Tawhid”, which means dedicating worship only to Almighty Allah and turning to Him, is the basis of Islamic belief. “Shirk”, which means associating partners with Allah (cc), has somehow existed in the life adventure of human beings since the first human and the Prophet Adam. Regardless of the society, geography, time and place, it is observed that shirk comes to life when belief in Allah (cc) is weakened. In the period when the Prophet Muhammad was sent, besides the belief in Allah among the Arabs, idolatry was one of the basic elements of religious life. In this study, the factors that led the Arab society, who were the first addressees of the Prophet’s message, to turn to idolatry, were revealed through a figure whose name is mentioned a lot in the sources. As the majority of Islamic sources point out, Amr b. Luhay from Huzaa tribe is the person who introduced idolatry into the life of the Hijaz society and the Arabs in general. In this study, his position and the process are clarified as much as possible. Ending the rule of the Curhum tribe over Mekka and seizing power with the support of his tribe, Huzaa, Amr b. Luhay undersigned some practices that would leave deep traces in later periods. The influence of the Prophet Abraham’s tradition of tawhid has been continuing especially in Mekka and the Hijaz region for a long time. According to narratives, Amr b. Luhay took some of the idolatry he saw during a trip to the north of Arabia and brought them to the Hijaz. Convincing the public that this idolatry has extraordinary qualities, he created new rituals and made an expansion in his own way. He encouraged the worship of idolatry such as visits, sacrifices, and circumambulation, inherited from the Prophet Abraham. Idolatry, which was respected and refrained by people when appropriate, increased numerically over time. The symbol of tawhid, the Kaaba, has turned into a pantheon of idolatry. Amr expanded the wave of idolatry in the peninsula by bringing the idolatry named Vedd, Yauk, Yegus, Nesr, Suva‘, which remained from the time of Prophet Noah and mentioned in the Qur’an, to different Arab tribes. Carrying out practices that were diametrically opposed to the understanding of tawhid and led the Arab society to the circle of shirk, Amr b. Luhay was not limited to bringing idolatry to the region The chief of the Huzaa tribe, Amr b. Lühay, draws attention as a pioneer and charismatic leader, influencing the masses by gathering power, material and spiritual forces in his hands in Mekka, the centre of the Arabian Peninsula. Due to his pioneering role in presenting Shirk to the Arab society, he marked a negative era. The statements in the narratives from the Messenger of Allah that he saw him in Hell should be a warning in the form of “indicating evil/a means of doing evil”.
Kulluğu sadece Yüce Allah’a hasredip O’na yönelme anlamına gelen “tevhid” İslam inancının temelidir. Allah’a (cc) ortak koşma anlamına gelen “şirk” ise ilk insan ve nebî Hz. Âdem’den bu yana insanoğlunun yaşam serüveninde bir şekilde var olmuştur. Toplum, coğrafya, zaman ve mekân ne olursa olsun, Allah (cc) inancının zafiyete uğradığı durumlarda şirkin hayat bulduğu gözlemlenmektedir. Nitekim şirk ve tevhidin farklı boyutlara varan mücadelesi de süre gelen bir olgudur. İnsanı, dolayısıyla toplumları şirke sürükleyen birçok nedenden bahsedilebilir. İnanılan, yüceltilen değerlere somut objelerle yönelme eğilimi yani putperestliğe giden yolun açılması, kısaca şirkin gözle görülür, elle tutulur bir hale gelmesi genellikle aşamalı olarak gerçekleşmiştir. Toplumların şirke yönelmesinde aşamalı bir dönüşümden bahsedilebilir. Örneğin, toplumda saygın ve değer verilen salih insanları vefatlarından sonra anmak, hatıralarını yâd edip özlem giderme adına yapılan resimler ve heykeller putperestliğe açılan bir kapı olarak görülmüştür. Nesilden nesile tahrif olan değerler değişimden payını almış, cansız objeler kutsal anlamların yüklendiği ilahi bir konuma yükselmiştir. Tarihi veriler, Hz. Peygamber’in (sav) risaletle görevlendirildiği dönemde Arap yarımadasında farklı bölgelerde kabilelerin etrafında kümelendiği birçok putun varlığını ortaya koymaktadır. Putların Arap toplum tarafından benimsenmesi, adeta hayatın merkezinde yer alması, farklı coğrafyalardaki inanç mensuplarının etkileşimiyle hızlanan bir sürece işaret etmektedir. Hz. Muhammed’in gönderildiği dönemde Araplar arasında Allah inancının yanı sıra putlar dini hayatın temel unsurlarındandı. Bu çalışmada Hz. Peygamber’in mesajının ilk muhatapları olan Arap toplumunun putperestliğe yönelmesindeki etkenler, kaynaklarda adı çokça geçen bir figür üzerinden ortaya konulmuştur. İslam kaynaklarının büyük çoğunluğunun işaret ettiği üzere kökenleri Yemen’e dayanan Huzâa kabilesinden Amr b. Lühay, Hicaz toplumuna ve genelde Arapların hayatına putları sokan kişidir. Bu çalışmada onun konumu ve süreç olabildiğince netleştirilmiştir. Cürhüm kabilesinin Mekke hâkimiyetini sonlandırıp kabilesi Huzâa’nın da desteğiyle iktidarı ele geçiren Amr b. Lühay, daha sonraki dönemlerde derin izler bırakacak bazı uygulamalara imza atmıştır. Öteden beri Hz. İbrahim’in tevhid geleneğinin etkisi özellikle Mekke ve Hicaz bölgesinde devam etmekteydi. Rivayetlere göre Amr b. Lühay, Arabistan’ın kuzeyine yaptığı bir seyahat esnasında gördüğü putlardan bazılarını yanına alarak Hicaz’a getirmiştir. Halkı bu putların olağanüstü niteliklere sahip olduğuna inandırarak yeni ritüeller oluşturmuş, kendince bir açılım yapmıştır. Ziyaret, kurban, tavaf gibi Hz. İbrahim’den tevarüs eden ibadetlerin putlara yapılmasını teşvik etmiştir. İnsanlar nazarında saygı duyulan, yeri geldiğinde çekinilen bir konuma gelen putlar zamanla sayıları da artmıştır. Tevhidin sembolü Kâbe, “putlar panteonu” haline dönüşmüştür. Tevhid anlayışıyla taban tabana zıt uygulamalara imza atarak, Arap toplumunu şirk mecrasına sürükleyen Amr b. Lühay, sadece putları bölgeye getirmekle kalmamıştır. Arap nazarında hayatın merkezinde yer alan “deve” üzerinden bazı âdetler ihdâs etmiştir. “Bahîra”, “Sâibe”, “Vasîle”, “Hâmi” gibi birtakım uygulamalarla Araplara yeni bir kurban ve adak anlayışı ilave etmiştir. Eldeki veriler Amr b. Lühay’ın kendine yönelik bir peygamberlik iddiası ya da kutsal bir konumundan bahsetmez. Ancak Hz. Peygamber’den gelen bazı haberler Amr b. Lühay’ın, dinî bir formu çağrıştırarak sunduğu âdetleri insanları uygulamaya teşvik ettiğini ortaya koymaktadır. İnsanların bu teşviklere kayıtsız kalmadığı, hatta Arap kabilelerinin birçoğunun putperestlik döngüsüne dahil olmuştur. Dahası oluşturduğu yeni düzenle Amr b. Lühay, Hz. İbrahim’in izleri üzerinden, ancak onun anlayışıyla taban tabana zıt bir şirk toplumu oluşumunun temellerini atmıştır. Huzâa kabilesinin reisi Amr b. Lühay, Arap yarımadasının merkezi Mekke’de iktidar, maddi ve manevi güçleri elinde toplayarak kitleleri etkileyen bir öncü, karizmatik bir lider olarak dikkat çekmektedir. Şirki Arap toplumuna sunan öncü rolü sebebiyle olumsuz bir çığır açmıştır. Allah Resûlü’nün onu cehennemde gördüğüne dair ifadeler “şerre delâlet/kötülüğe vesile” olma kabilinden bir uyarı olması mümkündür.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Early Pub Date | December 25, 2022 |
Publication Date | December 25, 2022 |
Submission Date | September 28, 2022 |
Acceptance Date | December 20, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 8 Issue: 2 |
Journal of Near East University Faculty of Theology is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).