Collecting is a curious behaviour. Hardly anyone has not formed a collection, however small. And yet, for all its universality, the collecting impulse, especially the impulse to collect classical antiquities, has been surprisingly little studied. Thanks to inventory lists, household expense records, architectural plans, and other archival records, we know many of the practical facts of most major private collections of antiquities: how much collectors paid for them, from whom they purchased them, where in their homes or private museums they displayed them. Yet, answering the questions of who, when and where bring us very little closer to answering the question of why.
Eski eserler, 20. yy. Amerikalı koleksiyonerlerin Avrupa ile ruhani bağları bulunan sofistike duayenler olarak kendilerine yeni bir kimlik oluşturmalarını sağladı. Bu sayede, 18. ve 19. yy.’ların Amerikalılarında görülen, istedikleri siyasi değişimler için Eski Çağ’dan prototip aranma şeklindeki çelişkili tavırdan büyük bir sapma yaşandı. Fakat bunun yanı sıra büyük çaplı eski eser koleksiyonu yapmayı da genelde reddettiler çünkü Amerika’nın ihtiyacı olan her şeyi, Eski Dünya’nın yardımı veya daha üstün kültür iddiaları olmaksızın üretecek gücü olduğu inancıyla kurulan bir ulusun bunu yapmasının uygun olmayacağı kanısı yaygındı. Bu makalede, petrolcü ve koleksiyoner J. Paul Getty’nin 1892-1976 Amerikan koleksiyonculuğunda dönüm noktası olması irdelenmektedir. Getty, klasik antikalara atfedilen emperyal ve elitist özelliklere olumlu bir gözle bakan ilk Amerikalı koleksiyonerlerdendir. Kendi başına milyarder olan Getty, varlığının çoğunu sanata ve Kaliforniya Los Angeles’ta Getty Müzesi ve Vakfı’nı kurmaya yatırıyordu. Kendi koleksiyonculuğu üzerine sık sık ve kendi kendini analiz eder şekilde yazıyordu; koleksiyonculuğa Büyük Buhran ve II. Dünya Savaşı sırasında koleksiyonlarını ucuza satan Avrupalı koleksiyonerlerden faydalanarak başlamıştı. Zamanla bir koleksiyon toplama felsefesi geliştirdi ki, bu felsefe sanatı işe ve işi de ölümsüzlüğe içinden çıkılmaz şekilde bağlıyordu çünkü sanata maruz kalmanın hem iş hayatında başarı için gerekli ‘hayal gücünü’ artıracağına hem de Amerikalı işadamlarının bu sayede yabancı ortaklarla iş yaparken ihtiyaç duyacağı kültürel akıcılığı sağlayacağına inanıyordu. Getty’e göre, yatırım fırsatları bulmak için kendi hayal gücüne egzersiz yaptırdıktan sonra, gerçek büyük bir işadamı kendi dünya varlığını yapmış olmakla tatmin olamazdı. Bilakis, bir işadamı mümkün olduğunca daha çok kişi için iş yaratmak üzere mevcut girişimlerini büyütmeye ve yenilerini ortaya çıkarmaya devam etmelidir ki, bir Sezar kadar ünlü olsun. Ne var ki, Getty’nin felsefi inançları eski eser alırken onu sahte eser konusunda, özellikle satıcı ilgi çekici bir öykü anlatıyorsa, korumasız bıraktı çünkü Getty için yapılacak alımda en önemli husus, eserin daha önce, tanınmış bir sahibi bulunmasıydı. Her şeyden önce Getty, daha önce İmparator Hadrianus’un veya 18. yy. İngiliz aristokrasisinin, ya da ideal olarak her ikisinin sahip olduğu eski eserleri satın almayı tercih ediyordu – tıpkı Lansdowne Heraklesi örneğinde olduğu gibi. Getty, hayatını, hem Getty İmparatorluğu üzerindeki egemenliği aracılığıyla hem de kapsamlı gezileri, Getty villasının inşası ve de en önemlisi sanat eseri koleksiyonculuğu dahil olmak üzere Romalı ve Avrupalı aristokratların tipik boş zaman etkinlikleri aracılığıyla söz konusu aristokratlara göre biçimlendiriyordu.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Sayı: 19 |
Submition Date for ADALYA
The submission of the articles is between 1 September and 30 November.
Please submit your articles to the mail address adalya@ku.edu.tr in this date range; post or cargo will not be accepted. Submissions shoul be made before November 30.