BibTex RIS Cite

Küresel Hegemonyanın Çevreyİ İnşa Sürecİnde konjonktürel araçlar: İKTİDAR VE MEDYA

Year 2011, Volume: 2 Issue: 8, 9 - 20, 25.03.2022

References

  • 1 Hegemonya ve imparatorlukla ilgili tartışmalar için bk. Mehmet Akif Okur, Emperyalizm, Hegemonya, İmparatorluk, a kitap, Ankara, 2010, s. 201–291.
  • 2 Kavram için bk. Hüsamettin Arslan, Epistemik Cemaat, Paradigma Yayınları, İstanbul, 1992, s. 103.
  • 3 Hüsamettin, Arslan 1992 , Epistemik Cemaati şöyle açıklar: “Her epistemik cemaat gibi bilimsel cemaat de hem ‘entellektüel merkez’, ‘paradigmatik grup’, ‘görünmeyen kolej’... hem de bilime inanan ‘müminler topluluğu’ anlamında neye ‘bilgi’ denilmeyeceğini, bilginin standart ve yöntemlerinin neler olduğunu, bilginin doğruluk ve geçerliliğini, güvenirliğini tescil eden bir tekeldir” bk. Epistemik Cemaat, İstanbul: Paradigma Yayınları, s. 96.
  • 4 Turgut Şahin, Küresel Hegemonik Çevrenin Yeni Dini: Postmodern Konjonktüralizm, 2023 aylık dergi,15.Ekim.2010, 114 , s. 40–48
  • 5 Hugues Portalli, Gramsci ve Tarihsel Blok, Çev. Kenan Somer Savaş yy, Ankara, 1982.
  • 6 “İçine sinmek” Stoik filozofların zamanın hegemon devletlerine İskender imparatorluğu, Roma İmparatorluğu ve ardıllarına rızaya dayalı politikalarını gerçekleştirmeleri için geliştirdikleri dini/politik stratejinin genel adıdır. Dinî bir içeriğe sahiptir ve dünyevi bir güce gizliden gizliye tanrısallık atfederek ona inanmayı ve tabi olmayı tembihler. Bu politik stratejide hegemon bütün ikna araçlarını hiçbir ahlaki endişeye düşmeden çevreyi kendine entegre edecek şekilde kullanır. Ve sonuçta birey, grup ve kurumsal yapılara hâkim olan mantık hegemonun yapmamızı istediği gibi bir zihniyetin içimize sinmesi ve yüreğimize oturmasıdır. Burada dikkat etmemiz gereken en önemli ayrıntı: İçimize sinen hegemonik tembihlerin bizim dinî ve politik duruşumuzu değiştirmemizi istemeden içimize girmesi, yüreğe oturup bizi yönlendirmesidir. Yani bizi dışarıdan insanlar ne olarak görüyor ve biliyorlarsa bir Müslüman, Hristiyan, Yahudi, putperest vb yine öyle görürler, ama biz aslında hegemonik merkez tarafından tembihlenen kültür ve inançları zihin dünyamızda rasyonalize ederek onların gönüllü taşıyıcılığını yaparız. Bu kritik durumu postmodern süreçte bizi takip edenler asla bilmezler. Çünkü siz bunu hayatın gerçekliği ve yaşanması gereken bir tecrübe olarak çevreye anlatırken, karşıdaki ise size inanarak tembihlerinize evet der ve onları yaşamının bir parçası hâline getirir. Burada dikkat edilirse bir asimilasyondan ya da din değiştirmeden ya da mensubu bulunduğumuz ırkı reddetmekten bahsetmiyoruz. Kısaca “içine sinmek” politik bir strateji olarak olduğumuz gibi görünüp hegemonik tembihleri içselleştirip inandıklarımızın bir devamı olarak anlamak ve uygulamaya çalışmaktır... küresel hegemonik çevrenin yeni dini: Postmodern konjonktüralizm içinde .
  • 7 Joseph S.Nye, Dünya Siyasetinde Başarının Yolu Yumuşak Güç, çev. Rayhan İnan Aydın, Elips Kitap, Ankara 2005,s. 14–26.
  • 8 bk. Nadim Macit 2006 , Küresel Güç politikaları Türkiye ve İslam, Ankara: Fark Yayınları, s. 87 vd.
