Toplumsal cinsiyet ayrımı gözetmeden her bireyin nüfusa kayıt edilmesi sosyal devletin temel görevidir. Bu kayıt idari düzeyde vatandaşın var olduğunun daimi ve resmi kanıtıdır. Her bir bireyin doğumdan itibaren nüfus kütüklerine kayıt edilmesi, kimlik ve hukuki şahsiyet hakkını ve diğer haklarını korumak için zorunludur. Türkiye’de başta Anayasa olmak üzere Medeni Kanun, Vatandaşlık Kanunu ve Nüfus Hizmetleri Kanunu ile doğum kaydı ve vatandaşlık hakkı güvence altına alınmıştır. Ancak yasal oluşumlara rağmen, kayıt altına alın(a)mamış ya da yanlış kayıt yüzünden mağdur durumda kalmış yurttaşlara halen rastlanmaktadır. Bireylerin zamanında nüfus kütüklerine kaydedilmemesi veya yanlış kaydedilmesi eğitim, sağlık, güvenlik, vatandaşlık ve yabancılar hukuku açılarından önemli sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Bu öngörüden hareketle, çalışmada Türkiye’de nüfusa kayıtla ilgili sorunların kimin yaşadığı; nüfus cüzdanı olmayan, geç kayıt yaptıran ve hatalı beyanda bulunan bireylerin sosyolojik özelliklerinin neler olduğu irdelendi. Ayrıca, nüfusa kayıtlı olmayan veya geç kayıt olan vatandaşların sosyal ve ekonomik açıdan nasıl dezavantajlı bir konuma itildikleri tartışıldı. Araştırmada feminist yöntembilim izlendi; 2003 yılı Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasının temsili nicel verilerinden hem de konuyla ilgili UNICEF (2007) araştırmasının nitel verilerden yararlanıldı. Çalışma bulguları nüfus kaydı ile sorunlar yaşayanların önemli bir kısmını kız çocukları ve kadınlar oluşturduğunu yansıttı. Kadın vatandaşlık hakları açısından nüfusa kayıt olmama kadının aile hukuku; resmi nikahın kabulu; çok eşliliğin yasaklanması; evlilik yaşının yasalarca kontrol edilmesi; miras hukukunun kadın haklarını gözeterek oluşturulması; temel eğitime kız çocuklarının zorunlu katılımı gibi hukuksal düzenlemelerden yararlanamaması anlamına gelmektedir. Bu nedenle, kadın insan ve yurttaş haklarının en temel unsurunu oluşturan nüfusa kayıt sorununun giderilmesi, kadının toplumsal olarak güçlendirilmesinin ilk ve en önemli adımını oluşturmaktadır.
Regardless of gender differences, birth registration is one of the distinguishing features of the Social State. The official identity card that verifies the registry is necessary and compulsory for defining citizenship rights, obligations, and services. In Turkey, the right to citizenship through birth registration is guaranteed by the Constitution, the Law on Turkish Citizenship and the Law on Population Registry Services. However, in spite of legal interventions, there are still some people who are not registered, experienced late registry, or a false declaration. Failure in ensuring birth registration may pose problems in terms of lack of education, health and security services. Depending on this conceptualization, this paper explores the grounds leading to problems in birth registration and the sociological characteristics of the groups who do not hold registration, registered late or declared false statements in registration. In addition, the study investigates to what extent those people are socially and economically excluded from society. The paper employs feminist methodology, and uses quantitative data from the Turkish Demographic and Health Survey 2003, and qualitative data from UNICEF 2007 research. The findings indicated that women and girls are the main groups who experienced problems related with the lack of birth registration. This indicates that women are in a disadvantaged position in terms of not practicing the citizenship rights offered by the Family Law (like having the right to practice civil marriage and monogamy) and Inheritance Law, and the right to access education. These inconveniences related with women’s birth registration must be overcome in order to fulfil the women’s citizenship rights and to empower them.
Other ID | JA39HA75FR |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | July 25, 2016 |
Published in Issue | Year 2008 Volume: 2 Issue: 4 |