresi’nin 75. âyeti) tahrif ve tashif konusuna değinilmesi ve Ebû Abdillâh Hamza el-İsfahânî, Ebû Ahmed el-Askerî, Ebu'l-Feth el-Belatî ve Salâhuddîn es-Safedî gibi çeşitli âlimler tarafından bu konuda eserler kaleme alınmış olması, tarih boyunca tahrif ve tashif meselelerine duyulan ilginin derinliğini ortaya koymaktadır. Özellikle İslam tarihi ve İslam mûsikîsi alanında tahriflerin etkisi gözlemlenebilir. İslam klasik mûsikî literatürünün 14. ve 15. yüzyıllardaki en önemli şahsiyetlerinden biri olan Hâce Abdülkâdir-i Merâgî'nin torunu Mahmud b. Abdülaziz-i Merâgî’nin Makâsidü’l-edvâr adlı eserinin, Sultan II. Bayezid, I. Selim ve I. Süleyman’a ithaf edilen farklı nüshalarının bulunması, eserin çeşitli amaçlarla yeniden düzenlendiğini gösteren dikkate değer bir örnek olarak zikredilebilir. Benzer bir durum, Abdülkâdir-i Merâgî’nin Makâsidü’l-elhân adlı eseri için de geçerlidir. Abdülkâdir-i Merâgî’nin müzik nazariyatı alanındaki günümüze ulaşan ilk eseri, 816 (1413) yılında tamamladığı Câmi’l-elhân adlı eseridir. Abdülkâdir-i Merâgî, başlangıçta bu eseri iki oğlu Nûreddîn Abdurrahman ve Nizâmüddîn Abdürrahîm için kaleme almış, ancak daha sonra eserini gözden geçirip temiz bir nüshasını hazırlayarak Timurlu Sultanı Şâhruh’a sunmuştur. Bu eserden kısa bir süre sonra, 821 (1418) yılında Makâsidü’l-elhân adlı ikinci eserini tamamlamıştır. Merâgî, bu eserin telifinden sonra, eserini yine Sultan Şâhruh’a sunmak düşüncesiyle aynı yılda tekrar gözden geçirmiş ve ona yönelik büyük övgülerle eseri yeniden istinsah etmiştir. Ardından 826 (1423) yılında, Şâhruh’a sunmak üzere temize çekilmiş bir nüsha hazırlamıştır. Merâgî’nin Makâsidü’l-elhân eserinin 838’de (1435) istinsah edilen ve Topkapı Sarayı Kütüphanesi'nde (Revan, nr. 1726) muhafaza edilen nüshasında, eserin önceki nüshalarda Sultan Şahruh’a ithaf edilen hali, torunu Mahmud’un Makâsidü’l-edvâr adlı eserinin nüshalarında olduğu gibi, bu kez Sultan II. Murad’a sunulmuştur. Sultan II. Murad adına yazılan bu nüsha, zamanla diğer nüshalara da kaynaklık etmiştir. Böylece, bazı araştırmacılar tarafından Makâsidü’l-elhân’ın bu nüshasına dayanarak Abdülkâdir-i Merâgî’nin Osmanlı topraklarına geldiği ve eserini Sultan II. Murad’a sunduğu kabullenmiş ve bu bilgi musiki literatüründe yerini almıştır. Bu makalede, el yazması eserlerin sehven veya kasıtlı olarak tahrif ve tashife uğraması sonucunda yanlış bilgilerin ortaya çıkma süreçleri incelenmekte; ardından Abdülkâdir-i Merâgî’nin Celâyirli ve Timurlu sarayları ile ilişkileri ele alınmaktadır. Bu bağlamda, Abdülkâdir-i Merâgî’nin hükümdarlar ve şehzadeler için musikinin amelî ve nazarî boyutlarında ithafen bestelediği ve kaleme aldığı musiki nazariyatına dair eserlerinden söz edilmektedir. Abdülkâdir-i Merâgî’nin telif ve sunum süreci ile bu süreçte uyguladığı yöntem ele alındıktan sonra, onun 826 (1423) yılında kendi eliyle istinsah ettiği Makâsidü’l-elhân nüshası ile Sultan II. Murad için 838 (1435) yılında istinsah edilen ve bugün Topkapı Sarayı Kütüphanesi'nde bulunan nüshalar analiz edilerek eserdeki tahriflerin niteliği tartışılacaktır. Makalenin sonunda, Abdülkâdir-i Merâgî’nin oğulları bağlamında, bu tür tahriflerin muhtemel fail(ler)ine dair değerlendirmelere yer verilecektir.
While manuscript works serve as indispensable sources across various fields of research, the accuracy of the information they contain must be verified through thorough investigation and critical examination. Manuscripts created by both authors and copyists are susceptible to human error; these errors have often entered the records either inadvertently or through deliberate alterations and misinterpretations. In addition to unintentional errors resulting from insufficient knowledge on the part of copyists, difficulty in reading the source text, or mere carelessness, there are also deliberate distortions motivated by sectarian, political, or personal interests. Such inaccuracies pose a risk to the reliability of research. The topic of alteration and transcription is referenced in the Qur'an (in the 46th verse of Surah an-Nisa and the 75th verse of Surah al-Baqarah), and several scholars, including Abu Abdullah Hamza al-Isfahani, Abu Ahmad al-Askari, Abu al-Fath al-Balati, and Salahuddin al-Safadi, have addressed it in their works, highlighting the historical depth of interest in these issues. The impact of such distortions is particularly evident in the fields of Islamic history and Islamic musicology. A noteworthy example of this phenomenon is seen in the different versions of Makāṣid al-adwār, composed by Mahmud b. Abd al-Aziz al-Maraghi, grandson of Abd al-Qadir al-Maraghi, and dedicated to various rulers, including Sultan Bayezid II, Selim I, and Suleiman I, which suggests intentional revisions for specific purposes. A similar situation applies to Abd al-Qadir al-Maraghi’s Makāṣid al-alḥān. The earliest surviving music theory work by Abd al-Qadir al-Maraghi, Jāmiʿ al-alḥān, completed in 816 (1413), was initially written for his two sons, Nur al-Din Abd al-Rahman and Nizam al-Din Abd al-Rahim, before he prepared a revised version and presented it to the Timurid Sultan Shahrukh. Shortly thereafter, in 821 (1418), he completed his second work, Makāṣid al-alḥān. Following its composition, Maraghi revised this work the same year with praises for Sultan Shahrukh, intending to dedicate it to him. In 826 (1423), he prepared a clean copy specifically to present to Shahrukh. In the 838 (1435) manuscript of Makāṣid al-alḥān, preserved at the Topkapı Palace Library (Revan, no. 1726), the dedication shifts from Sultan Shahrukh to Sultan Murad II, as also observed in Mahmud’s versions of Makāṣid al-adwār. This manuscript, dedicated to Murad II, subsequently became a source for later copies, contributing to the widely accepted view that Abd al-Qadir al-Maraghi traveled to Ottoman lands and presented his work to Sultan Murad II, a belief that has been firmly established in the musical literature. This article examines how manuscripts are prone to errors through accidental or deliberate alterations, which result in the propagation of inaccurate information. It then explores Abd al-Qadir al-Maraghi’s relationships with the Jalayirid and Timurid courts, discussing the music theory works he composed and dedicated to rulers and princes, encompassing both practical and theoretical aspects of music. Following an analysis of Maraghi’s process and methodology in composing and presenting his works, a comparison of the 826 (1423) copy of Makāṣid al-alḥān, transcribed by Maraghi himself, and the 838 (1435) copy prepared for Sultan Murad II and now housed at the Topkapı Palace Library will shed light on the nature of the textual alterations in this work. The article concludes with evaluations on the possible agents responsible for these distortions, particularly within the context of Abd al-Qadir al-Maraghi’s sons.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Turkish Music |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2024 |
Submission Date | October 23, 2024 |
Acceptance Date | December 2, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 9 Issue: 4 |