Before 1965 abortions were banned in Turkey and thousands of women were losing their lives each year due to septic abortions; there was no encouragement for family planning and methods were not widely available. Mostly, it was the obstetricians who were the witnesses of this situation. Therefore, they had played an important role in enacting the Abortion Law in Turkey. Recent ongoing discussions on abortion in this country, made it necessary for the Turkish Society of Obstetrics and Gynaecology (TSOG) to declare its opinion on abortion, emphasizing that such an open discussion might help raise awareness within the community but recognizing that it might also lead to wrong or incomplete information seen by the public.
TSOG has declared that obstetricians terminate a pregnancy in accordance with their professional practices. However this should not be considered as disrespect for the rights of the fetus, but it should be interpreted as a view of women’s rights as more valuable than the rights of the fetus. Although the rights of the fetus have a high value, in the conflict between the rights of the fetus and the woman it has been recognized as an ethical and individual problem for the mother. From the ethical and legal perspectives and the perspective of the major religions, the fetus is considered as a “potential” individual, whereas the woman is an actual individual. Therefore the issue should be considered as a matter of the health of women and the value of the individual woman, basing solutions on this approach. Expressions and practices which trivialize the woman and harm the privacy of woman should be avoided. Termination of unwanted pregnancies is a multi dimensional issue with ethical, legal and religious issues beside an important health matter. Women’s rights and reproductive rights are conventionally protected in our country. This right is protected by the State and it is the State’s responsibility to provide women with safe abortion services where a pregnancy is unwanted on the basis of the woman’s reproductive rights. With authorization given by the law, pregnancies are being terminated by medical/surgical procedures and based on the mother’s request or for medical reasons. If women were not provided abortion services, they would apply unsafe methods in order to terminate the unwanted pregnancy. This is a well known fact proved by the experiences in many countries. Deaths of women of reproductive age, disabilities, broken families and orphaned children are all sad consequences of this fact. Not only are septic abortions avoidable and their outcomes difficult to treat, but they genarate a need for expensive medical interventions that increase work load of O&G services with generally unsuccessful results.
Gebelikten korunmanın ve anne yaşamını tehdit eden durumlar hariç, gebelik sonlandırmanın yasak olduğu 1965 yılına kadar ülkemizde binlerce kadın septik abortus nedeniyle ölmekteydi. Buna en çok kadın-doğum hekimleri şahit olmaktaydı. Bu nedenle düşük yasasının çıkmasında kadın doğum hekimleri önemli bir rol oynamıştır. Ülkemizde son aylarda süregelen “kürtaj” tartışmaları, genelde konu hakkında bilinçlenmeye katkı sağlayabilirse de, kimi zaman kamuoyunun yanlış ve eksik bilgilenmesine de sebep olmaktadır. TJOD konunun taraflarından birisi olarak, görüşlerini iletmeyi zorunlu görmüştür. TJOD hekimlerin meslek gereği gebelik sonlandırdığını, ancak bunun cenin haklarına saygısızlık olarak değil; kadın haklarının, cenin haklarından daha değerli olduğu anlayışı ile yorumlanması gerektiğini savunmaktadır. Ceninin yaşam değeri çok kıymetli olmakla beraber, anne-cenin çatışmasında konu annenin bireysel ve etik sorunu olmaktadır. Cenin, etik, hukuk ve inanç görüşlerine göre “potansiyel birey”dir. Birey olan kadındır. Bu sorun toplumu, cenin yönüyle değil, annenin sağlığı ve toplumsal değeri üzerinden ilgilendirmeli ve buna göre çözüm aranmalıdır. Kadını değersizleştirecek, mahremiyetine zarar verecek söylem ve uygulamalardan kaçınılmalıdır. İstenmeyen gebelik ve sonlandırılması pek çok disiplini ilgilendiren, etik, hukuki ve inanç yönleri olan bir konudur. Ülkemizin imzaladığı pek çok sözleşmede kadın hakları ve üreme hakkı yasal güvence altındadır. Bu hak Devletin güvencesindedir ve Devlet, eğer kadın istemeden gebe kaldı ise, üreme hakları çerçevesinde güvenli bir şekilde, mevcut gebeliğin sonlandırılması hizmetini sağlamakla görevlidir. Yasaların verdiği görev ve yetki ile, annenin isteği veya diğer tıbbi gerekçeler ile rahim boşaltma işlemi tıbbi/cerrahi yöntemler ile yapılmaktadır. Kadın-doğum hekimi gebelik sonlandırma ile ilgili olarak, öncelikle anne yaşamı ve kadın ve hasta hakları temelinde hizmet sunmaktadır. İstemediği gebeliği güvenli şekilde sonlandırılma imkanı verilmezse kadının septik yöntemlere başvurarak gebeliği sonlandırmaya çalışacağı dünyada kanıtlanmış, bilinen bir gerçektir. Üreme çağındaki kadınların ölümü, sakatlıklar, parçalanan aileler, öksüz kalan çocuklar bu gerçeğin üzücü sonuçlarıdır. Ayrıca önlenebileceği halde tedavisi çok zor olan septik abortus olguları, kadın doğum kliniklerinin iş yükünü artıran, genellikle sonuçsuz kalan çok yüksek ekonomik maliyetli tıbbi işlemler gerektirirler.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Health Care Administration |
Journal Section | Review |
Authors | |
Publication Date | November 1, 2012 |
Submission Date | January 1, 2012 |
Published in Issue | Year 2012 Volume: 10 Issue: Özel Sayı |
TURKISH JOURNAL OF PUBLIC HEALTH - TURK J PUBLIC HEALTH. online-ISSN: 1304-1096
Copyright holder Turkish Journal of Public Health. This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.