  • 9 F. Fukuyama 2002 , “Tarihin sonunda tüm toplumların liberal toplumlar olması gerekmiyor; sadece onların farklı ve daha yüksek insan toplumu biçimlerini temsil etme şeklindeki ideolojik iddialarına son vermeleri yeterlidir.” demektedir. Bu anlayışın, hegemonik gücün üzerine inşa olunduğu kültür ve medeni yetten başka hiçbir büyük kültür sisteminin büyük olma iddiasına fırsat vermeyeceğini anlamak zor değildir. bk. Francis Fukuyama,Tarihin Sonu Mu?, çev.Yusuf Kaplan, Tarihin Sonu Mu ? Kitabı içinde ed. Mustafa Aydın, Ertan Özensel, Ankara: Vadi Yayınları, s. 40.
  • 10 Michael Byers 2007 , Köklü Değişikliğin Güçlükleri, Ed. Michael Byers, Georg Nolte, ABD hegemonyası ve Uluslararası Hukukun Temelleri kitabı içinde , Ankara: Phoenix Yayınları, s. 1.
  • 11 Bu konuda yapılmış bir araştırma için bk. Barış Övgün, Bürokrasiden Yönetişime, Yönetim Biçiminin Değişmesi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi Ankara, 2010.
  • 12 Bugün, bir hegemonya ideolojisi olarak postmodernizm enformasyon ağları üzerinden, en yanıltıcı yollarla çevre ülkelerde iktidarlar aracılığıyla uygulamaya konurken, bizim ülkemizde ciddi bir şekilde tartışma konusu hâline bile henüz gelememiştir. Bu konuda yapılmış akademik çalışmalar ise akademik dünyanın görünen büyüklüğüne yakışmayacak kadar küçüktür ve bana göre bir hiç mesabesindedir.
  • 13 Peter Wagner, Modernliğin Sosyolojisi/Özgürlük ve Cezalandırma, çev. Mehmet Küçük, İletişim yayınları, İstanbul, 2005, s. 253.
  • 14 Gramsci, organik entelektüellerin kendinden önceki dönemin mirasçısı Olmadıklarını, onların esas itibarıyla yeni durumdan doğmuş entelektüeller olduklarını vurgulamaktadır bk. Şerife Çam, Medya Çalışmalarında İdeoloji Yaklaşımlarına İlişkin Epistemolojik ve Yöntemsel Sorunlar, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 2006, s. 289.
  • 15 Tarihçi Ronald Steel “Biz kendi kurumlarımızın dışımızdaki herkesi tarihin çöplüğüne atması gerektiğine inanıyoruz. Ortaya çıkan bütün diğer üretim ve dağıtım biçimlerini yeryüzünden silmiş bir ekonomik sistem yürütüyoruz-arkasında büyük zenginlikler, bazen de büyük yıkımlar bırakarak, Hollywood ve McDonald’s aracılığıyla yaydığımız kültürel mesajlar dünyanın her yanına ulaşarak başka toplumları ele geçiriyor ve aynı zamanda zayıflatıyor. Daha geleneksel fatihlerin tersine, biz başkalarına boyun eğdirmekle yetinmiyoruz, illede bizim gibi olsunlar istiyoruz. Tabii kendi iyilikleri için. İnsanları din değiştirmeye zorlamada bizden daha acımasızı yok. Dünya demokratik olacak. Kapitalist olacak. İnternetin bozguncu mesajlarına bağlanacak. Temsil ettiğimiz şeyin insanı korkutması şaşırtıcı değil.”demektedir. T.Friedman’in kendisi ise bunlara ilaveten “İşte bu biziz. Biz Amerikalılar hızlı dünyanın havarileri, geleneğin düşmanları, serbest piyasanın peygamberleri ve ileri teknolojinin duayenleriyiz. Hem değerlerimizin hem de pizza Hut’larımızın yayılmasını isteriz. Dünyanın bizim yolumuzdan yürümesini ve kapitalistleşmesini isteriz…” Thomas Frıedman, lexus ve Zeytin Ağacı, Küreselleşmenin Geleceği, çev. Elif Özsayar, Boyner Yayınları, İstanbul, 2003,s. 385–386.
  • 16 Hilmi Demir, Postmodern Konjonktüralizm ve Benliğin Dönüşümü, 2023 Aylık Dergi, 114 , 15 Ekim 2010, s. 50–56.
