Bugün insanlık olarak birçok risk ile karşı karşıyayız. 2019 yılı sonunda başlayan ve hala etkisini sürdüren covid-19 salgınına, 2022 Şubat ayında Rusya-Ukrayna gerilimi eklenmiş, bu durum bir yandan gıda ve enerji tedarik zincirinde kırılmalara yol açarken bir yandan da enflasyonist bir ortam oluşturarak dünya genelinde ekonomik buhranların yaşanmasına yol açmıştır.
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından yayınlanan “2023 yılı Küresel Riskler Raporuna” göre önümüzdeki 10 yıllık süreçte dünya ekonomisi etkilemesi beklenen risklerin ilk 4 sıradaki riskler çevre ve iklim odaklı. Aynı şekilde, BM Çevre Programı tarafından yayınlanan 2022 Emisyon ve Uyum Raporlarına göre küresel sıcaklık artışının sanayi öncesi döneme kıyasla +2,4C seviyelerine çıkacağı, adaptasyon sürecindeki her gecikmenin de ihtiyaç duyulan finansmanın artışına yol açtığı vurgulanmıştır. Bununla birlikte, kaynaktan bağımsız büyüme yaklaşımı olan Döngüsellik Açığı 2023 Raporuna göre dünyamızın döngüsellik oranı yüzde 7,2 seviyesine gerilemiş durumda. Pandemi öncesi bu değer yüzde 9 mertebelerinde seyretmekteydi.
Hiç kuşkusuz bu hadiseler acil bir değişim ve dönüşümün gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu itibarla son 25 yıldır hayatımıza giren sürdürülebilirlik kavramı daha da büyük önem kazanmıştır.
Temiz enerji üretim maliyetlerinde yaşanan düşüşler bu dönüşümü cazip kılarken kaynaklar üzerindeki baskıyı azaltmak üzere doğadan ilham alan ve kaynaktan bağımsız büyüme metodu olan döngüsel ekonomiye geçiş için de aynı şekilde çalışılması gerekiyor.
Keza, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile başlayan ve Avrupa Birliği ülkelerine yapılacak ihracatı etkileyen sınırda karbon düzenlemelerinin Almanya Dönem Başkanlığında G7 ülkelerinde de iklim kulübü adı altında hayat bulacak olması küresel bazda düşük karbonlu kalkınmaya geçişi hızlandıracak adımlar olarak değerlendirilebilir.
Türkiye yüzyılında, ülke 2053 net sıfır hedefini belirlemiş, bu hedefe de yeşil kalkınma vizyonu dahilinde ulaşacağımız ilan edilmiştir. Bu itibarla, sürdürülebilir çevre temel ekseninde politikalar geliştirilmiş; sanayi, ısınma, ulaşım ve enerji gibi birçok sektörde başarılı yeşil dönüşüm çalışmaları gerçekleştirilmiş; sürdürülebilir üretim ve tüketim kalıplarının yaygınlaşması adına faaliyetlere başlanmıştır. Bu minvalde, ülkemiz girişimiyle BM nezdinde kabul edilen 30 Mart “Uluslararası Sıfır Atık Günü” başarılı ve örnek çalışmalarımızdan biri olmuştur.
Sürdürülebilirlik Net Sıfır Emisyon Yeşil Büyüme Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Sıfır Atık Döngüsel Ekonomi
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Çevre ve Kültür |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ocak 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 3 |