Ancak kişi batılı bir kentte sözgelimi Berlin’de yaşıyorsa ve de işi düşünsel üretimle ilgiliyse, işte o zaman bambaşka bir dünyayla karşılaşıyor. O pek de girintili çıkıntılı ve egzantrik olmayan sokakları ve mekanları, o sosyolojileri ve psikolojileriyle ilgili çok şey yazılmış toplumsal sınıfları ve bireyleri ile o her yönüyle ele geçirilmiş doğası sayesinde bu coğrafya kişiye uçsuz bucaksız ve uğraşması büyük zevk veren sorunsallarla dolu bir bilim ve sanat dünyasına kendisini adayabilmek için gerekli olan nötr zemini hazırlıyor. Kısacası kişi Almanya’da ve belki de batılı anlayışın hakim olduğu bölgelerde dünyanın diğer yerlerine nazaran kendini günlük dünyadan soyutlayabilme olanağına ve hakkına sahip; işte bu sayede de kavramsal olana daha çok zaman ve enerji ayırabiliyor. Böylece o her yere ulaşılabilinen kolay ve eğlenceli tren yolculuklarının yanısıra oradaki kütüphaneler, kitapçılar ve müzeler de beni etkisi altında bırakan başka bir yönü oldu Almanya’nın. Bunu oradaki okuma ve araştırma kültürü olarak açıklamak daha doğru olur
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Konferans Tanıtımı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2011 |
Gönderilme Tarihi | 29 Aralık 2011 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2009 Cilt: 1 Sayı: 21 |