  • 17 Postmodern teorisyenlerden birisi olan Lyotard, postmodernizmi “meta-anlatılara yönelik” inanılmazlık olarak tanımlar bkz. Jean-FrançoisLyotard,Postmodern durum/Postmodernizm, çev. Ahmet Çiğdem, Ara Yayınları, İstanbul 1990, s. 6 Bu cümleyi kısaca açarsak Postmodernizm; büyük anlatılar adı altında sayabileceğimiz, büyük felsefeler, büyük dinler, büyük gelenekler ya da büyük kültür sistemleri/medeniyetler gibi bugünkü insanlık kültürünün yaratıcısı olan büyük stratejilere, bunların şimdiye kadar ortaya koydukları politik sistemlere ve bu sistemlerin birey ve toplumun güvenliğini sağlamak adına geliştirdikleri siyasi, ekonomik, kültürel ve dinî sistem ve organizasyonlara, bu organizasyonların siyasi ve toplumsal otorite biçimlerine ve bütün bunlardan üretilmiş, hukukla korunan bireysel ve toplumsal pratiklere inanmamaktadır. Başka bir deyişle postmodernizm; şimdiye kadar içinde yaşadığımız evreni açıklamak için başvurduğumuz bütün entelektüel stratejileri, insanoğlunun inceltip geliştirdiği bütün değerleri bu değerlere göre biçimlenmiş sosyal, kültürel, ekonomik pratikleri ve onların küresel çapta ayrıcalıkları olarak kabul görmüş realiteyi tanımlama tarzlarını reddediyor; onun yerine tarihsizliği, vatansızlığı dolayısıyla merkezsizliği, kabileleşmiş çoğul özneyi, kabile aklıyla hareket eden çoğul aklı siyasi ve etnik bakımdan paramparça edilmeye layık görülen bir coğrafyayı ve bu coğrafya üzerinde kültürel kimlikler ve etno-milliyetçilikler üzerinden gerçekleştirilmiş onlarca otorite biçimini ikame etmek ister. Onun içinde ‘ister siyasi ister dinsel, ister toplumsal nitelikli olsun bütün küresel, her şeyi kapsayıcı dünya görüşlerine meydan okur. Marksizmi, Hristiyanlığı laik hümanizmi, feminizmi, İslam’ı ve modern bilimi aynı dereceye indirir. Bu düşünce sistemleri büyücülük, astroloji ve ilkel kültlerin seviyesine indirilerek onlara eşit tutulur. Bu nedenledir ki Rosenau; “paganizm ve panteizm geri dönüp postmodern dinler hâline gelmiştir.” demektedir. bk. Pauline Marie Rosenau, Postmodernizm ve Toplum Bilimleri, çev. Tuncay, Birkan, Bilim ve Sanat, Ankara, 204,s. 215.
  • 18 Harold A. İnnis, İmparatorluk ve İletişim Araçları, Ütopya Yayınları İstanbul, 2007.
  • 19 Marshall McLuhan, Gutenberg Galaksisi/Tipografik İnsanın Oluşumu, çev. Gül Çağalı Güven, YKY, İstanbul, 2001.
  • 20 Amerika basın ve medya tarihine en başarılı bir medya operasyonu olarak geçen “Creel Komisyonu” çalışmalarıyla ilgili olarak Chomsky: “Woodrow Wilson, Birinci Dünya Savaşının tam ortasında, 1916 yılında “Peace Without Victory” zafersiz barış sloganıyla başkan seçilmişti. Son derece pasifist olan halk, bir Avrupa savaşına dâhil olmak için bir neden görmüyordu. Aslında savaşa çoktan imza atan Wilson yönetimi bu konuda bir şeyler yapmak zorundaydı. Hükûmetin “Creel Komisyonu” adıyla kurduğu bir propaganda komisyonu altı ay içinde etkisini göstererek o barışçıl halkı, histerik bir savaş çığırtkanı hâline dönüştürdü ve alman olan her şeyi yakıp yıkmak, tüm Almanları lime ilme etmek, savaşa gidip dünyayı kurtarmak isteyen insanlar yaratmayı başardı. Bu esaslı bir başarıydı ve ardı sıra gelen başarılara da ön ayak oldu”. demektedir/…/saldırı yöntemlerinin alanı oldukça genişti. Örneğin, Alman askerlerinin zulmü, kolları koparılmış Belçikalı bebekler hâlâ tarih kitaplarında okuduğumuz türlü türlü vahşet üretimi… Bunların çoğu o dönemin gizli müzakerelerinde “dünyanın düşüncesini yönetmeyi” vadeden İngiliz Propaganda Bakanlığı tarafından icat edildi.” bk. Noam Chomsky, Medya Denetimi, çev, Elif Baki, Everest Yayınları, İstanbul, 2008, s. 1–2.
