Death is a universal phenomenon which deeply affects all sides of man’s life. Like birth and marriage the fact of death is considered as a transition in life a person experiences. Therefore different ceremonies and related formalities have occured in connection with it.
The strong reflection of death as a transition to other-life demonstrates itself through the phenomenon of mourning. There are different mourning rituals and associated practices within social customs of Turkic nations. One of them is the death ritual for men, where the antropomorphic figure called tul in Turkic used to represent a dead one during the certain periods of mourning.
This ritual takes it’s source from the concept of souls and ancestors cults and worship. This practice is known from the early history of Turks and has been observed as a cultural phenomenon in wide geographic areas. Over time, it has changed in some aspects, even though it has kept the basic shape and function.
This paper devoted to the tul ritual practised in the past and present in Central Asia and analogous ceremonies have performed until recently in Anatolia.
Based on the data from field researches as well as from previous studies on the subject the authors compare these two rituals and associated practices and argue that the similarities in outward aspect, content and function are not coincidental. The authors on the basis of concrete examples show that the tul ritaul and its parallel one are result of cultural and historical continuity between Central Asia and Anatolia.
Ölüm, insan yaşamını bireysel ve toplumsal olarak derinden etkileyen bir olgudur. Evrensel bir olgu olarak ölüm, doğum ve evlilik gibi hayatın temel geçiş dönemlerinden biri olarak kabul edilir. Bu sebeple de mezkûr olgular etrafında bir dizi ritüel geliştirilmiştir. Ölümün bir geçiş dönemi oluşunun en güçlü yansımaları kendisini yas etrafında geliştirilen ritüellerde gösterir.
Yas ritüelleri arkaik olarak kabul edilen bazı motifler de barındırabilmektedir. Türk kültür geleneğinde yas süresince yerine getirilen uygulamalar arasında yakın zamanlara kadar uygulanagelen arkaik özellikli ritüellerden biri, özellikle erkek ölüler için yapılan, antropomorfik vekâlet örneği olarak tul geleneğidir.
Yas süresince, ölünün insan biçimli bir temsilinin yas ortamında bulunmasını içeren bu ritüel Türklerin ata ve ruh tasavvurlarından kaynaklanmaktadır. Bu uygulama, Türklerin bilinen tarihlerinin ilk dönemlerinden itibaren geniş bir coğrafyada gözlemlenen kültürel bir olgudur. Zamanla bazı yönleri değişmeye uğramasına rağmen, bu gelenek temel şekil ve işlevini korumuştur.
Bu çalışmada yazılı ve sözlü kaynaklardan elde edilen veriler ışığında, tarihteki tul geleneği ve onun çağdaş Orta Asya ve Anadolu’daki yansımaları karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır.
Makalede bu iki coğrafyaya ait bir yas ritüeli olan antropomorfik vekâlet uygulamalarında saptanan şekil, içerik ve işlev benzerliğinin tesadüfi olmadığı somut örneklerle gösterilir. Yazarlara göre zikrolunan gelenekteki benzerlikler Orta Asya ve Anadolu arasındaki kültürel ve tarihsel süreklilikten kaynaklanmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türk Dili ve Edebiyatı (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2013 |
Gönderilme Tarihi | 18 Mart 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Cilt: 19 Sayı: 19 |