Kitap İncelemesi
BibTex RIS Kaynak Göster

Literature and Film. Introduction to Literary Film Analysis

Yıl 2017, Cilt: 1 Sayı: 37, 59 - 62, 30.06.2017

Öz

Ersel Kayaoğlu’nun Hiperlink Yayınevi’nden çıkan Edebiyat ve Film Edebiyat Bilimi
Yaklaşımıyla Film Çözümlemesine Giriş
adlı kitabı, edebiyat yapıtları ve
filmlerin benzer anlatım araçları kullanıyor olmalarından yola çıkarak, edebiyat
metinlerinin çözümlemesinde kullanılan yöntemlerin ve ölçütlerin film
çözümlemesinde nasıl kullanılabileceğini edebiyat ve film ilişkisi ekseninde
ele alıyor.

Çalışmanın başında filmlerin de tıpkı romanlar gibi
sadece öyküler anlatmakla veya izleyicide çeşitli duygular uyandırmakla ve
onları eğlendirmekle sınırlı kalmadığı, aynı zamanda estetik bir yapıt olarak
da değerlendirilebileceği vurgulanıyor. Kitabının çıkış noktasını İstanbul
Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda
yaklaşık on beş yıldır vermekte olduğu “Medya Semineri” derslerine dayandıran
yazar, bu kitabın amacının edebiyat bilimcilere, edebiyat bilimi öğrenimi
görenlere ve edebiyat ile film arasındaki ilişkilerden yola çıkarak film
çözümlemesi yapmak isteyenlere yönelik olduğunu belirtiyor (Kayaoğlu 2016: 6). Yazar,
bu amaçla yola çıktığı çalışmasında filmin anlatısal araçlarının ve estetiğinin
nasıl ele alınabileceğini, filmdeki anlatımın alt katmanlarını, örtük anlamları
da görünür kılabilen derinleştirilmiş bir anlamaya nasıl ulaşılabileceğini, sinematografik
yöntemlerden, terimlerden ve sistematik inceleme yaklaşımlarından
yararlanılarak gösteriyor.

Çalışmasının ilk bölümünde edebiyat bilimin niçin
film çözümlemesiyle ilgilendiğini sorgulayan Kayaoğlu, bu bağlamda öncelikle
disiplinlerarasılığa değiniyor. Yazar, disiplinlerarasılık çerçevesinde, edebiyat
biliminin her metni inceleme konusu yapabildiğine ve bu sayede edebiyat dışı alanlarla
da ilişkiler kurulduğuna dikkat çekerek, edebiyat biliminin
“disiplinlerarasılık olgusunun en yoğun ve en açık biçimde tartışıldığı ve
uygulanmaya çalışıldığı alanlardan” biri olduğunu belirtiyor (Kayaoğlu 2016:
12). Kayaoğlu bu bölümün devamında disiplinlerarasılığın edebiyat biliminin
“içkin bir boyutu” olduğu savını kanıtlamak için bu bilim dalının sosyal
bilimlerle, tin bilimleriyle, fen bilimleriyle ve diğer sanatlarla kurduğu
ilişkileri çeşitli örneklerle açıklıyor.

Kitabın “Edebiyat ile film arasındaki sembiyotik
ilişki” başlığını taşıyan ikinci bölümünde edebiyat medyası ile film medyası
arasındaki benzerlikler, ilişkiler ve etkileşimlere yer veriliyor. Yazar, bu
bölümde öncelikle film medyasının ilk ortaya çıktığı yıllardan itibaren edebiyat
yapıtlarından hem konu kaynağı olarak yararlandığını, hem de edebiyatın anlatım
biçimlerinin sinemada kullanıldığını örneklerle ortaya koyuyor. Bölümün
devamında ise, sinemanın 20. yüzyılın ortalarından itibaren kendi (görsel ve
işitsel) anlatım araçlarını geliştirmiş bir sanat olarak kabul edilmesiyle
birlikte giderek artan bir biçimde gündelik yaşam ve kültür üzerinde
belirleyici bir konuma ulaştığını, bundan dolayı da sinemanın konularının ve
anlatım biçimlerinin artık edebiyata etki etmeye başladığını üzerinde
duruluyor. Kayaoğlu, 20. yüzyılın başından itibaren film ve edebiyat arasında
gittikçe gelişen bu karşılıklı ilişkiyi şöyle vurguluyor:

“20. yüzyılın başından itibaren
giderek artan biçimde gündelik yaşam ve kültür üzerinde belirleyici etkisi
bulunan görsel-işitsel medyaların, özellikle de filmin içeriklerinin ve anlatım
biçimlerinin edebiyata da yansımaması düşünülemezdi. 1920’lerde film Avrupa’da
ve Kuzey Amerika’da artık en yaygın kitle iletişim araçlarından biriydi.
Özellikle de büyük şehir yaşantısına ilişkin algı üzerinde filmin belirleyici
etkisi büyüktü. Bunun bir sonucu olarak yazarlar da filmin başlangıçta
edebiyattan esinlenerek uyarladığı ve geliştirdiği anlatım yöntemlerinden
etkilendiler. Filmin 20. yüzyılın ilk yarısında edebiyatçılar üzerinde
bıraktığı bu etkiye ilk ve en tanınmış örnekler James Joyce’un 1922 tarihli
Ulysses, John Dos Passos’un 1925’te yayınlanan Manhattan Transfer, Alfred
Döblin’in 1929 tarihli Berlin Alexanderplatz, romanları gösterilebilir. Bu üç
romanda da büyük şehre artık farklılaşmış, fragmentaristik yeni bir bakış sergileniyor
ve montaj, kolaj ve sinematografik anlatım/bakış yöntemi uygulanıyor.
Sinematografik bakış ya da diğer adıyla kamera gözü diye adlandırılan yöntemde
anlatıcı tıpkı film kamerası gibi dış dünyanın tarafsız bir gözlemcisine
dönüştürülüyor, bilinç süreçleri harekete geçirilmeksizin, sanki algılanan
nesneler olduğu gibi gösteriliyormuş gibi yapılarak bir anlatım oluşturulmaya
çalışılıyor. Böylece anlatıcının bütünselliği de bir bakıma dağılmış oluyor.”
(Kayaoğlu 2016: 32-33)

Bu bölümün sonunda yazar, “filmin metinselliği”,
“edebiyatın görselliği” ve “edebiyat uyarlamaları” başlıkları altında edebiyat
ile film arasındaki ilişkileri ele alıyor.

Edebiyat bilimi yaklaşımıyla sistematik film
çözümlemesinde atılabilecek adımlara ayrılmış olan üçüncü bölümde yazar,
çeşitli filmlerden örneklerle film ve edebiyat çözümlemesi arasındaki
benzerlikleri ve farkları ayrıntılı olarak ortaya koyarken, edebiyat biliminde
kullanılan çözümleme yöntemlerinin ve araçlarının çok büyük bir bölümünün film
çözümlemesinde de uygulandığını belirtiyor. Bu bağlamda edebiyat bilimcilerin
inceleme nesnesi olarak filmleri de ele aldığına dikkat çeken Kayaoğlu, film
çözümlemesinde kullanılan yöntem ve araçların edebiyat biliminden uyarlanmasının
nedenlerini şöyle açıklıyor:

“Edebiyat bilimcilerin bu çalışma alanına karşı ilgisinin çok kısa bir
sürede artmasının arkasında disiplinlerarası ve karşılaştırmalı çalışmalar
yapma arayışlarının yanı sıra filmin de tıpkı edebiyat metinleri gibi
çözümlenebiliyor olmasının önemli bir payı var. Diğer yandan edebiyat
çözümlemesinde kullanılan yöntemlerin ve araçların (yalnızca edebiyat metni
çözümlemesine uygun olanlar hariç) film çözümlemesinde de uygulanmasının
nedenlerinden, daha doğrusu gerekçelerinden biri de film anlatımı için özgün ve
yeterli çözümleme ölçütlerinin henüz oluşturulmamış olmasıydı. Bu durum
günümüzde de halen geçerliliğini koruyor.” (Kayaoğlu 2016: 58-59)

Bu bölümün devamında “Film çözümlemesi yöntemi”
başlığı altında bir filmi çözümlemek ve bir ilk anlama halinden geniş kapsamlı
bir yoruma doğru ilerleyebilmek için izlenmesi gereken yollar ayrıntılı biçimde
gösteriliyor. Yazar film çözümlemesi için genel bir yol haritası olarak
sırasıyla şu adımların izlenmesini öneriyor: çalışmanın amacınım belirlenmesi,
çalışmanın içeriğinin ve adımlarının belirlenmesi, araştırma nesnesinin
sınırlandırılması, literatür taramasının yapılması, araştırma hedefinin yeniden
gözden geçirilmesi, yapıta yöneltilecek çözümleme soruların hazırlanması, bir
film tutanağının oluşturulması, çözümleme ve yorumlama yapılması (a.e.: 66-67).
Bu adımlardan hareketle yazar, filmin içeriğine ve biçimine ilişkin niteliksel
ve niceliksel bilgilerin yazıya dökülmesiyle oluşturulan film tutanağının nasıl
hazırlanabileceğini Almanya. Willkommen
in Deutschland
filmi örneğinde gösteriyor.