  • 21 ABD’yi yöneten epistemik monopol Vietnam faciasından sonra bir kısım aydın ve halkta oluşan ve adına “Vietnam Sendromu” denilen savaş karşıtı tavrı izole etmek için medya organlarında oldukça yoğun çaba sarf etti. Her defasında bu tavrın yanlış olduğunu yeniden tanımladı. Reagan yanlısı aydınlardan Norman Pothoretz; bu tavrı askerî gücün kullanımına karşı olan hastalıklı bir tutum olarak tanımladı. Askerî gücün kullanımına ve diğer demokratik sapmalara karşı olan hastalıklı tutumların üstesinden gelinmeli Bir halkın böylesi hastalıklı tutumlara yenik düşmesi çok tehlikelidir. Diyerek âdeta ABD yönetiminin bir savaş makinesi olarak ayakta kalmasından yana tavır koydu. Körfez Savaşı esnasında Washington Post ise, “İnsanlara savaş değerlerine saygılı olmayı aşılamak gerekir.” manşetleri ile bu tavrı onayladı. Chomsky, age., s. 15.
  • 22 Nick Stevenson, Medya Kültürleri/Sosyal Teori ve Kitle İletişimi, çev. Göze Orhon, Barış Engin Aksoy, Ütopya Yayınları, Ankara, 2008, s. 69.
  • 23 Buna örnek olarak ünlü İngiliz yayın kuruluşu, Biritsh Broadcasting Corporation’ı BBC , verebiliriz. BBC büyük ölçüde İngiltere’nin egemen toplumsal gruplarının ethos’unu ve beğenisini yansıtan yüksek standartların muhafaza edilmesi ideali üzerine kurulmuş bir iletişim aracı olarak görev yapmaya devam etmektedir. Stevenson, age, s. 32
Year 2011, Volume: 2 Issue: 8, 9 - 20, 25.03.2022

References

  • 1 Hegemonya ve imparatorlukla ilgili tartışmalar için bk. Mehmet Akif Okur, Emperyalizm, Hegemonya, İmparatorluk, a kitap, Ankara, 2010, s. 201–291.
  • 2 Kavram için bk. Hüsamettin Arslan, Epistemik Cemaat, Paradigma Yayınları, İstanbul, 1992, s. 103.
  • 3 Hüsamettin, Arslan 1992 , Epistemik Cemaati şöyle açıklar: “Her epistemik cemaat gibi bilimsel cemaat de hem ‘entellektüel merkez’, ‘paradigmatik grup’, ‘görünmeyen kolej’... hem de bilime inanan ‘müminler topluluğu’ anlamında neye ‘bilgi’ denilmeyeceğini, bilginin standart ve yöntemlerinin neler olduğunu, bilginin doğruluk ve geçerliliğini, güvenirliğini tescil eden bir tekeldir” bk. Epistemik Cemaat, İstanbul: Paradigma Yayınları, s. 96.
  • 4 Turgut Şahin, Küresel Hegemonik Çevrenin Yeni Dini: Postmodern Konjonktüralizm, 2023 aylık dergi,15.Ekim.2010, 114 , s. 40–48
  • 5 Hugues Portalli, Gramsci ve Tarihsel Blok, Çev. Kenan Somer Savaş yy, Ankara, 1982.
