Corporate control is a concept to which significant consequences
has been attached and it is is used in corporate law, in accounting law, in
banking law, in competition law and in capital market law. In this context, the
central concept in the mandatory takeover bids is the change of corporate
control. In this regard corporate control can be determined in two different
ways. First of all control can be determined based on a qualitative approach in
which subjective-factual conditions are taken into account. So, qualitative
approach is the result of considering de facto control. Secondly, it can be
opted for a quantitative approach, which is based on a specific shareholding
threshold such as 30% or %50 voting rights. The quantitative control approach
requires de jure control rather than de facto control.
In Turkish capital markets law, it has been opted for the
quantitative approach, instead of qualitative approach regarding mandatory bid
provisions. From a functional point of view, this choice allows necessary legal
certainty. However, it should also be questioned whether this preference gives
the necessary flexibility as well. Should mandatory bid requirement arise only
when the specified thresholds are exceed or also when change in de facto
control occurs per se? In other words, should any change of control in the
management without being subject to any percentage threshold set as another
criterion triggering the mandatory bid obligation? In this survey, it is tried
to evaluate how these issues are regulated in our legislation and how to solve
the problems encountered in these issues and the solution proposal.
Corporate control mandatory bids indirect control acting in concert quantitative approach qualitative approach
Yönetim kontrolü, ortaklıklar topluluğunda, muhasebe hukukunda,
banka hukukunda, rekabet hukukunda ve sermaye piyasası hukukunda kullanılan,
kendisine önemli sonuçlar bağlanan bir kavramdır. Bu kapsamda, zorunlu pay alım
teklifinde merkezi kavram da, ortaklıktaki yönetim kontrolünün değişmesidir. Bu
bağlamda, yönetim kontrolü iki farklı esasa göre belirlenebilir. İlk olarak
maddî anlamda yönetim kontrolünde bir takım hukukî ve fiilî olgular birlikte değerlendirilir.
Bu düzenleme biçimi, fiilî kontrolün dikkate alınmasını gerektirir. Buna karşılık,
şeklî anlamda yönetim kontrolünde, oy haklarının %30 veya %50’si gibi belirli
bazı şeklî ölçütler dikkate alınır. Bu yaklaşım, fiilî değil, hukukî kontrolün
esas alınmasını gerektirir.
Türk sermaye piyasası hukukunda maddî değil, şeklî anlamda
yönetim kontrolü anlayışı tercih edilmiştir. Bu tercihin işlevsel bakış açısıyla
hukukî belirliliği sağladığı söylenebilir. Diğer yandan, bu yaklaşımın gerekli olan
esnekliği sağlayıp sağlamadığı da sorgulanmalıdır. Pay alım teklifi yükümlülüğü
yalnızca kontrol eşiğinin aşılması durumunda mı ortaya çıkmalıdır, yoksa fiilî kontrol
değişikliğinde de bu yükümlülüğün doğması gerekir mi? Başka bir deyişle,
kontrol eşiğinden bağımsız bir biçimde başka ölçütlere göre yönetim kontrolü değişikliklerine
bu sonucun bağlanması gerekli midir? Bu çalışmada bu hususların mevzuatımızda
nasıl düzenlendiği ve uygulamada bu konularda karşılaşılan sorunlar ile konuya ilişkin
çözüm önerileri değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Yönetim kontrolü pay alım teklifi yükümlülüğü dolaylı kontrol birlikte hareket edenler şekli anlamda yönetim kontrolü maddi anlamda yönetim kontrolü
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 12, 2018 |
Submission Date | April 6, 2016 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 4 Issue: 2 |