This article focuses on David Cronenberg's films Videodrome (1983), Crash (1996) and eXistenZ (1999), in which he explores the complex relationship between individuals and technological objects in modern consumer societies. In the analysis of these films, Jean Baudrillard’s theoretical framework and a hermeneutic approach are used to explore how these films reflect changing nature of consumption and technological objects in social life. These films depict a new existence in which the boundaries between the object and subject merge, and between the organic and inorganic blur. In an environment where reality becomes increasingly uncertain, the characters obsessively pursue experiences mediated by technological objects. In this universe of desire, where objectified bodies and experiences mediated by objects are fetishized as a whole, satisfaction is achieved at the point where the real body ends and/or becomes virtual. By depicting the destructive interaction between technology and individuals, the films reveal the desire mechanisms that enable modern consumer culture. The consumption culture traps individuals in an inevitable cycle of consumption by guiding them through the paradox of a sense of lack and unattainable fulfillment. The films, by pointing to the insatiability of desire, the boundlessness of consumption, and the exhaustion of the individual, indicate the loss of reality and self, serving as a powerful lens for understanding the complex dynamics of object-human interaction in modern consumer culture.
Bu makale, David Cronenberg'in modern tüketim toplumlarında bireyler ve teknolojik nesneler arasındaki karmaşık ilişkiyi derinlemesine ele aldığı Videodrome (1983), Crash (Çarpışma, 1996) ve eXistenZ (Varoluş, 1999) filmlerini incelemektedir. Filmlerin analizinde, Jean Baudrillard’ın kuramsal çerçevesi ve hermeneutik yaklaşım kullanılarak, nesne-özne ilişkisi bağlamında, modern tüketim kültürü ve teknolojik nesnelerin sosyal yaşam üzerindeki etkileri incelenmiştir. Bu filmler, nesne ve öznenin bütünleştiği, organik ile inorganik arasındaki sınırların bulanıklaştığı yeni bir varoluşu tasvir eder. Karakterler, gerçekliğin bulanıklaştığı bir ortamda, saplantılı bir şekilde teknolojik nesneler aracılığıyla deneyimlerin peşine düşer. Nesneleşmiş bedenlerin ve nesneler aracılığıyla yaşanan deneyimlerin bütünüyle fetişleştirildiği bir arzu evreninde, tatmin, gerçek bedenin sona erdiği ve/veya sanallaştığı noktada elde edilir. Teknoloji ve bireyler arasındaki yıkıcı etkileşimi tasvir ederek, filmler, modern tüketim kültürünü mümkün kılan arzu mekanizmalarını gözler önüne serer. Tüketim kültürü, eksiklik hissi ve ulaşılmaz tatmin paradoksunu yönlendirerek bireyleri kaçınılmaz bir tüketim döngüsüne hapsetmektedir. Filmler, arzunun tatmin edilemezliği, tüketimin sınırsızlığı ve bireyin tükenmişliği içinde gerçeklik ve benliğin kaybolmasına işaret ederek, modern tüketim kültüründe nesne-insan etkileşiminin karmaşık dinamiklerini anlamak için güçlü bir mercek işlevi görmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Sociology of Culture |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | March 28, 2025 |
Submission Date | November 30, 2024 |
Acceptance Date | March 1, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 9 Issue: 1 |