  • 6 “İçine sinmek” Stoik filozofların zamanın hegemon devletlerine İskender imparatorluğu, Roma İmparatorluğu ve ardıllarına rızaya dayalı politikalarını gerçekleştirmeleri için geliştirdikleri dini/politik stratejinin genel adıdır. Dinî bir içeriğe sahiptir ve dünyevi bir güce gizliden gizliye tanrısallık atfederek ona inanmayı ve tabi olmayı tembihler. Bu politik stratejide hegemon bütün ikna araçlarını hiçbir ahlaki endişeye düşmeden çevreyi kendine entegre edecek şekilde kullanır. Ve sonuçta birey, grup ve kurumsal yapılara hâkim olan mantık hegemonun yapmamızı istediği gibi bir zihniyetin içimize sinmesi ve yüreğimize oturmasıdır. Burada dikkat etmemiz gereken en önemli ayrıntı: İçimize sinen hegemonik tembihlerin bizim dinî ve politik duruşumuzu değiştirmemizi istemeden içimize girmesi, yüreğe oturup bizi yönlendirmesidir. Yani bizi dışarıdan insanlar ne olarak görüyor ve biliyorlarsa bir Müslüman, Hristiyan, Yahudi, putperest vb yine öyle görürler, ama biz aslında hegemonik merkez tarafından tembihlenen kültür ve inançları zihin dünyamızda rasyonalize ederek onların gönüllü taşıyıcılığını yaparız. Bu kritik durumu postmodern süreçte bizi takip edenler asla bilmezler. Çünkü siz bunu hayatın gerçekliği ve yaşanması gereken bir tecrübe olarak çevreye anlatırken, karşıdaki ise size inanarak tembihlerinize evet der ve onları yaşamının bir parçası hâline getirir. Burada dikkat edilirse bir asimilasyondan ya da din değiştirmeden ya da mensubu bulunduğumuz ırkı reddetmekten bahsetmiyoruz. Kısaca “içine sinmek” politik bir strateji olarak olduğumuz gibi görünüp hegemonik tembihleri içselleştirip inandıklarımızın bir devamı olarak anlamak ve uygulamaya çalışmaktır... küresel hegemonik çevrenin yeni dini: Postmodern konjonktüralizm içinde .
  • 7 Joseph S.Nye, Dünya Siyasetinde Başarının Yolu Yumuşak Güç, çev. Rayhan İnan Aydın, Elips Kitap, Ankara 2005,s. 14–26.
  • 8 bk. Nadim Macit 2006 , Küresel Güç politikaları Türkiye ve İslam, Ankara: Fark Yayınları, s. 87 vd.
  • 9 F. Fukuyama 2002 , “Tarihin sonunda tüm toplumların liberal toplumlar olması gerekmiyor; sadece onların farklı ve daha yüksek insan toplumu biçimlerini temsil etme şeklindeki ideolojik iddialarına son vermeleri yeterlidir.” demektedir. Bu anlayışın, hegemonik gücün üzerine inşa olunduğu kültür ve medeni yetten başka hiçbir büyük kültür sisteminin büyük olma iddiasına fırsat vermeyeceğini anlamak zor değildir. bk. Francis Fukuyama,Tarihin Sonu Mu?, çev.Yusuf Kaplan, Tarihin Sonu Mu ? Kitabı içinde ed. Mustafa Aydın, Ertan Özensel, Ankara: Vadi Yayınları, s. 40.
  • 10 Michael Byers 2007 , Köklü Değişikliğin Güçlükleri, Ed. Michael Byers, Georg Nolte, ABD hegemonyası ve Uluslararası Hukukun Temelleri kitabı içinde , Ankara: Phoenix Yayınları, s. 1.
  • 11 Bu konuda yapılmış bir araştırma için bk. Barış Övgün, Bürokrasiden Yönetişime, Yönetim Biçiminin Değişmesi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi Ankara, 2010.
  • 12 Bugün, bir hegemonya ideolojisi olarak postmodernizm enformasyon ağları üzerinden, en yanıltıcı yollarla çevre ülkelerde iktidarlar aracılığıyla uygulamaya konurken, bizim ülkemizde ciddi bir şekilde tartışma konusu hâline bile henüz gelememiştir. Bu konuda yapılmış akademik çalışmalar ise akademik dünyanın görünen büyüklüğüne yakışmayacak kadar küçüktür ve bana göre bir hiç mesabesindedir.
  • 13 Peter Wagner, Modernliğin Sosyolojisi/Özgürlük ve Cezalandırma, çev. Mehmet Küçük, İletişim yayınları, İstanbul, 2005, s. 253.
  • 14 Gramsci, organik entelektüellerin kendinden önceki dönemin mirasçısı Olmadıklarını, onların esas itibarıyla yeni durumdan doğmuş entelektüeller olduklarını vurgulamaktadır bk. Şerife Çam, Medya Çalışmalarında İdeoloji Yaklaşımlarına İlişkin Epistemolojik ve Yöntemsel Sorunlar, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 2006, s. 289.
