Önemli bir tarihsel birikime sahip olan İzmir kentinin arkeolojik ve tarihsel potansiyeli kentin modern planlama etkinlikleriyle tanıştığı 19. yüzyıldan günümüze kadar ulaşan süreçte planlama kararlarına konu olmak durumunda kalmıştır. Bu süreçler içerisinde modern planlama etkinliklerinin özellikle görünür, algılanabilir ve/veya tanımlanabilir durumda olan arkeolojik alan veya varlıklara karşı nasıl bir tavır sergilediği ve ne yönde plan kararları geliştirdiğini anlamak bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Bu kapsamda Antik Smyrna kentinin büyük kamusal unsurları olarak planlı dönemin başlangıcından bu yana kentte kısmen de olsa görünürlüğünü sürdüren Agora, Kadifekale, Antik Tiyatro ve Antik Stadyum arkeolojik alanları için geliştirilen plan kararları kronolojik bir sıra çerçevesinde incelenmiştir. Sonuç olarak planlama çalışmalarının söz konusu alanları otonom bölgeler olarak planlara işlediği, kente entegrasyonu ve korunmasına ilişkin karar üretme konusunda yetersiz kaldığı görülmüştür. Çalışmanın ortaya koyduğu sonuçlar doğrultusunda ülkemizde planlama ve arkeoloji disiplinleri arasındaki ilişkinin güçlendirilmesi konusundaki gereksinimin bir kez daha vurgulanması olanaklıdır.
The archaeological and historical potential of İzmir, which hosted many important civilizations, have been a subject of urban planning decisions since the 19th century, when the city was first introduced with the modern planning activities to the present day. Understanding the attitude of modern planning activities towards the visible, perceptible and/or identifiable archaeological sites and properties and the approach of planning decisions is the aim of this paper. In this respect, the plan decisions for Agora, Kadifekale, Ancient Theatre, and the Stadium which, as the great public architectural elements of Ancient Smyrna, continued their visibility since the beginning of city's urban life are investigated in a chronological order. As a result, it is observed that the planning activities rendered the sites in consideration in the plans as autonomous regions and failed in deriving decisions that enable their conservation and integration to the city. With respect to the results of the study, it is possible to emphasise the need for reinforcing the relationship between the disciplines of archaeology and planning in Turkey once again
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | September 1, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 Issue: 13 |