Bu bölümün bir sonraki alt başlığı olan “Film
türleri” altında yazar, film türlerine odaklanıyor ve bu türlerinin
gelişimleri, özellikleri, anlatım özellikleri üzerinde duruyor. Yazar, belli
ortak konusal ya da biçemsel özelliklerden yola çıkılarak oluşturulan film
türleri arasında melodram, güldürü filmi, polisiye film, macera filmi, western,
korku filmi, bilimkurgu filmi, tarihsel film, animasyon filmi, postmodern film
gibi türleri sayıyor ve bunların özgün anlatım kalıplarına, görsel
özelliklerine, olay kalıplarına, tiplemelerine değiniyor. Devamında, filmin
anlatım araçları olan mizansen, çekim planı, çekim ölçeği, kamera perspektifi
ve hareketleri, ışık ve renkler, ses ve müzik, sinematografik mekân, montaj,
anlatım, zaman, dramaturji, figürler, anlatıcı perspektifi, oyunculuk ve
diyaloglar çeşitli örnekler üzerinden açıklanıyor ve edebiyatın anlatım
araçlarıyla ilişkilendiriyor.

Kitabın sonunda, film çözümlemesinde kullanılan
önemli terimlerin yer aldığı küçük bir terimler sözlüğü bulunuyor. Yazar bu
sözlükte film çözümlemesi alanında yabancı dilde literatürle çalışırken
kolaylık sağlaması amacıyla bu terimleri Almanca, Fransızca ve İngilizce
karşılıklarıyla birlikte açıklıyor. Bununla birlikte yazarın da vurguladığı
gibi, edebiyat bilimi yaklaşımlı film araştırmalarının Almanya’da edebiyat
bilimciler tarafından uzun yıllardan beri yürütülmesinden dolayı bu alandaki
Almanca literatüre ağırlık verildiği görülüyor. Kitabın sonunda ayrıca, kitapta
yer alan önemli terimleri, isimleri ve film başlıklarını içeren bir dizine de
yer veriliyor.























Kayaoğlu’nun kitabı hem film çözümlemesi alanında
çalışmalar yapan edebiyat biliminin yöntemlerine vakıf araştırmacılara bir
filmin dilsel ve dil dışı karakteristik anlatımsal ve estetik özelliklerini
ortaya çıkartıp yorumlaması için gerek duyacağı kuramsal bilgileri sunması
bakımından hem de bu bilgileri çeşitli örnekler üzerinde açıklıyor olması bakımından
önemli bir kaynak olma ve edebiyat bilimi yöntemleriyle film çözümlemesi konusunda
Türkçe yazılmış ilk eser olma özelliği taşıyor. 

Kaynakça

  • Kayaoğlu, Ersel (2016): Edebiyat ve Film Edebiyat Bilimi Yaklaşımıyla Film Çözümlemesine Giriş, Hiperlink Yayınları, İstanbul.

Literature and Film. Introduction to Literary Film Analysis

Yıl 2017, Cilt: 1 Sayı: 37, 59 - 62, 30.06.2017

Öz

Literature and Film. Introduction to Literary Film Analysis

Kaynakça

  • Kayaoğlu, Ersel (2016): Edebiyat ve Film Edebiyat Bilimi Yaklaşımıyla Film Çözümlemesine Giriş, Hiperlink Yayınları, İstanbul.

Literatur und Film. Einführung in die literaturwissenschaftliche Filmanalyse

Yıl 2017, Cilt: 1 Sayı: 37, 59 - 62, 30.06.2017

Öz

Ersel Kayaoğlu’nun Hiperlink Yayınevi’nden çıkan Edebiyat ve Film Edebiyat Bilimi
Yaklaşımıyla Film Çözümlemesine Giriş
adlı kitabı, edebiyat yapıtları ve
filmlerin benzer anlatım araçları kullanıyor olmalarından yola çıkarak, edebiyat
metinlerinin çözümlemesinde kullanılan yöntemlerin ve ölçütlerin film
çözümlemesinde nasıl kullanılabileceğini edebiyat ve film ilişkisi ekseninde
ele alıyor.

