In the sixth article of Special Agreement which is annexed to Anglo-French-Turkish Treaty of Mutual Assistance dated 19 October 1939 it is expressed that Turkey cannot be forced to fulfill its obligations set down by the treaty, if the arms and credits that are committed by the second, fourth and fifth articles of the Special Agreement are not granted. As Britain and France wanted Turkey on Allied side, they accepted this Suspensive Clause to be laid down by the treaty but they immediately began to work on removing it. Yet the Allies couldn’t supply Turkey the anti-tank and anti-aircraft weapons it requires for the front of Thrace. The British gave up such effort and embraced another approach that underrates the significance of said clause. Despite all, in a short span of time Turkey – whose economic and security concerns raised – and the Allied front – who could not risk losing Turkey – came to a mutual understanding. As it was agreed that the credits that were promised to Ankara would be given and that Allied countries would purchase chromium and dried fruit from Turkey, on 26 January 1940 Government of Turkey issued a cabinet decree announcing the Suspensive Clause abolished. However it appears Turkish historians have not recognized this development and consequently it has been considered that the argument Ankara put forward, in order to preserve its nonbelligerent status, that Turkey is ‘not adequately equipped’, was based upon this (essentially non-existent) clause. On the other hand, Ankara abolished this clause even though it received only a small part of the arms that were promised, and delivery of the remaining part was not possible in the short term. The fact that Ankara thus removed such important barricade on its way to the war is a development crucial enough to revise the foreign policy Turkey followed at the beginning of World War II.
19 Ekim 1939 tarihli İngiliz-Fransız-Türk Karşılıklı Yardım Antlaşması’na ekli Özel Anlaşma’nın 6. maddesi, yine Özel Anlaşma’nın 2., 4. ve 5. maddelerinde tespit edilen silah ve krediler kendisine teslim edilmedikçe Türkiye’nin ittifak antlaşmasından doğan yükümlülüklerini yerine getirmeye zorlanamayacağını ifade ediyordu. İngiltere ve Fransa Türkiye’yi mutlaka kazanmak istedikleri bir ortamda bu Erteleyici Madde’nin antlaşmada yer almasını kabul ettiler ama hiç vakit kaybetmeden de kaldırılması için uğraş vermeye başladılar. Ne var ki Türkiye’nin Trakya cephesi için acilen istediği tanksavarları ve uçaksavarları vermeleri mümkün olmadı. İngilizler Erteleyici Madde’nin kaldırılmasından umutlarını kestiklerinde söz konusu maddenin aslında çok önemli olmadığına dair yeni bir yaklaşım geliştirdiler. Çok kısa bir süre içerisinde Türkiye ile İngiltere ve Fransa, ilki artan ekonomik ve güvenlik kaygıları sebebiyle, diğer ikisi de Türkiye’yi kaybetme riskini göze alamadıklarından bir uzlaşıya gittiler. Türkiye’ye vaat edilen kredilerin kullandırılmasına, Müttefiklerin Türkiye’den krom ve kuru meyve almayı kabul etmelerine karşılık Ankara Hükümeti de 26 Ocak 1940’ta Erteleyici Madde’nin artık hükümsüz olduğuna dair bir Bakanlar Kurulu kararı çıkardı. Bu gelişme Türk tarihçiler tarafından fark edilememiş ve bu durumun bir sonucu olarak da Türkiye’nin savaş dışı kalabilmek için sürekli müracaat ettiği ‘yeterince teçhiz edilmediği’ argümanının genel olarak (aslında artık var olmayan) bu maddeye dayandığı zannedilmiştir. Diğer yandan Ankara bu maddeyi, söz konusu silahların ancak küçük bir kısmını teslim almış olmasına ve kalan kısmın teslimi de kısa vadede mümkün olmamasına rağmen kaldırmıştır. Ankara’nın savaşla kendisi arasındaki çok önemli bir barikatı bu şekilde ortadan kaldırması, II. Dünya Savaşı’nın başlangıç safhasında Türkiye’nin izlediği dış politikayı yeniden gözden geçirmeyi gerektirecek denli önemli bir gelişmedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Political Science |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | September 5, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |