Bu araştırma, özellikle tıp alanında, insanların hayatına yeni giren çağ daş problemierin en önemlilerinden biri olan anne rahminde sakat olan çocuğun düşürülmesi meselesini ortaya koymaktadır. Bu türden bir kürtajın hükmünü bilmek önemlidir. Ancak bundan önce çocuğun (ceninin/embriyonun) anne rahmindeki hayatını ve geçirdiği aşamaları bilmek için bir giriş yapmak gerekmektedir. Nitekim Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in sünneti bu aşamaları: Döl suyu (nutfe), pıhtı (alaka) ve et parçası (mudga) olarak açıklamıştır. Daha sonra ruhun üflenmesi ile çocuğun gerçek hayatı başlamaktadır ki, bu da yüzyirmi gün geçtik- . ten sonra gerçekleşir. Anne rahmindeki çocuğun noksan vücCıb (hak) ehliyeti vardır. Bu ehliyet anne rahmindeki çocuğa (cenin) bazı insani haklar sağlar, ancak ona hiçbir yükümlülük getirmez. Mirasçı olma, vasiyete ehil olma, şüf'a hakkına sahip olma, hibeyi alabilme ve lehine vakıf yapılabilmesi islam'ın bu aşamadaki çocuğa sağladığı haklardan bazılarıdır. Hayat ve neseb hakkı da böyledir. Bu konularda İslam hukukçuları arasında tafsilat ve görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Önceki İslam hukukçularımız, çocuk düşürmenin hükmünü genel olarak ele almış ve anne rahmine düşmesinin üzerinden dört ay geçen yani kendisine ruh üflenen çocuğun kürtaj edilmesinin haram olduğu hükmünde görüş birliği etmişlerdir. Ancak çocuk, karnında kalması durumunda öleceği ~esin olan anneyi kurtarmak gibi zarOri durumlarda çocuğun düşürülmesirıe cevaz vermişlerdir. Ruhun üflenmesinden önce çocuğun kürtaj yoluyla düşürülmesi konusunda ise farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bunlar içerisinden tercihe şayan olan görüş, çocuğun dü- şürülmesini mübah kılan bir özür bulunması durumunda düşürmeyi caiz sayan görüştür. Hanefılerin çoğunluğu ve onlara katılan Şafii ve bazı Hanbeli fakihleri bu görüştedir. Bazı insanlar, aile planlamasına rağbet etme, fuhşu örtbas etme, annenin AİDS hastalığına yakalanması durumu ve hamilelik yüzünden memedeki çocuğun zarar görmesi gibi mazeretler sebebiyle çocuğun düşürülebileceğini ileri sürmektedirler. Halbuki İslam hukukçuları bu hususların çoğunu çocuğun kürtaj edilmesi için bir özür kabul etmemiştir. Ancak kürtaj, çocuğa ruhun üflenmesinden önce olursa, bunların bir kısmı geçerli mazeret sayılabilir. Zaruret ise miktarınca takdir olunur. Sakat çocuğun düşürülmesinin hükmü -ki, araştırmamızın esas konusu budur-, sakatlığın durumuna göre değişiklik arz eder. Buna göre, tedavisi mümkün olan basit yaratılış bozukluklarından dolayı çocukların kürtaj edilmesi caiz olmaz. Tedavisi imkansız şiddetli bozukluklara gelince; bu durumda olan çocuklar Çoğu kere kürtaja gerek kalmadan kendiliğinden düşmekte veya doğumdan sonra kendiliğinden ölmektedir. Tedavisi son derece zor olan, fakat zorlukla ve çile çekerek· yaşayabilen ağır bozukluklara uğramış çocuklar ruh üflenmeden önce düşü rülebilirse de bu aşamadan sonra düşürülmeleri caiz olmaz. Her şeyi en iyi bilen ve en güzel hüküm veren ancak Allah'tır.