  • 15 Tarihçi Ronald Steel “Biz kendi kurumlarımızın dışımızdaki herkesi tarihin çöplüğüne atması gerektiğine inanıyoruz. Ortaya çıkan bütün diğer üretim ve dağıtım biçimlerini yeryüzünden silmiş bir ekonomik sistem yürütüyoruz-arkasında büyük zenginlikler, bazen de büyük yıkımlar bırakarak, Hollywood ve McDonald’s aracılığıyla yaydığımız kültürel mesajlar dünyanın her yanına ulaşarak başka toplumları ele geçiriyor ve aynı zamanda zayıflatıyor. Daha geleneksel fatihlerin tersine, biz başkalarına boyun eğdirmekle yetinmiyoruz, illede bizim gibi olsunlar istiyoruz. Tabii kendi iyilikleri için. İnsanları din değiştirmeye zorlamada bizden daha acımasızı yok. Dünya demokratik olacak. Kapitalist olacak. İnternetin bozguncu mesajlarına bağlanacak. Temsil ettiğimiz şeyin insanı korkutması şaşırtıcı değil.”demektedir. T.Friedman’in kendisi ise bunlara ilaveten “İşte bu biziz. Biz Amerikalılar hızlı dünyanın havarileri, geleneğin düşmanları, serbest piyasanın peygamberleri ve ileri teknolojinin duayenleriyiz. Hem değerlerimizin hem de pizza Hut’larımızın yayılmasını isteriz. Dünyanın bizim yolumuzdan yürümesini ve kapitalistleşmesini isteriz…” Thomas Frıedman, lexus ve Zeytin Ağacı, Küreselleşmenin Geleceği, çev. Elif Özsayar, Boyner Yayınları, İstanbul, 2003,s. 385–386.
  • 16 Hilmi Demir, Postmodern Konjonktüralizm ve Benliğin Dönüşümü, 2023 Aylık Dergi, 114 , 15 Ekim 2010, s. 50–56.
  • 17 Postmodern teorisyenlerden birisi olan Lyotard, postmodernizmi “meta-anlatılara yönelik” inanılmazlık olarak tanımlar bkz. Jean-FrançoisLyotard,Postmodern durum/Postmodernizm, çev. Ahmet Çiğdem, Ara Yayınları, İstanbul 1990, s. 6 Bu cümleyi kısaca açarsak Postmodernizm; büyük anlatılar adı altında sayabileceğimiz, büyük felsefeler, büyük dinler, büyük gelenekler ya da büyük kültür sistemleri/medeniyetler gibi bugünkü insanlık kültürünün yaratıcısı olan büyük stratejilere, bunların şimdiye kadar ortaya koydukları politik sistemlere ve bu sistemlerin birey ve toplumun güvenliğini sağlamak adına geliştirdikleri siyasi, ekonomik, kültürel ve dinî sistem ve organizasyonlara, bu organizasyonların siyasi ve toplumsal otorite biçimlerine ve bütün bunlardan üretilmiş, hukukla korunan bireysel ve toplumsal pratiklere inanmamaktadır. Başka bir deyişle postmodernizm; şimdiye kadar içinde yaşadığımız evreni açıklamak için başvurduğumuz bütün entelektüel stratejileri, insanoğlunun inceltip geliştirdiği bütün değerleri bu değerlere göre biçimlenmiş sosyal, kültürel, ekonomik pratikleri ve onların küresel çapta ayrıcalıkları olarak kabul görmüş realiteyi tanımlama tarzlarını reddediyor; onun yerine tarihsizliği, vatansızlığı dolayısıyla merkezsizliği, kabileleşmiş çoğul özneyi, kabile aklıyla hareket eden çoğul aklı siyasi ve etnik bakımdan paramparça edilmeye layık görülen bir coğrafyayı ve bu coğrafya üzerinde kültürel kimlikler ve etno-milliyetçilikler üzerinden gerçekleştirilmiş onlarca otorite biçimini ikame etmek ister. Onun içinde ‘ister siyasi ister dinsel, ister toplumsal nitelikli olsun bütün küresel, her şeyi kapsayıcı dünya görüşlerine meydan okur. Marksizmi, Hristiyanlığı laik hümanizmi, feminizmi, İslam’ı ve modern bilimi aynı dereceye indirir. Bu düşünce sistemleri büyücülük, astroloji ve ilkel kültlerin seviyesine indirilerek onlara eşit tutulur. Bu nedenledir ki Rosenau; “paganizm ve panteizm geri dönüp postmodern dinler hâline gelmiştir.” demektedir. bk. Pauline Marie Rosenau, Postmodernizm ve Toplum Bilimleri, çev. Tuncay, Birkan, Bilim ve Sanat, Ankara, 204,s. 215.
