Günümüzde mülkiyet hakkı kapsamında Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne aktarılan sorunlardan birisi de Emvâl-i Metruke olarak nitelenen sevk ve iskâna tabi tutulan Ermeniler’in geride bıraktıkları mallardır. Bilindiği üzere gerek Osmanlı Devleti gerekse Cumhuriyet döneminde konu ile ilgili çeşitli hukuki düzenlemeler yapılmıştır. Bugün Emvâl-i Metruke ile ilgili olarak karşılaşılabilecek en önemli hukuki sorunlar sevk ve iskâna tabi tutulan Ermenilerin mirasçısı olduğunu iddia edenlerin ve dini kurumların Türk mahkemelerinde taşınmaz mallarının iadesi talebiyle açabilecekleri davalar ve bu davaların sonuçlarına göre Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulunmalarıdır. Son adım ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gitmeleridir. AİHM’de açılacak davalarda özellikle mülkiyet hakkının ihlal edildiği üzerinde durulacaktır. Son dönemde Emvâl-i Metruke çerçevesinde dini kurumlar ya da zimmiler tarafından kurulan vakıf davalarının ön plana çıkmaya başladığı görülmektedir. Bu bağlamda karşımıza çıkan üç önemli dava Kilikya Ermeni Katalikosluğu Davası, Sanasaryan (Han) Vakfı Davası ve Maryakop Ermeni Kilisesi Vakfı Davası’dır. Kilikya Ermeni Katalikosluğu davası 28 Nisan 2015 tarihinde Lübnan’ın başkenti Beyrut yakınlarındaki Antilyas kasabasında bulunan ve Lübnan makamları evraklarında Kilikya Ermeni Katalikosluğu olarak geçen Ermeni Apostolik Kilisesi tarafından açılmıştır. Dava dilekçesinde Kilikya Azize Sofia Manastırı ve tarihi Sis Ermeni Katalikosluğu’nun arazisine Emvâl-i Metruke mevzuatı hükümlerine göre el konulması nedeniyle mülkiyet hakkının, bir ibadet mekânına el konulmakla din ve vicdan özgürlüğünün ve tapu kayıtlarına ulaşılmasının engellenmesi sebebiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesi ile davanın açıldığı belirtilmektedir. AYM’den talep edilen Kozan’daki arazi ve üzerindeki manastır, kilise ve diğer müştemilatların sınırlarının tespiti sonrasında gayrimenkulün müvekkil adına tescili, bunun mümkün olmaması halinde maddi tazminat olarak 100.000.000.00 TL. ödenmesidir. AYM 15 Haziran 2016 tarihinde başvuru yollarının tüketilmemesi sebebiyle başvurunun kabul edilemez olduğu kararına varmıştır. Bu karara rağmen 6 Aralık 2016’da Katalikos I. Aram AYM‘nin başvurularını reddetmesi nedeniyle davayı AİHM’e taşıyacaklarını duyurmuş ve dava iç hukuk yolları tüketilmemesine rağmen AİHM’e taşınmıştır. Ancak AİHM 2017 Martında iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesi ile davayı reddetmiştir. Bunun üzerine Katalikosluğun hukukçuları tarafından yapılan açıklamalardan davayı ilk derece mahkemelerine götürme ihtimali de değerlendirilmekle birlikte esas hedefin AİHM’e yeniden başvuruda bulunmak olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 2019’da Katalikosluk iç hukuk yollarının tüketilmesi şartını gerçekleştirmek üzere Kozan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuştur. Bu konudaki beyanlardan anlaşıldığı üzere eğer iç hukuk yollarından istenen sonuç alınamazsa hem mülkiyet hakkının hem de din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bir kez daha AİHM’e gidilecektir. Tüm bu yargısal süreçte Emvâl-i Metruke Mevzuatı, Osmanlı Arazi Rejimi ve Osmanlı Vakıf Hukuku gündeme gelecektir. Çalışmamızda yukarıda belirtilen başlıkların Türk yargı sistemi ve AİHM’de yaşanacak gelişmeleri nasıl etkileyeceği konusunun hukuki bir bakış açısıyla ele alınması hedeflenmektedir. Unutulmamalıdır ki Türk Yargısı ya da AİHM’in bu konuda vereceği kararlar örnek karar niteliğine sahip olarak bundan sonraki hukuki gelişmeleri belirleyecektir.
Anayasa Mahkemesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Osmanlı Arazi Rejimi Mülkiyet Hakkı Din ve Vicdan Hürriyeti
Today, one of the conflicts that has adapted by Turkey from Ottoman Empire is “abandoned properties” which means the properties of deported Armenians. As it is known, this matter is subject to several legal arrangements both in Ottoman Empire and in the Republic Period. Precautions had taken in order to prevent the loss of the right holder. However, today the most important legal issues related to abandoned properties are the cases which the ones who claimed to be departed Armenians’ heirs, ecclesiastics associations and pious foundations demanding the return of immovable properties. Regarding to their demands they may also apply individual application to Constitutional Court. As the final step they file an appeal to European Court of Human Rights. In those cases, they specifically assert their property right was invaded. Prospectively, Turkey will have to deal with the actions for infringement of property right and indemnity claims result from the 1915 issues. In the recent period, ecclesiastics associations and foundations established by non-muslim subjects in the Ottoman Empire are gaining importance. In this regard, currently three important cases are on the front burner. Those cases are Case of Armenian Catholicosate of Cilicia, Case of Sanasaryan Foundation and Case of Maryakop Armenian Church Foundation. Case of Armenian Catholicosate of Cilicia is sued by Armenian Apostolic Church, also by name Armenian Catholicosate of Cilicia in Lebanese records, which is in Antilyas a small town near Lebanese’s capital Beirut, on 28 April 2015. Firstly, the complaint was made due to infringement of property right by retaining Cilicia Saint Sofia Monastery’s and Sis Armenian Catholicosate Church’s land thereunder abandoned properties provisions. Secondly, the petition was made due to infringement of freedom of religion and conscience by retaining a prayer place. Lastly, plaintiff claimed his right to fair trial was invaded by prevention of attaining land register. Plaintiff demands from the Constitutional Court, the land in Kozan and the Monastery on the land, land registration of the Church and appurtenances in his plaint. If those claims are impossible to fulfill, plaintiff claims 100.000.000.00 TL compensation. Constitutional Court rejected the claims due to lack of exhausting internal authorities on 15 June 2016. Despite Constitutional Court’s decision, Catholicosate Aram I take the case before the court on 6 December 2016 even eliminating lack of exhausting internal authorities. European Court of Human Rights (ECHR) dismissed the c ase by reason of not exhausting internal authorities. While there is a possibility that the lawyers of Catholicosate of Cilicia will apply to the first instance court, according to the interpretations of the lawyers, the main aim is making an application to ECHR again. However, in 2019 Catholicosate of Cilicia applied to the Kozan second Instance Court for exhaustion of domestic remedies. As the lawyers of the Catholicosate declared, if the judgement will not fulfill their expectations, Catholicosate will make an application to the ECHR for the violation of property rigths and freedom of thought and faith. This article purposes handling how the headings mentioned above will affect Turkish law system and ECHR from a legal perspective. It should be noticed that the decision made by Turkish Courts or ECHR will be precedents and it will determine the faith of following legal developments.
Constitutional Court European Court of Human Rights Ottoman Land Regime Property Right Freedom of Religion and Conscience
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 25, 2019 |
Published in Issue | Year 2020 Issue: 20 |