Bu
çalışmada Arap Dilinde şart edatı olan “iza/إذا”
ve “in/إنْ”’in
başında bulunduğu cümleye şart manasıyla beraber başka bir anlam katıp katmadığı
ele alınmıştır. Bu çerçevede bu iki edatın Arap Dili ve Belagatı açısından
başında bulundukları cümleye birbirinden farklı anlamlar katıp katmadığı
araştırılmış ve konuya ilişkin Arap Dil Bilimci ve Belagatçılarının görüşlerine
yer verilmiştir. Dil bilimciler, “iza” edatının kendinden sonra gelen sözcüğün
lafzına herhangi bir etkide bulunmazken, “in” edatının kendinden sonra gelen
muzâri fiilini lafzen “cezm” ettiğini dile getirmişlerdir. Dil bilimciler, bu
iki edatın sonrasında gelen kelimeye farklı etkide bulundukları gibi başında
bulundukları cümleye de farklı mana kattıklarını dile getirmişlerdir; “cezm”
özelliği olmayan “iza” edatının başında bulunduğu cümleye şart manasıyla
birlikte söz konusu cümleye kesinlik katmaktadır. Buna karşılık kendinden sonra
gelen sözcüğü “cezm” eden “in” edatı, başında bulunduğu cümleye şart anlamıyla
birlikte ihtimal/kesin olmama manasını katmaktadır. Konuya ilişkin Arap
Belagatı kaynakları ise cümlenin birtakım unsurlarla sınırlandırılması konusunu
işlerken, bir cümlenin şart ile kayıt altına alınması belli birtakım manalara
dönük olduğunu kaydetmişlerdir. Cümlenin şart edatlarından “iza” ve “in” ile
sınırlandırılması, birbirinden farklı anlam ortaya koyduğunu belirtmişlerdir.
“iza” edatının cümleye kesinlik manasını kattığını, “in” edatı ise cümleye
ihtimal anlamını kazandırdığını dile getirmişlerdir.
Biz
bu çalışma kapsamında konuya dair Arap Dil Bilimci ve Belagatçıların
görüşlerini verdikten sonra bu iki edatın Kur’ân-ı Kerimin bazı ayetlerine
uygulamaya gayret ettik. Çalışmada örneklerini verdiğimiz gibi ayetlerde bu iki
şart edatının başında bulundukları cümleye birbirinden farklı mana kattıkları
kanaatine vardık. Verdiğimiz ayetlerde de izah ettiğimiz gibi Kur’ân-ı Kerim’de
bu iki edat, Arap Dili ve Belagatındaki kullanımı esas alınarak zikredilmiştir.
Özellikle Kur’ân’da inanca dair ayetlerde örneğin Allah’ın (c.c.) fiilleri,
sıfatları, Ahiret ve Kıyamet gibi meselelerden bahsedilirken cümleye kesinlik
katan “iza” edatı zikredilirken, kulların eylemlerini konu edinen ayetlerde ise
cümleye ihtimal ve kesin olmama veya mümteni olma manasını katan “in” edatı
zikredilmiştir. Sonuç olarak Arap Dili ve Belagatında var olan bir uygulamayı, Kurân’ın
dikkate alması gayet anlaşılır bir şeydir. Zira Kur’ân’ın nüzul dönemine
baktığımızda Arapları en çok övündükleri alan söz sanatıdır. Araplar, bir ifade
ile farklı manaların eda edilmesini bir meziyet olarak kabul etmiştir. Kur’ân-ı
Kerim’in bu hususu dikkate alarak muhataplarının mahir oldukları bir alanda
onların kullandıkları üslubu kullanarak ve bu manayı en iyi şekilde eda ederek
zirveye çıkması Kur’ân’ın i’cazını göstermektedir. Bu bağlamda Arapların iki
şart edatının aynı ortak manaya sahip oldukları halde, bu ortak mana ile
birlikte birbirinden farklı artı mana eda ettiğini belagat örneği olarak kabul
etmeleri, Kurân’ın bunu daha ince ve daha derinlikli bir şekilde kullanması
Kur’ân’ın anlaşılmasında Arap Dili ve Belagatının rolüne işaret etmektedir.