Bu araştırma, özellikle tıp alanında, insanların hayatına yeni giren çağdaş problemierin en önemlilerinden biri olan anne rahminde sakat olan çocuğun düşürülmesi meselesini ortaya koymaktadır. Bu türden bir kürtajın hükmünü bilmek önemlidir. Ancak bundan önce çocuğun (ceninin/embriyonun) anne rahmindeki hayatını ve geçirdiği aşamaları bilmek için bir giriş yapmak gerekmektedir. Nitekim Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in sünneti bu aşamaları: Döl suyu (nutfe), pıhtı (alaka) ve et parçası (mudga) olarak açıklamıştır. Daha sonra ruhun üflenmesi ile çocuğun gerçek hayatı başlamaktadır ki, bu da yüzyirmi gün geçtikten sonra gerçekleşir. Anne rahmindeki çocuğun noksan vücub (hak) ehliyeti vardır. Bu ehliyet anne rahmindeki çocuğa (cenin) bazı insani haklar sağlar, ancak ona hiçbir yükümlülük getirmez. Mirasçı olma, vasiyete ehil olma, şüf'a hakkına sahip olma, hibeyi alabilme ve lehine vakıf yapılabilmesi islam'ın bu aşamadaki çocuğa sağladığı haklardan bazılarıdır. Hayat ve neseb hakkı da böyledir. Bu konularda İslam hukukçuları arasında tafsilat ve görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Önceki İslam hukukçularımız, çocuk düşürmenin hükmünü genel olarak ele almış ve anne rahmine düşmesinin üzerinden dört ay geçen yani kendisine ruh üflenen çocuğun kürtaj edilmesinin haram olduğu hükmünde görüş birliği etmişlerdir. Ancak çocuk, karnında kalması durumunda öleceği kesin olan anneyi kurtarmak gibi zaruri durumlarda çocuğun düşürülmesirıe cevaz vermişlerdir. Ruhun üflenmesinden önce çocuğun kürtaj yoluyla düşürülmesi konusunda ise farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bunlar içerisinden tercihe şayan olan görüş, çocuğun düşürülmesini mübah kılan bir özür bulunması durumunda düşürmeyi caiz sayan görüştür. Hanefılerin çoğunluğu ve onlara katılan Şafii ve bazı Hanbeli fakihleri bu görüştedir. Bazı insanlar, aile planlamasına rağbet etme, fuhşu örtbas etme, annenin AİDS hastalığına yakalanması durumu ve hamilelik yüzünden memedeki çocuğun zarar görmesi gibi mazeretler sebebiyle çocuğun düşürülebileceğini ileri sürmektedirler. Halbuki İslam hukukçuları bu hususların çoğunu çocuğun kürtaj edilmesi için bir özür kabul etmemiştir. Ancak kürtaj, çocuğa ruhun üflenmesinden önce olursa, bunların bir kısmı geçerli mazeret sayılabilir. Zaruret ise miktarınca takdir olunur. Sakat çocuğun düşürülmesinin hükmü -ki, araştırmamızın esas konusu budur-, sakatlığın durumuna göre değişiklik arz eder. Buna göre, tedavisi mümkün olan basit yaratılış bozukluklarından dolayı çocukların kürtaj edilmesi caiz olmaz. Tedavisi imkansız şiddetli bozukluklara gelince; bu durumda olan çocuklar Çoğu kere kürtaja gerek kalmadan kendiliğinden düşmekte veya doğumdan sonra kendiliğinden ölmektedir. Tedavisi son derece zor olan, fakat zorlukla ve çile çekerek• yaşayabilen ağır bozukluklara uğramış çocuklar ruh üflenmeden önce düşürülebilirse de bu aşamadan sonra düşürülmeleri caiz olmaz. Her şeyi en iyi bilen ve en güzel hüküm veren ancak Allah'tır.
Bölüm | Çevirileri Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2008 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2008 Cilt: 12 Sayı: 1 |
CUIFD Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.