Âşıklık geleneğinin XVI. asırda başladığı genel bir kabuldür. Bu asırdan günümüze kadar söz konusu geleneğin temsilcileri arasında Alevî-Bektaşî meşrepli olanların sayısı azımsanmayacak sayıdadır. XX. asırda da sözlü, yazılı ve elektronik ortamda devam eden âşık edebiyatının önemli bir temsilcisi ise Davut Sularî’dir. Âşık edebiyatının bu önemli ismi, Alevî-Bektaşî bir ozan olarak “dedelik” görevini de ifa etmiştir. Ancak, Türk âşıklık geleneğinin önemli isimlerinden biri olmasına ve onun hakkında bazı bilimsel araştırmalar yapılmasına karşın, Davut Sularî’nin akademik çevrelerde yeteri kadar ilgi gördüğü söylenemez. Bu makalenin amacı, Davut Sularî’nin Türkiye ve Avrupa’daki çok sayıda yeri gezmesinin sebebini araştırmaktır. Bu yüzden araştırmada, onun biyografisi dikkate alınmış ve onu tanıyan kişilerin görüşlerine yer verilmiştir. Ayrıca, Türk tasavvuf edebiyatının bir parçası olan Alevî-Bektaşî terminolojisinin onun şiirlerindeki yansımasına dikkat çekilmiştir. Neticede, onun gezginliği keyfî seyahatlerden kaynaklanmamış; aksine o, “âşıklık” kimliğini kullanarak “dedelik” vazifesini yerine getirmeye ve insanları irşat etmeye çalışmıştır
It is a common acceptance that the minstrel tradition started in the XVI century. From this century to the present, the number of the Alewi-Bektashi representatives of this tradition cannot be underestimated. A major representative of the minstrel tradition which also existed in the XX century in oral, written and electronic media is Davut Sularî. This primary figure of the minstrel tradition also served as a “grandfather” as an Alevi-Bektashi poet. Although Sularî is one of the foremost figures of the minstrel tradition and there are some scientific research studies about him, he has not attracted enough attention within the academic circles. The aim of this article is to explore why Davut Sularî travelled to many places both in Turkey and Europe. Therefore, in this study his biography was taken into consideration and the views of those who knew him were referred to. In addition, the reflection of the AlewiBektashi terminology as part of the Turkish Sufi literature in his poems was paid attention. As a result, Sularî did not travel for arbitrary reasons. In contrast, he triewto fulfill his duty as a “grandfather” by using his minstrel identity as well as enlightening people
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | June 24, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 Issue: 74 |
Bu dergide yayımlanan makaleler Creative Commons Attribution 4.0 ile lisanslanmıştır. Bu lisans, açık erişimli bir makalenin ticari olmayan bir şekilde tekrar kullanılmasına, yazar doğru atfedildiği sürece izin verir.