With the establishment of the Turkish Republic, the process of founding a new modern state was launched. With the identity construction efforts demanded by the process itself, both catching up with modernity and protecting the national identity were aimed at being realized. Another aspect of building up a state nation is to base the relations between state and religion on secularism as a criterion. In the political, administrative and social structure of the Ottoman era which possessed the dynasty and the Caliphate, the transition was not an easy one as the riots supported by the public showed. In the center of this dialectic polarization, which was handed down from the Ottoman Empire and evolved with the secular identity of nation-state, reaching today, it seems that central-environment played a significant role. This conflict was embodied in the social status of women; likewise, the image through which the national and modern identities became apparent was that of women’s, too.
In this research, it was aimed that the social gender perception of women built up via their institutional experiences - who received religious education at tertiary level and who work as clergical staff in the state offices was aimed to be analysed in their familial and educational lives as well.
Religious sphere the identity of modern Turkish women Habitus cultural capital
Cumhuriyetin kuruluşuyla beraber modern bir ulus inşa süreci de eş zamanlı olarak başlamıştır. Bu sürecin gerekli kıldığı kimliğin inşasında, modernite çizgisinin yakalanması ve millî olanın korunması bir arada hedeflenmiştir. Ulus devlet inşa sürecinin bir diğer veçhesi ise din ve devlet ilişkilerini laiklik etrafında düzenleme ölçütünü temel almasıdır. Ancak imparatorluk döneminin saltanat ve hilafet makamlarını bir arada elinde bulunduran siyasi, idari ve sosyal yapısında, toplumsal taban bulan ayaklanmaların gösterdiği üzere, dönüşümün kolay olmadığı görülmüştür. Osmanlı’dan devralınan ve ulus devletin laik karakteri ile evirilerek günümüze kadar süregelen kutuplaşmanın temelinde merkez-çevre diyalektiğinin etkin bir rol oynadığı görülmektedir. Bu diyalektik çatışmanın bedenleştiği yer ise adeta kadının toplumsal statüsü olarak tezahür etmiş, milli ve modern kimlik sentezinin aynı anda tecessüm ettiği imge de kadın olmuştur. Bu araştırmada yüksek din eğitimi almış ve kamuda din görevlisi olarak çalışan kadınların, ailelerindeki ve din eğitimi süreçlerindeki yaşantıları ve kurumsal deneyimleri ile oluşan toplumsal cinsiyet algılarının incelenmesi amaçlanmıştır.
Dini alan modern Türk kadını kimliği Habitus kültürel sermaye simgesel sermaye
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2015 |
Gönderilme Tarihi | 12 Eylül 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 23 Sayı: 23 |