Pediatrik yaş grubunda maksillofasyal travmalara bağlı kemik ve yumuşak doku onarımlarını gerektiren yaralanmalara daha nadir olarak rastlanmaktadır. Bu sunumda GATA Plastik Cerrahi kliniğine son 5 yıl içinde başvurn 9 pediatrik maksillofasyal travmalı hastanın retrospektif olarak incelenip, tedavi yaklaşımları, görüntüleme yöntemleri ve uzun süreli takipte ortaya çıkan komplikasyonlar sunulmuştur. Toplam 9 hastadan 6 tanesi erkek (%66.6), 3 tanesi kız (%33.3) hastaydı. Hastaların 5 tanesi 10 yaş ve altında (%55.5) ve 4 tanesi ise 10-17 yaş grubunda (%44.4) idi. Kırıkların oluşnedenleri 4 hastada motorlu araçlarla oluşan trafik kazaları (%44.4), 3 hastada yüksekten düşme (%33.^), 1 hastada ateşli silah yaralanması (%11.1) ve 1 hastada ise depreme bağlı ezilme (%11.1) idi. Sadece 3 hastada tek bir kırık alanı mevcut iken (%33.3) geri kalan 6 hastada birden fazla alanda kırık vardı (%66.6). Tedavide mandibula kondil kırıkları hariç tüm hastalara açık redüksiyon ve internal fiksasyon uygulandı. Rijid internal fiksasyon için titanyum plak ve vida sistemlerini kullandık ve 2 olgumuzda 1 yıl sonra, 2 olgumuzda 3 yıl sonra ve 1 olgumuzda 7 yıl sonra plak ve vidaları çıkardık. Vakalarımızın hiç birinde geç dönemde yüz kemik gelişim bozukluğu saptamadık. 7 Yıl sonra plak çıkardığımız hastamızda plak ve vida sistemlerinin kemik içine gömüldüğünü saptadık 13 yaşında olan bir olgumuzda geç dönemde yeterli yüz konturunu elde edbilmek amacıyla malar ve infraorbital yörede medpor implant kullandık. İmplantın yerine tutturulması amacıyla da titanyum vida kullandık. Hastanın takiplerinde implanta it bir komplikasyona rastlamadık. Çok yoğun travma merkezlerinde bile pediatrik yüz kırıkları ile igili olgular ve bu konudaki deneyim oldukça sınırlıdır. Pediatrik maksillofasyal travmaların tedavisi sırasında erişkinlerdeki girişimlerden bazı farkjlılıklar olduğu düşünülmelidir ve bazı prensiplere dikkat edilmelidir. Bu konuyla uğraşan tüm klinikler hastalara yaptıkları tedavileri, sonuçları ve komplikasyonları ve hastaların geç dönem takiplerinin kayıtlarını tutmalıdırlar. Böylece henüz tam olarak prensipleri belirlenemeyen bu konudaki bilgilerimiz zamanla artacaktır. Bu da cerrahın böyle bir durmda tedavi filozofisini geliştirmesini sağlayacaktır.
Other ID | JA63CC66CS |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | August 1, 2000 |
Published in Issue | Year 2000 Volume: 8 Issue: 2 |