Amaç:
Çalışmamızın amacı glioblastoma multiforme (GBM) tanısı ile adjuvan radyoterapi (RT) eş zamanlı temozolamid uygulanmış olan hastalarda nüks paterninin doz dağılımı ile ilişkisinin değerlendirilmesidir. Buna ek olarak çalışma sonuçlarının ışığında GBM olgularında RT hedef volümlerinin belirlenmesinde kullanılan European Organisation for Research and Treatment of Cancer (EORTC) ve Radiation Therapy Oncology Group (RTOG) kılavuzları tartışılması amaçlandı.
Gereç ve Yöntem:
Kliniğimizde, biyopsi veya cerrahi eksizyon sonrası GBM tanısı almış ve Ekim 2011 – Haziran 2018 tarihleri arasında adjuvan RT eş zamanlı temozolamid uygulanmış 31 hasta çalışmaya alındı. Radyoterapi 22 hastaya 3 boyutlu konformal 9 hastaya ise yoğunluk ayarlı RT tekniği kullanılarak ile 46 Gy (Faz I) sonrası 14 Gy boost (Faz II) olmak üzere toplam 60 Gy şeklinde uygulandı. Hastaların radyoterapi öncesi iki hafta içerisinde çekilmiş olan MR görüntüleri baz olarak alındı. Tüm hastalara RT eş zamanlı 75mg / kg / gün temozolamid uygulandı. Radyoterapi sonrası 2-3. ay veya sonrasındaki kontrol T1 MR görüntülerinde operasyon kavitesi veya postoperatif rezidüel lezyonun kontrast tutulumunda artış, kontrast tutan volümde artış, T2/FLAIR görüntülerde ödemde artış olan hastalar progresyon olarak değerlendirilirken operasyon kavitesi veya postoperatif rezidüel lezyondan ayrı, yeni gelişen lezyonlar nüks olarak kabul edildi. Nüks lezyonlar uzman radyolog tarafından MR spektroskopi görüntüleri üzerine konturlandı. Bu görüntüler planlama CT görüntüleri ile füzyon yapılarak nüks lezyon alanının retrospektif dozimetrik değerlendirilmesi yapıldı. Dozimetrik incelemede nüks lezyon alanının maksimum, minimum ve ortalama dozları, D95(%95 inin aldığı doz), D50 (%50 sinin aldığı doz), V%95 (planlanan dozun % 95 ini alan volüm) değerlendirildi.
Bulgular:
Çalışmaya alınan 31 hastanın ortalama yaşı 59 yıl (28 -78) olup median takip süresi 17 (5 -64) aydır. Median genel sağkalım 17 (5 - 66) ay olarak bulundu. Operasyon 19 hastada gross total rezeksiyon (GTR), 10 hastada subtotal rezeksiyon (STR) şeklinde olup 2 hasta biyopsi ile tanı almış idi. Bir hasta hariç tüm hastalarda postoperatif MR görüntülerinde rezidü mevcut idi.
Takip süresinde 1 hastada progresyon, 14 hastada nüks saptanırken 16 hastanın stabil olduğu gözlendi. Nüks olan 12 hastada lezyon % 100 PTV60 içinde yer almakta iken kalan iki hastada sırasıyla % 98.7 ve 61.8 oranında PTV 60 içinde idi. Ortalama nüks volümü 11.14 (0.7 – 48) cc olarak bulundu.
Nüks lezyonların ortalama maksimum, minimum ve mean dozları, D95, D50, V%95 sırasıyla 6246 cGy (6043 – 6439), 5805 cGy (3574 – 6098) ,6106 cGy (5906 – 6223), 5941 cGy (4588 – 6162), 6123 cGy (6009 – 6217), 11,04 cc (07 – 48,37) idi.
Sonuç:
Çalışmamızda rekürren lezyonların % 95 oranında PTV 60 içerisinde olduğu görüldü. Bu sonuç baz alındığında, ödem alanını içeren hedef volüme faz I olarak 46 Gy uygulanmasının katkısı tartışmalıdır. Özellikle operasyon kavitesi ve rezidü boyutu büyük olan ve normal doku toksistesinin yüksek olacağı öngörülen hastalarda tek fazlı tedavi tercih edilebilir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Clinical Sciences |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 25, 2020 |
Submission Date | January 8, 2020 |
Acceptance Date | April 24, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 27 Issue: 4 |
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi/Medical Journal of Süleyman Demirel University is licensed under Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivs 4.0 International.