Türkiye'nin üçüncü büyük kenti ve geleneksel bir mülteci geçiş noktası olan Izmir, iş olanakları nedeniyle ve mülteci kaçakçılığı gibi yerleşmiş göç ilişkileri bakımından mülteciler tarafından tercih edilmektedir. Çok sayıda savunmasız mülteci barındıran Izmir’de, yerel ve merkezi yönetimler hizmet sağlamada yetersiz kaldıklarından sivil toplum alanından organizasyonlara ihtiyaç duyulmuştur.
Sahadaki en görünür kuruluşlardan biri olan ve “Halkların Köprüsü” olarak da bilinen “Halklar Arası Köprü Derneği” çalışmamızın asıl odak noktasını oluşturmaktadır. Kendisini bir dayanışma grubu olarak tanımlayan ve kurulmasından itibaren, Izmir’de bulunan farklı kültürler arasında dayanışma ağları kurmak için çalışmalarda bulunan Halkların Köprüsü, Suriye krizinin yoğunlaşması sonucu odak noktasını Suriyeli mülteciler üzerine yoğunlaştırmıştır. Dernek, kısa zamanda mülteciler konusunda en kapsamlı çalışmaları yapan kuruluş olmuş ve yerel-merkezi otoritelerle temas kurmuş, tıbbi izleme ve insani yardım dağıtımı konusunda çalışmalar yapmıştır. Derneğin bu önemli konumu ve benimsediği dayanışma kültürü detaylı incelenmesi gereken bir konu haline gelmesini sağlamıştır.
Bu çalışmada, Halkların Köprüsü Derneği’nin çalışmaları ‘dayanışma’ ve ‘hayırseverlik’ kavramları çerçevesinde tartışılmıştır. Çalışma, Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin yasal statüleri ve temel hizmetlere ulaşımı ile başlamaktadır. Türkiye’nin mültecilere ilişkin yasal çerçevesinde ilişkin genel bilgiden sonra, mültecilerle ilgili çalışma yapan sivil toplum kuruluşlarının mültecilere yaklaşımı yardımseverlik ve dayanışma kavramları bağlamında tartışılmıştır. Sonrasında, Izmir'deki Suriyelilerin koşullarına ilişkin genel bilgiler ve rakamlar paylaşılmıştır. Son olarak, Halkların Köprüsü Derneği’nin faaliyetleri ve söylemi dayanışma kavramı bağlamında incelenmiştir.
Izmir as the third biggest city of Turkey and a transitional hub for crossing Europe attracts refugees for economic activity and migration networks. In such a city with a high number of vulnerable refugees, civil society organisations took the initiative in providing legal assistance and humanitarian aid, because local and central governments fall short to meet the needs of refugees due to the legal and structural problems.
“Society for Building Solidarity Bridge between Peoples” which is also known as “Peoples’ Bridge Association” is the main focus of this study within the context of charity and solidarity approaches. Peoples’ Bridge Association, which defines itself as a solidarity group, was founded to build peace between different cultures, yet, following the Syrian war, their activity has concentrated on refugees. Peoples’ Bridge Association became the most active organisation soon after and started to contact local and central authorities over refugees’ problems, organised medical screening and distributed humanitarian aid.
In this study, it was discussed the activities of Peoples’ Bridge within the concepts of ‘solidarity’ and ‘charity’. This study starts with the legal status of Syrian refugees in Turkey and their access to basic services. Following Turkey’s legal framework regarding refugees, the ways of dealing with refugees adopted by civil society organisations were discussed within the context of charity and solidarity. Next, general information and numbers regarding the conditions of Syrians in Izmir were shared. Finally, the solidaristic activities and discourse of the Peoples’ Bridge Association were examined.
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 18, 2018 |
Submission Date | September 25, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Issue: 8 |