Çalışmanın başında filmlerin de tıpkı romanlar gibi
sadece öyküler anlatmakla veya izleyicide çeşitli duygular uyandırmakla ve
onları eğlendirmekle sınırlı kalmadığı, aynı zamanda estetik bir yapıt olarak
da değerlendirilebileceği vurgulanıyor. Kitabının çıkış noktasını İstanbul
Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda
yaklaşık on beş yıldır vermekte olduğu “Medya Semineri” derslerine dayandıran
yazar, bu kitabın amacının edebiyat bilimcilere, edebiyat bilimi öğrenimi
görenlere ve edebiyat ile film arasındaki ilişkilerden yola çıkarak film
çözümlemesi yapmak isteyenlere yönelik olduğunu belirtiyor (Kayaoğlu 2016: 6). Yazar,
bu amaçla yola çıktığı çalışmasında filmin anlatısal araçlarının ve estetiğinin
nasıl ele alınabileceğini, filmdeki anlatımın alt katmanlarını, örtük anlamları
da görünür kılabilen derinleştirilmiş bir anlamaya nasıl ulaşılabileceğini, sinematografik
yöntemlerden, terimlerden ve sistematik inceleme yaklaşımlarından
yararlanılarak gösteriyor.

Çalışmasının ilk bölümünde edebiyat bilimin niçin
film çözümlemesiyle ilgilendiğini sorgulayan Kayaoğlu, bu bağlamda öncelikle
disiplinlerarasılığa değiniyor. Yazar, disiplinlerarasılık çerçevesinde, edebiyat
biliminin her metni inceleme konusu yapabildiğine ve bu sayede edebiyat dışı alanlarla
da ilişkiler kurulduğuna dikkat çekerek, edebiyat biliminin
“disiplinlerarasılık olgusunun en yoğun ve en açık biçimde tartışıldığı ve
uygulanmaya çalışıldığı alanlardan” biri olduğunu belirtiyor (Kayaoğlu 2016:
12). Kayaoğlu bu bölümün devamında disiplinlerarasılığın edebiyat biliminin
“içkin bir boyutu” olduğu savını kanıtlamak için bu bilim dalının sosyal
bilimlerle, tin bilimleriyle, fen bilimleriyle ve diğer sanatlarla kurduğu
ilişkileri çeşitli örneklerle açıklıyor.

Kitabın “Edebiyat ile film arasındaki sembiyotik
ilişki” başlığını taşıyan ikinci bölümünde edebiyat medyası ile film medyası
arasındaki benzerlikler, ilişkiler ve etkileşimlere yer veriliyor. Yazar, bu
bölümde öncelikle film medyasının ilk ortaya çıktığı yıllardan itibaren edebiyat
yapıtlarından hem konu kaynağı olarak yararlandığını, hem de edebiyatın anlatım
biçimlerinin sinemada kullanıldığını örneklerle ortaya koyuyor. Bölümün
devamında ise, sinemanın 20. yüzyılın ortalarından itibaren kendi (görsel ve
işitsel) anlatım araçlarını geliştirmiş bir sanat olarak kabul edilmesiyle
birlikte giderek artan bir biçimde gündelik yaşam ve kültür üzerinde
belirleyici bir konuma ulaştığını, bundan dolayı da sinemanın konularının ve
anlatım biçimlerinin artık edebiyata etki etmeye başladığını üzerinde
duruluyor. Kayaoğlu, 20. yüzyılın başından itibaren film ve edebiyat arasında
gittikçe gelişen bu karşılıklı ilişkiyi şöyle vurguluyor:

“20. yüzyılın başından itibaren
giderek artan biçimde gündelik yaşam ve kültür üzerinde belirleyici etkisi
bulunan görsel-işitsel medyaların, özellikle de filmin içeriklerinin ve anlatım
biçimlerinin edebiyata da yansımaması düşünülemezdi. 1920’lerde film Avrupa’da
ve Kuzey Amerika’da artık en yaygın kitle iletişim araçlarından biriydi.
Özellikle de büyük şehir yaşantısına ilişkin algı üzerinde filmin belirleyici
etkisi büyüktü. Bunun bir sonucu olarak yazarlar da filmin başlangıçta
edebiyattan esinlenerek uyarladığı ve geliştirdiği anlatım yöntemlerinden
etkilendiler. Filmin 20. yüzyılın ilk yarısında edebiyatçılar üzerinde
bıraktığı bu etkiye ilk ve en tanınmış örnekler James Joyce’un 1922 tarihli
Ulysses, John Dos Passos’un 1925’te yayınlanan Manhattan Transfer, Alfred
Döblin’in 1929 tarihli Berlin Alexanderplatz, romanları gösterilebilir. Bu üç
romanda da büyük şehre artık farklılaşmış, fragmentaristik yeni bir bakış sergileniyor
ve montaj, kolaj ve sinematografik anlatım/bakış yöntemi uygulanıyor.
Sinematografik bakış ya da diğer adıyla kamera gözü diye adlandırılan yöntemde
anlatıcı tıpkı film kamerası gibi dış dünyanın tarafsız bir gözlemcisine
dönüştürülüyor, bilinç süreçleri harekete geçirilmeksizin, sanki algılanan
nesneler olduğu gibi gösteriliyormuş gibi yapılarak bir anlatım oluşturulmaya
çalışılıyor. Böylece anlatıcının bütünselliği de bir bakıma dağılmış oluyor.”
(Kayaoğlu 2016: 32-33)

Bu bölümün sonunda yazar, “filmin metinselliği”,
“edebiyatın görselliği” ve “edebiyat uyarlamaları” başlıkları altında edebiyat
ile film arasındaki ilişkileri ele alıyor.

Edebiyat bilimi yaklaşımıyla sistematik film
çözümlemesinde atılabilecek adımlara ayrılmış olan üçüncü bölümde yazar,
çeşitli filmlerden örneklerle film ve edebiyat çözümlemesi arasındaki
benzerlikleri ve farkları ayrıntılı olarak ortaya koyarken, edebiyat biliminde
kullanılan çözümleme yöntemlerinin ve araçlarının çok büyük bir bölümünün film
çözümlemesinde de uygulandığını belirtiyor. Bu bağlamda edebiyat bilimcilerin
inceleme nesnesi olarak filmleri de ele aldığına dikkat çeken Kayaoğlu, film
çözümlemesinde kullanılan yöntem ve araçların edebiyat biliminden uyarlanmasının
nedenlerini şöyle açıklıyor:

“Edebiyat bilimcilerin bu çalışma alanına karşı ilgisinin çok kısa bir
sürede artmasının arkasında disiplinlerarası ve karşılaştırmalı çalışmalar
yapma arayışlarının yanı sıra filmin de tıpkı edebiyat metinleri gibi
çözümlenebiliyor olmasının önemli bir payı var. Diğer yandan edebiyat
çözümlemesinde kullanılan yöntemlerin ve araçların (yalnızca edebiyat metni
çözümlemesine uygun olanlar hariç) film çözümlemesinde de uygulanmasının
nedenlerinden, daha doğrusu gerekçelerinden biri de film anlatımı için özgün ve
yeterli çözümleme ölçütlerinin henüz oluşturulmamış olmasıydı. Bu durum
günümüzde de halen geçerliliğini koruyor.” (Kayaoğlu 2016: 58-59)

Bu bölümün devamında “Film çözümlemesi yöntemi”
başlığı altında bir filmi çözümlemek ve bir ilk anlama halinden geniş kapsamlı
bir yoruma doğru ilerleyebilmek için izlenmesi gereken yollar ayrıntılı biçimde
gösteriliyor. Yazar film çözümlemesi için genel bir yol haritası olarak
sırasıyla şu adımların izlenmesini öneriyor: çalışmanın amacınım belirlenmesi,
çalışmanın içeriğinin ve adımlarının belirlenmesi, araştırma nesnesinin
sınırlandırılması, literatür taramasının yapılması, araştırma hedefinin yeniden
gözden geçirilmesi, yapıta yöneltilecek çözümleme soruların hazırlanması, bir
film tutanağının oluşturulması, çözümleme ve yorumlama yapılması (a.e.: 66-67).
Bu adımlardan hareketle yazar, filmin içeriğine ve biçimine ilişkin niteliksel
ve niceliksel bilgilerin yazıya dökülmesiyle oluşturulan film tutanağının nasıl
hazırlanabileceğini Almanya. Willkommen
in Deutschland
filmi örneğinde gösteriyor.

Bu bölümün bir sonraki alt başlığı olan “Film
türleri” altında yazar, film türlerine odaklanıyor ve bu türlerinin
gelişimleri, özellikleri, anlatım özellikleri üzerinde duruyor. Yazar, belli
ortak konusal ya da biçemsel özelliklerden yola çıkılarak oluşturulan film
türleri arasında melodram, güldürü filmi, polisiye film, macera filmi, western,
korku filmi, bilimkurgu filmi, tarihsel film, animasyon filmi, postmodern film
gibi türleri sayıyor ve bunların özgün anlatım kalıplarına, görsel
özelliklerine, olay kalıplarına, tiplemelerine değiniyor. Devamında, filmin
anlatım araçları olan mizansen, çekim planı, çekim ölçeği, kamera perspektifi
ve hareketleri, ışık ve renkler, ses ve müzik, sinematografik mekân, montaj,
anlatım, zaman, dramaturji, figürler, anlatıcı perspektifi, oyunculuk ve
diyaloglar çeşitli örnekler üzerinden açıklanıyor ve edebiyatın anlatım
araçlarıyla ilişkilendiriyor.

Kitabın sonunda, film çözümlemesinde kullanılan
önemli terimlerin yer aldığı küçük bir terimler sözlüğü bulunuyor. Yazar bu
sözlükte film çözümlemesi alanında yabancı dilde literatürle çalışırken
kolaylık sağlaması amacıyla bu terimleri Almanca, Fransızca ve İngilizce
karşılıklarıyla birlikte açıklıyor. Bununla birlikte yazarın da vurguladığı
gibi, edebiyat bilimi yaklaşımlı film araştırmalarının Almanya’da edebiyat
bilimciler tarafından uzun yıllardan beri yürütülmesinden dolayı bu alandaki
Almanca literatüre ağırlık verildiği görülüyor. Kitabın sonunda ayrıca, kitapta
yer alan önemli terimleri, isimleri ve film başlıklarını içeren bir dizine de
yer veriliyor.























Kayaoğlu’nun kitabı hem film çözümlemesi alanında
çalışmalar yapan edebiyat biliminin yöntemlerine vakıf araştırmacılara bir
filmin dilsel ve dil dışı karakteristik anlatımsal ve estetik özelliklerini
ortaya çıkartıp yorumlaması için gerek duyacağı kuramsal bilgileri sunması
bakımından hem de bu bilgileri çeşitli örnekler üzerinde açıklıyor olması bakımından
önemli bir kaynak olma ve edebiyat bilimi yöntemleriyle film çözümlemesi konusunda
Türkçe yazılmış ilk eser olma özelliği taşıyor. 

Kaynakça

  • Kayaoğlu, Ersel (2016): Edebiyat ve Film Edebiyat Bilimi Yaklaşımıyla Film Çözümlemesine Giriş, Hiperlink Yayınları, İstanbul.
Toplam 1 adet kaynakça vardır.

Ayrıntılar

Bölüm Kitap İncelemesi
Yazarlar

İrem Atasoy Bu kişi benim

Yayımlanma Tarihi 30 Haziran 2017
Gönderilme Tarihi 29 Haziran 2017
Yayımlandığı Sayı Yıl 2017 Cilt: 1 Sayı: 37

Kaynak Göster

APA Atasoy, İ. (2017). Literature and Film. Introduction to Literary Film Analysis. Studien Zur Deutschen Sprache Und Literatur, 1(37), 59-62.
AMA Atasoy İ. Literature and Film. Introduction to Literary Film Analysis. Studien zur deutschen Sprache und Literatur. Haziran 2017;1(37):59-62.
Chicago Atasoy, İrem. “Literature and Film. Introduction to Literary Film Analysis”. Studien Zur Deutschen Sprache Und Literatur 1, sy. 37 (Haziran 2017): 59-62.
EndNote Atasoy İ (01 Haziran 2017) Literature and Film. Introduction to Literary Film Analysis. Studien zur deutschen Sprache und Literatur 1 37 59–62.
IEEE İ. Atasoy, “Literature and Film. Introduction to Literary Film Analysis”, Studien zur deutschen Sprache und Literatur, c. 1, sy. 37, ss. 59–62, 2017.
ISNAD Atasoy, İrem. “Literature and Film. Introduction to Literary Film Analysis”. Studien zur deutschen Sprache und Literatur 1/37 (Haziran 2017), 59-62.
JAMA Atasoy İ. Literature and Film. Introduction to Literary Film Analysis. Studien zur deutschen Sprache und Literatur. 2017;1:59–62.
MLA Atasoy, İrem. “Literature and Film. Introduction to Literary Film Analysis”. Studien Zur Deutschen Sprache Und Literatur, c. 1, sy. 37, 2017, ss. 59-62.
Vancouver Atasoy İ. Literature and Film. Introduction to Literary Film Analysis. Studien zur deutschen Sprache und Literatur. 2017;1(37):59-62.