Cumhuriyet
dönemi şair ve yazarlarından Necip Fazıl Kısakürek, ilk gençlik döneminde
kumara büyük bir ilgi duyar; İslamî dünya görüşünü benimseyeceği1934’e kadar
kumar oynamaya devam ettiğini belirtir. Necip Fazıl, ben’ini derinden etkileyen
kumara, tiyatro ve otobiyografik niteliği olan eserlerinde yer verdiği gibi onu
hikâyelerine de konu etmiştir. Hikâyelerde kumar, salt bir oyun olarak değil
ben’in metafiziksel sorulardan kaçmak için sığındığı bir alanı yahut mutlak
hakikati bulmak için zihinsel bir çaba harcadığı ve kendilik bilincine sahip
olmak için benliği inşa ettiği düşünsel bir zemini oluşturur. Özne-ben, kumarın
mistisizmini yaparak oradan bir yaratıcı fikrine ve din olgusuna ulaşır. Bu
çalışmada, sekiz hikâyede yer alan kumarın dünyevî bir
alışkanlık olmanın yanı sıra, ben’in dünyasını ele geçirme, onu teslim alma,
koşulsuz kendine bağlama ve dış dünyanın varlık alanını öteleme gibi hallerinin
metafizik ve tasavvufî bir anlam dünyasıyla kurduğu bağın üzerinde
durulacaktır. Kumarın, ben’in yaşantısında metafizik bir âleme geçmek için bir
eşik olduğu sonucuna varılacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | September 27, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 1 Issue: 14 |