Psikotravmatoloji, travma kökenli durum ya da olaylarla ilişkili insanların ve toplumların verdikleri tepkilere, travmaların psikoterapilerine ve önleme politikalarına odaklanan psikolojinin temel bir alanıdır. Savaş, terör, afet, kadın cinayetleri, çocukluk çağı travmaları, akran şiddeti, flört şiddeti, mobbing, beyin yıkama, gaslighting, yaşlı istismarı, aile içi şiddet ve akademik mobbing gibi geniş bir uzamda ifade bulan travmatik yaşantıların etkisiyle oluşan psikiyatrik bozuklukların tedavisinde kullanılan kanıta dayalı psikoterapi ve akademik çalışmalar olarak da tanımlanan psikotravmatoloji; travma sonrası stres belirtilerini kapsayan araştırma ve çalışmaların tümü için kullanan şemsiye kavramlardan biridir. Psikotravmatoloji çalışmaları büyük oranda travma sonrası stres bozukluğu ve dissosiyatif bozukluk vakaları ile gerçekleştirilmiş olan klinik örneklemli araştırmalardan oluşmaktadır. Klinik psikoloji, psikiyatri ve psikotarih alanlarıyla yakın ilişkili olan bu temel disipline en büyük katkıyı travma ve dissosiyasyon alanında çalışmalarını sürdüren bilim insanları gerçekleştirmektedir. Travmatize bireylerin psikoterapisini yürüten klinik psikologlar, travma ve dissosiyatif bozukluk vakalarının psikoterapisini üstlenen dissoanalistler, çocukluğun tarihi ve çocuk yetiştirme stilleri üzerine çalışmalar yapan psikotarihçiler ve travma temelli bir profesyonel donanımla hastalarının tedavilerini sağlayan psikiyatrlar psikotravmatoloji alanının gelişimi açısından yenilikçi, öncü ve aktif roller üstlenmektedir. Öztürk (2020: 31), psikolojik travmalarla ilişkili hem klinik hem de teorik çalışmalar yapan tüm klinik psikologların, psikotarihçilerin, psikiyatrların, ruh sağlığı hemşirelerinin, sosyal hizmet uzmanlarının, psikolojik danışmanlar ve hukukçulardan yani psikotravmatoloji çalışmalarına destek veren tüm akademisyenlerden oluşan “Psikotravmatolog Akademisyenler Hareketi (Psychotraumatologist Academicians’ Movement)” tanımlamıştır. Psikotravmatolog akademisyenler ve travma alanında çalışan ruh sağlığı uzmanları için krize müdahale, travmatik yaşantıların ilk dönemde ortaya çıkan negatif doğalı etkilerini minimize hale getirmek için oldukça önemlidir. Klinik psikoloji yönelimli olarak çalışmalarını yürüten kriz psikolojisi alanı, travmatik olaydan sonraki ilk haftanın kritik olduğunu ve bu dönemde hem maddi hem de manevi desteğin eş zamanlı olarak yürütülmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Akut dönemde sunulan profesyonel psikolojik destek, mağdurların olay karşısında kendilerini suçlamalarını ya da bu tip travmatik olayların başlarına geldiklerini hak ettiklerine yönelik oluşturdukları bilişsel çarpıtmaların ortaya çıkmasını önemli ölçüde azaltabilmektedir. Krize müdahaleye dönük olarak yapılandırılacak psikososyal destek süreci ve travma temelli gerçekleştirilecek psikoterapiler, travmatize bireylerin aktüel hayatlarına ruh sağlığı açısından entegre bir şekilde en kısa sürede dönmeleri hususunda katkı sağlayacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 17 Eylül 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 6 Sayı: 2 |
All site content, except where otherwise noted, is licensed under a Creative Common Attribution Licence. (CC-BY-NC 4.0)