Abstract
Rusya ve Türkiye Soğuk Savaş sonrası çalkantılarda seyrini sürdürürken dış politikalarında dikkate değer yeniden
tanımlamalara giriştiler. Bunun tezahürü büyük güç olarak kabul edilme arayışı oldu. Suriye’deki trajik iç savaş,
bu iki devletin bu hedeflerinin gayet ihtilaflı tezahürlerle gözlemlendiği bir alan oldu. Asal sorun olan bu ülkedeki
rejim değişikliği üzerine yakın zamana kadar zıt taraflardaydılar. Hatta, Türkiye bir Rus askerî jetini düşürdüğünde
doğrudan çatışma riskinden bile bahsedildi. Ancak, daha sonra hızlı bir yakınlaşma gözlemlendi. Bunun nedenleri
Türkiye’nin önceliğinin rejim değişikliğinden Kürt özerkliğinin önlenmesine kayması ve ABD’ye karşı duyulan
yabancılaşma ile Rusya’nın ateşli bir rejim karşıtı ve NATO üyesi olan Türkiye’nin işbirliğini sağlamak hevesiydi.
Rusya ve Türkiye’nin, güçlerinin ve etkilerinin sınırlarını görmek zorunda kaldıklarından, sonuç odaklı olmaktan
çok süreç odaklı oldukları söylenebilir. Dolayısıyla, sürece odaklanmayı tercih ettikleri izlenimi veriyorlar çünkü
öncelikli amaçları olan vazgeçilmezliklerini göstermeyi başarmış görünüyorlar. Nihayetinde, bütün bu küresel ve
bölgesel güçlerin siyasetleri nedeniyle de korkunç acılar çekmiş Suriyeliler için barışçıl ve demokratik bir yaşam
ancak umut edilebilir.