Fikri Mülkiyete dair uluslararası ilgi günümüzde oldukça dikkat çekicidir. Fikri haklara dair bu ilgi dürüst ticaretin teşviki ve ekonomik kalkınma ile de tamamen bağlantılıdır ancak serbest ticaretin faydaları sadece fikri mülkiyet haklarının kabul edilmesiyle ilgili bulunmamaktadır. Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Anlaşma olan ve günümüzde Lizbon Anlaşması olarak adlandırılan Roma Anlaşması’nın belirgin ekonomik başarıları, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması ve Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması olarak bilinen Uruguay Raundu, Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması ile birlikte; Dünya Ticaret Örgütü, ekonomik büyümenin desteklenmesi için hükümetlere Fikri Mülkiyet haklarının uyumlaştırılması baskısı uygulamaktadır.
Tüm dünyada birbirleri ile uyumlaştırılan) hukuki mevzuat gelişirken, bölgesel gruplar da özellikli olarak Fikri Mülkiyet korunmasının oluşumuna odaklanmaktadırlar. Avrupa’da ulusal ve Birlik düzeyinde kombine olan marka içtihat hukuku politik ve stratejik bir temele dayanmaktadır. Avrupa’nın küresel rekabet edebilirlikteki yükselişine dair endişeler marka hukuku korumasını önceye nazaran daha önemli kılmaktadır. “Gerçek Kullanım” konusuna dair sürüncemeli görüşmeler günümüzde Birliğin en mühim yasal güçlüklerinden birini oluşturmaktadır.
Bu çalışma markanın kullanımıyla ilgili üç temel mevzuya dayanmaktadır; giriş bölümünde markanın gerçek kullanım gerekliliği, ikinci bölümde ABAD içtihatları uyarınca Birlik Markasının bölgesel kullanımı ve getirilen yorumlar, son bölümde ise “gerçek kullanım” kavramı dava hukuku yoluyla incelenmiştir.
Topluluk markası gerçek kullanım Konsey Direktifi Konsey Tüzüğü dava hukuku
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Aralık 2016 |
Gönderilme Tarihi | 31 Ocak 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 2 Sayı: 2 |