Tarih sahnesinde görüldüğü ilk andan itibaren insanoğlu; çevresindeki tehlikelere karşı korunma içgüdüsünün etkisiyle hayatta kalabilmek adına çeşitli yollara başvurarak çözüm arayışına girmiştir. Başlangıçta fiziksel ve bilişsel özellikleri ile gözlem yetenekleri sayesinde yaşadıkları dünyanın doğal ve rutin düzenine uyum sağlayabilme amacı güden ilk insanlar, ilerleyen süreçte bu özelliklerini daha da geliştirerek avcılığı temel bir yaşam faaliyeti olarak hayatlarının merkezine almıştır. İlkel düzlemdeki avcılık; beslenme, korunma ve giyinme gibi birincil derecedeki ihtiyaçların karşılanması bakımından büyük önem arz ederken zamanla ticari ilişkilerin de gelişmesiyle birlikte ekonomik bir gelir kaynağı da oluşturmuş, zamanla avcılık ekonomik boyutunun yanı sıra doğayla bütünleşik vaziyette gerçekleştirilen sportif özellikli modern bir faaliyet olarak da görülmüştür. Dünyanın fiziksel yapısını oluşturan karasal ve sucul ortamlar, tarih boyunca avcılığın icra edildiği iki ana merkezi oluşturmuştur. Özellikle canlı çeşitliliği dikkate alınarak orman ve deniz gibi ortamlarda yoğun şekilde avlanan insanoğlu, doğayla kurduğu ilişkilerini avcılık yoluyla daha da derinleştirmiştir. Doğa-insan özelinde kurulan bu derin ilişki, animistik dünya görüşünün de etkisiyle avcılık faaliyetlerine sosyo-kültürel bir anlam kazandırarak içeriğinin folklorik ögelerle zenginleşmesine de zemin hazırlamıştır. Tüm kadim uygarlıklar gibi yaşadıkları bölgelerin coğrafi yapısına uygun şekilde avlanan Türklerin deniz avcılığına geçiş süreçlerinde ise şüphesiz denize kıyısı olan yerler ile denizde ada formunda bulunan doğal oluşumlarla tanışmaları etkili olmuştur. Çanakkale iline bağlı olup Ege Denizi'nin kuzeyinde yer alan ve aynı zamanda deniz avcılığı faaliyetlerinin kültürel ve ekonomik dokusunda merkezi bir rol üstlendiği Gökçeada ve Bozcaada, stratejik konuma sahip iki önemli Türk adasıdır. Bu çalışmada, adalarda yapılan saha araştırması sonucunda elde edilen deniz avcılığı verileri folklor disiplini çerçevesinde değerlendirilmiştir.
Bu çalışmanın saha araştırmaları Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Etik Kurulu, Bilimsel Araştırma Etik Kurulu’nun 16.02.2023 tarih ve 02/06 sayılı Etik Kurul Onayı ile gerçekleştirilmiştir.
From the very first moment they appeared on the stage of history, human beings have sought solutions by resorting to various means in order to survive under the influence of the instinct of protection against the dangers around them. In the beginning, the first people, who aimed to adapt to the natural and routine order of the world they lived in thanks to their physical and cognitive characteristics and observation skills, further developed these characteristics in the following process and put hunting at the centre of their lives as a basic life activity. While hunting at the primitive level is of great importance in terms of meeting primary needs such as nutrition, protection and clothing, it has also created an economic source of income with the development of commercial relations over time, and over time, hunting has been seen as a modern activity with sportive features integrated with nature as well as its economic dimension. Terrestrial and aquatic environments, which constitute the physical structure of the world, have formed the two main centres where hunting has been carried out throughout history. Human beings, who have hunted intensively in environments such as forests and seas, especially considering the diversity of living things, have deepened their relations with nature through hunting. This deep relationship established between nature and human beings has given a socio-cultural meaning to hunting activities with the influence of the animistic world view and has also paved the way for the enrichment of its content with folkloric elements. Like all ancient civilisations, the Turks, who hunted in accordance with the geographical structure of the regions they lived in, were undoubtedly effective in their transition to sea hunting, meeting with the places with sea coasts and natural formations in the form of islands in the sea. Gökçeada and Bozcaada, which are connected to Çanakkale province and located in the north of the Aegean Sea, are two strategically important Turkish islands where sea fishing activities play a central role in the cultural and economic fabric. In this study, the sea fishing data obtained as a result of the field research conducted on the islands are evaluated within the framework of folklore discipline.
The field research of this study was carried out with the Ethics Committee Approval of Çanakkale Onsekiz Mart University Graduate Education Institute Ethics Committee, Scientific Research Ethics Committee dated 16.02.2023 and numbered 02/06.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Turkish Folklore in the Türkiye Field |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 20, 2024 |
Submission Date | November 4, 2024 |
Acceptance Date | November 29, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 |
Bu eser CC BY-NC 4.0 lisansı altındadır