Kur’ân dünyasında en önemli alan olan inanç konusundaki ayetlerde, cümleye
kesinlik katan “iza” edatıyla vurgu yapılması, kul fiillerinin konu edindiği
ayetlerde ise, cümleye ihtimal katan “in” edatıyla işaret edilmesi Kur’ân’ı
anlamada Arap Dili ve Belagatının önemini ortaya koymaktadır. Ayrıca konu bağlamında
bazı tefsir kaynakları araştırılarak konuya ilişkin müfessirlerin görüşleri
verilmiştir. Söz konusu kaynaklarda her iki şart edatının başında bulundukları
cümleye farklı anlam kattıklarının görüşü hâkim olması, bizim konuya ilişkin
kanaatimizi güçlendirmiştir.
In this
study, it is discussed whether the conditionals "iza" and "in", which are conditionals in
the Arabic language, give a different meaning to the sentence, of which is at
the head, except for conditional. In this context, it is investigated whether these
two conditionals have different meanings to the sentence, of which is at the
head, in terms of Arabic Language and Rhetoric, and the views of Arabic
linguistic scientists and rhetoric writers related to the subject are included.
While linguists mention that "iza" conditional has no effect on the
meaning of the sentence after it, "in" conditional has the effect of
"cezm" on the "muzari" verb after it. The linguists have
stated that these two conditionals not only have different effects on the
sentence after themselves but they also give a different meaning to the
sentence before themselves. "iza" conditional, which has no
characteristic of "cezm", gives the meaning of condition to the
sentence before itself and adds precision to it too. In contrast,
"in" conditional, which makes the sentence after itself
"cezm", gives the meaning of condition and a probability or not
certain. too. On the other hand, the Arab rhetoric documents on the subject,
while limiting the sentence to a number of elements, recorded that the
recording of a sentence with a condition is directed towards a number of
meanings.They mention that "iza" conditional gives the meaning of
certainty, whereas "in" conditional gives the meaning of the
probability to the sentence.
We have
tried to apply some of these two prepositions to the Quranic verses after
giving the views of the Arab linguists and the rhetoric scientists about this
subject. As we have given examples in the study, we concluded that the verses
of these two conditionals add a different meaning to the sentence, of which
they are at the head. As we have explained in the verses of the Qur'an, these
two conditionals are mentioned considering as the use of the Arabic language
and the rhetoric is based. In particular, in the verses about faith in the
Qur'an, “iza" conditional was
added, which adds certainty to the sentence when talking about the verbs such
as Allah's (c.c.) verbs, adjectives, the Hereafter and Doomsday. In the verses
on the actions of the servants, "in” conditional was mentioned, which adds
the meaning of the probability and imprecision to the sentence. As a result, it
is quite understandable that the Qur'an is based on an application that exists
in the Arabic language and rhetoric. Because, when we look at the apoplexy period
of the Qur'an, It was the elocution that Arabs were proud of the most. It is a
virtue that different meanings should be expressed in a word in elocution.
Considering this issue, Qur'an used the same mode as the way its interlocutors
used and this shows that Qur'an reached a peak in this way by performing the
best. In this context, while the two conditionals of the Arabs have the same
common meaning, they accept that this common meaning is different from each
other as the example of eloquence and that the Quran uses it in a more subtle
and deeper way. This points out the role of Arabic language and rhetoric. In
the verses of faith, which is the most important in the world of Qur' an, being
emphasized by "iza", which means certainty and in the verses of man's
acts, being to emphasized by "in", which means probability shows how
Arab language and rhetoric is important to understand Qur'an. In addition, some
tafsir sources were examined in the context of the subject and opinions were
given about it. In these sources, the fact that these two conditionals give a
different meaning to the sentence made our opinion more powerful on the
subject.
Arabic Language Balagah “iza” “in” Meaning Condition Preposition
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 30 Nisan 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 19 Sayı: 2 |
Correspondence Address
Cukurova University, Faculty of Theology, Balcali Campus, 01330, Saricam/Adana.