Tasavvuf kendine özgü düşünce sistemi ve bu sistemin ortaya koyduğu birikimleri ve eserleri iletasavvuf edebiyatı, tekke edebiyatı, dinî tasavvufi Türk edebiyatı, tasavvufi halk edebiyatı olarakadlandırılan alanlar içerisinde yer almıştır. Tasavvuf düşüncesinin kurumsallaştığı yerler olan tekkeve tarikatlar yüzyıllar öncesinden günümüze canlılığını ve etkisini sosyal ve kültürel hayat içerisindegöstermektedir. Tekke ve tarikata bağlı dervişlerin, erenlerin, mutasavvıfların tek başlarına veyatoplu olarak gerçekleştirdikleri zikir, semâ ve devran olarak adlandırılan ibadet ve ritüel biçimleritasavvuf düşüncesinin ve edebiyatının temel noktaları arasında yer almaktadır. Kelime olarak “dönmek,dolaşmak” anlamına gelen ve müridin, sufinin tek veya toplu olarak gayr-i ihtiyari vecd hâliiçerisinde zikir yapması, dönmesi durumu olarak bilinen “devran” konusu, özellikle Osmanlı fikir vedüşünce hayatında tartışılan ve lehinde, aleyhinde uzun uzun değerlendirmelerin yapıldığı, eserlerinyazıldığı bir alan olmuştur. Din âlimleri medrese uleması konuya haramlık ve cevazlık boyutuylayaklaşırken, tasavvuf erbabı ise lehte düşünceler ortaya koyarak çeşitli eserler kaleme almışlardır.Böylece devran konusu, tartışmaların çıktığı andan günümüze sosyal hayatımızda geniş bir ilgi alanıoluşturmuştur. Bu çalışmamızda; kütüphanelerden tespit edilen yazma bir esere dayanarak, Halvetiyye’ninönemli kollarından Şâbâniyye halifelerinden Ömer Fuâdî’nin 1559-1639 “Devran Risalesi”ve “Devran” hakkındaki görüşleri, tasavvuf musikisi, sema ve zikir konularından hareketle, Türktasavvuf edebiyatı boyutu da dikkate alınarak değerlendirilmiştir.
Sufism has been included in the fields called Sufi literature, tekke literature, Religious-Sufi Turkish Literature and Sufi folk literature with its unique system of thought and its accumulations and works revealed by this system. Tekke and sects, which are the places where Sufi thought is institutionalized, show their vitality and influence in social life from centuries ago to the present. The so-called forms of worship and ritual, such as dhikr, sema and devran, performed by dervishes of Tekke and sect alone or collectively, are among the main points of Sufi thought. The subject of “devran”, which means “to return” as the word and is known as the situation of the disciple or Sufis to chant and return in a discretionary, ecstatic state alone or collectively, has been an area of discussion, especially in Ottoman thought life, in which lengthy evaluations are made in favor or against, and works written. Religious scholars Madrasah Ulama approached the subject with the dimensions of impermissibility and permissibility, while Sufi people came up with ideas in favor and penned various works. Thus, the issue of devran has created a wide area of interest in our social life from the moment of the debates. In this study, the opinions of Omar Fuadi , one of the caliphs of the Shabaniyye sect, one of the important branches of Halvetiyyah, on “Devran Risalesi” and “Devran”, along with the subjects of Sufi music, sema and dhikr, evaluated by considering the aspect of Turkish Sufi literature as well
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | September 23, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Issue: 91 |
Bu dergide yayımlanan makaleler Creative Commons Attribution 4.0 ile lisanslanmıştır. Bu lisans, açık erişimli bir makalenin ticari olmayan bir şekilde tekrar kullanılmasına, yazar doğru atfedildiği sürece izin verir.