Bu kürsüde, Türk hukukundan ve onun tarihinden bahsedilecektir. Hem yalnız Türkiye Türklerinin hukukundan değil, bütün Türklük dünyasının tezahürât-ı hukukiyesinden bahsetmeğe çalışacağız. Türk hukukundan bahsetmek için, meydanda bir Türk hukuku olması lâzım gelir. Acaba bir Türk hukuku mevcut mudur? Bu suale bazıları selbî, menfi bir surette cevap vermeğe cüret etmişlerdir. Türk hukuku olup olmaması meselesini bî-taraf, şey’î bir surette halletmek için evvelâ zihnimizde, hukuk nedir, bu meseleyi tavzih ettirmeğe çalışalım. Bugün en büyük hukuk-şinâsların kabul ettiği tarife göre hukuk, müteşekkil bir camia-i beşeriyenin riayeti zaruri olan kavâid-i hayatiyesidir. Bu kavâid, bir taraftan kuvve-i hâkime ile camia-i müteşekkilenin efrâdı arasındaki münasebâtı tayin eder, diğer taraftan camianın efrâdı arasındaki münasebâtı tahdit eder. Eğer bu tarif kabul edilirse -ki kabul etme[me]nin imkanı yoktur, çünkü makbul tariflerden biridir- Türk hukuku mevcut bulunması kendi kendine ispat edilmiş demektir. Çünkü iki bin senelik bir tarihe, parlak bir maziye malik, tâ kable’l-İslam devirlerde bile büyük devletler teşkil etmiş bir milletin hukuku yok demek, en unsurî, en basit sosyoloji nazariyelerine mugâyir olduğu gibi müspet ve tarihî vekâyie de muhaliftir.
Bu kürsüde, Türk hukukundan ve onun tarihinden bahsedilecektir. Hem yalnız Türkiye Türklerinin hukukundan değil, bütün Türklük dünyasının tezahürât-ı hukukiyesinden bahsetmeğe çalışacağız. Türk hukukundan bahsetmek için, meydanda bir Türk hukuku olması lâzım gelir. Acaba bir Türk hukuku mevcut mudur? Bu suale bazıları selbî, menfi bir surette cevap vermeğe cüret etmişlerdir. Türk hukuku olup olmaması meselesini bî-taraf, şey’î bir surette halletmek için evvelâ zihnimizde, hukuk nedir, bu meseleyi tavzih ettirmeğe çalışalım. Bugün en büyük hukuk-şinâsların kabul ettiği tarife göre hukuk, müteşekkil bir camia-i beşeriyenin riayeti zaruri olan kavâid-i hayatiyesidir. Bu kavâid, bir taraftan kuvve-i hâkime ile camia-i müteşekkilenin efrâdı arasındaki münasebâtı tayin eder, diğer taraftan camianın efrâdı arasındaki münasebâtı tahdit eder. Eğer bu tarif kabul edilirse -ki kabul etme[me]nin imkanı yoktur, çünkü makbul tariflerden biridir- Türk hukuku mevcut bulunması kendi kendine ispat edilmiş demektir. Çünkü iki bin senelik bir tarihe, parlak bir maziye malik, tâ kable’l-İslam devirlerde bile büyük devletler teşkil etmiş bir milletin hukuku yok demek, en unsurî, en basit sosyoloji nazariyelerine mugâyir olduğu gibi müspet ve tarihî vekâyie de muhaliftir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Çeviri |
Yazarlar | |
Çevirmenler |
Fethi Gedikli Bu kişi benim Ali Adem Yörük Bu kişi benim Mahmud Esad Kalıpçı Bu kişi benim |
Yayımlanma Tarihi | 12 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Ord. Prof. Sadri Maksudi Arsal’a Armağan Özel Sayısı (60. Ölüm Yıldönümü Vesilesiyle) |