It is seen that narratives in which the representation of women is visible, which cannot be dried from being the object of masculine discourse, cannot go beyond aestheticizing the secondary position of women by serving to reproduce the gender roles determined by women's identity in social life, and moreover, they cannot go beyond aestheticizing the secondary position of women. The language of masculine authority, which sharpens gender roles, limits the creativity of the male subject by objectifying the woman within the framework of different mechanisms of oppression. Women, whose existence is built around this language, are confined to a translingual or pre-linguistic space under the domination of the male subject. Women, who were pushed completely beyond social life, were also made invisible in public, their voices were muted, and control over their bodies and assets was established within the framework of various devices. The self of women has been given by fluxing around concepts such as “naturalness”, “privacy” and “mystery” and has been made dysfunctional by being detached from women's subjectivity. It is obvious that we are plagued by serious problems when confronting the image of women, whose boundaries are drawn by the "other" and sometimes drawn by an explicit gaze in the representations of women whose boundaries are drawn by the "other" and sometimes with an explicit gaze. Under this heading, where we focus not only on what exists but also on what is destroyed, it has been determined and diagnosed that on the one hand, the "hegemonic" fictions of masculinity attributed to the masculine subject are visible, and on the other hand, gender norms are reproduced with objectified female representations. In this study, Murathan Mungan's work titled Şairin Romanı will be read with a critical eye on the conceptualization of “anxiety of influence” by Harold Bloom, who gives the entire history of literature through the conflict of “father-son” and almost longs for poetry to manhood.
Eril söylemin nesnesi olmaktan kurutulamayan kadın temsilinin görünür olduğu anlatıların, kadın kimliğinin toplumsal yaşamda belirlenmiş cinsiyet rollerini aşamadıkları ve bu rollerin yeniden üretilmesine hizmet ederek kadının ikincil konumunu estetize etmekten öteye geçemedikleri görülür. Toplumsal cinsiyet rollerini keskinleştiren eril otoritenin dili, erkek öznenin yaratıcılığında, kadını, farklı baskı mekanizmaları etrafında nesneleştirerek sınırlar. Bütünüyle toplumsal hayatın ötesine itilen kadınlar kamusalda da görünmez kılınarak sesleri kısılmış, bedenleri ve varlıkları üzerinde çeşitli aygıtlar çerçevesinde bir denetim kurulmuştur. Sınırları “öteki” tarafından çizilen ve onun tarafından adlandırılan kadın temsillerinde kimi zaman örtük kimi zamansa açık edilen bir bakışla çizilen kadın imgesiyle yüzleşirken ciddi sorunlarla malûl olduğumuz da aşikârdır. Bu bağlamda önemli bir örneklem olarak görebileceğimiz Murathan Mungan’ın “Şairin Romanı” başlıklı anlatısında, çoğunluğu şair olan erkek kahramanlar karşısında şairlikleri silinerek sadece güzel şiir okumalarıyla ön plana çıkarılan kadın kahramanlar, kendi sözlerinin birer faili olarak değil de erkek şairlerin şiirlerini okuyan birer okuyucuya dönüştürülerek hem şairlikleri hem de faillikleri ellerinden alınır. Diğer bir yandan, anlatının şair olarak ön plana çıkan kadın kahramanları irrealist bir alana yerleştirilerek gerçekliklerinden kopartılmış ve kadınların benliği; “doğallık”, “mahremiyet” ve “gizem” gibi mefhumlar etrafında flulaştırılarak verilmiştir. Sadece neyin var olduğuna değil, neyin “yok” edildiğine de odaklandığımız bu başlık altında, bir taraftan eril özneye atfedilen “hegemonik” erkeklik kurgularının görünür olduğu diğer taraftan ise nesneleştirilen kadın temsilleriyle birlikte toplumsal cinsiyet normlarının yeniden üretildiği tespit ve teşhis edilmiştir. Bu çalışmada, bütün bir edebiyat tarihini “baba-oğul” çatışması üzerinden veren ve adeta şairliği erkekliğe hasreden Harold Bloom’un “etkilenme endişesi” kavramsallaştırması üzerinden Murathan Mungan’ın Şairin Romanı başlıklı anlatısı eleştirel bir gözle okunacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Literary Theory |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2022 |
Submission Date | November 14, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 3 Issue: 2 |