geniş bir alanı kapsadığını ve bazı dönemler ve bölgelerde dil ilişkilerinin çok daha yoğun ve uzun süreli olduğunu belirtiyor. Özellikle IV-VII. yüzyıllar arası (Kuzey Wei hanedanını kuran Tabgaç Türk soyunun yükseldiği ve Kidanların Türklerden VIII. yüzyılın ortalarına kadar vasal olarak bağımsız olduğu dönem), VIII-XII. yüzyıllar (Baykal civarında yoğun Moğol-Türk ilişkileri; kuzey Moğol kabilelerinin Türkler tarafından kısmen asimile edilmesi), XIII-XIV. yüzyıllar arası (Doğu Türkistan’da Uygur-Moğol kültür ilişkileri) bu dönemlerden sayılmıştır. Moğol istilâsından sonra Sibirya ve Orta Asya’daki Türk ve Moğol kabilelerinin ilişkilerinin özel bir dikkat gerektirdiğini belirten Şçerbak, Sibirya’nın yakın zamana kadar kesintisiz bir şekilde karşılıklı etkileşimin olduğu bir bölge oluşuna ve bu etkileşimin Tuva, Yakut, Buryat gibi Türk ve Moğol dillerinin söz varlığında, şekil bilgisi ve söz diziminde izler bıraktığına dikkat çekiyor. Orta Asya’da da Türk ve Moğol kabileleri arasında bir doğrudan ilişki dönemi olmuştur. Ancak Sibirya’dan farklı olarak burada ilişkiler belirli bir kronolojik çerçevede gerçekleşmiştir. XIII. yüzyıl başında Orta Asya Moğol istilâsına uğramış, Talas vadisi ve Maveraünnehr’in bazı bölgeleri Doğu Türkistan’dan göç eden Moğol kabilelerinin devamlı bulundukları bölgeler olmuştur. XIV. yüzyılın sonuna doğru Türklerle kuşatılmış bir bölgede bulunan Orta Asya Moğolları Türklerin yoğun asimilasyonuna uğrayarak sonuçta tamamen kendi dillerini kaybetmişlerdir. Tamamen dil kaybından önceki aşama iki dillilik durumu olmuştur. Moğol
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 1, 2006 |
Published in Issue | Year 2006 Volume: 7 Issue: 11 |