  • 18 Harold A. İnnis, İmparatorluk ve İletişim Araçları, Ütopya Yayınları İstanbul, 2007.
  • 19 Marshall McLuhan, Gutenberg Galaksisi/Tipografik İnsanın Oluşumu, çev. Gül Çağalı Güven, YKY, İstanbul, 2001.
  • 20 Amerika basın ve medya tarihine en başarılı bir medya operasyonu olarak geçen “Creel Komisyonu” çalışmalarıyla ilgili olarak Chomsky: “Woodrow Wilson, Birinci Dünya Savaşının tam ortasında, 1916 yılında “Peace Without Victory” zafersiz barış sloganıyla başkan seçilmişti. Son derece pasifist olan halk, bir Avrupa savaşına dâhil olmak için bir neden görmüyordu. Aslında savaşa çoktan imza atan Wilson yönetimi bu konuda bir şeyler yapmak zorundaydı. Hükûmetin “Creel Komisyonu” adıyla kurduğu bir propaganda komisyonu altı ay içinde etkisini göstererek o barışçıl halkı, histerik bir savaş çığırtkanı hâline dönüştürdü ve alman olan her şeyi yakıp yıkmak, tüm Almanları lime ilme etmek, savaşa gidip dünyayı kurtarmak isteyen insanlar yaratmayı başardı. Bu esaslı bir başarıydı ve ardı sıra gelen başarılara da ön ayak oldu”. demektedir/…/saldırı yöntemlerinin alanı oldukça genişti. Örneğin, Alman askerlerinin zulmü, kolları koparılmış Belçikalı bebekler hâlâ tarih kitaplarında okuduğumuz türlü türlü vahşet üretimi… Bunların çoğu o dönemin gizli müzakerelerinde “dünyanın düşüncesini yönetmeyi” vadeden İngiliz Propaganda Bakanlığı tarafından icat edildi.” bk. Noam Chomsky, Medya Denetimi, çev, Elif Baki, Everest Yayınları, İstanbul, 2008, s. 1–2.
  • 21 ABD’yi yöneten epistemik monopol Vietnam faciasından sonra bir kısım aydın ve halkta oluşan ve adına “Vietnam Sendromu” denilen savaş karşıtı tavrı izole etmek için medya organlarında oldukça yoğun çaba sarf etti. Her defasında bu tavrın yanlış olduğunu yeniden tanımladı. Reagan yanlısı aydınlardan Norman Pothoretz; bu tavrı askerî gücün kullanımına karşı olan hastalıklı bir tutum olarak tanımladı. Askerî gücün kullanımına ve diğer demokratik sapmalara karşı olan hastalıklı tutumların üstesinden gelinmeli Bir halkın böylesi hastalıklı tutumlara yenik düşmesi çok tehlikelidir. Diyerek âdeta ABD yönetiminin bir savaş makinesi olarak ayakta kalmasından yana tavır koydu. Körfez Savaşı esnasında Washington Post ise, “İnsanlara savaş değerlerine saygılı olmayı aşılamak gerekir.” manşetleri ile bu tavrı onayladı. Chomsky, age., s. 15.
  • 22 Nick Stevenson, Medya Kültürleri/Sosyal Teori ve Kitle İletişimi, çev. Göze Orhon, Barış Engin Aksoy, Ütopya Yayınları, Ankara, 2008, s. 69.
  • 23 Buna örnek olarak ünlü İngiliz yayın kuruluşu, Biritsh Broadcasting Corporation’ı BBC , verebiliriz. BBC büyük ölçüde İngiltere’nin egemen toplumsal gruplarının ethos’unu ve beğenisini yansıtan yüksek standartların muhafaza edilmesi ideali üzerine kurulmuş bir iletişim aracı olarak görev yapmaya devam etmektedir. Stevenson, age, s. 32
There are 23 citations in total.

Details

Primary Language Turkish
Journal Section Research Article
Authors

Turgut Şahin This is me

Publication Date March 25, 2022
Published in Issue Year 2011 Volume: 2 Issue: 8

Cite

APA Şahin, T. (2022). Küresel Hegemonyanın Çevreyİ İnşa Sürecİnde konjonktürel araçlar: İKTİDAR VE MEDYA. Düşünce Dünyasında Türkiz, 2(8), 9-20.