1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun 77 inci maddesine göre matbuat
kanun dairesinde serbest olmasına ve neşrinden evvel teftiş ve muayeneye
tabi olmamasına rağmen, Türk basınının çok partili hayata geçmeden önce
tam bir hürriyet havası yaşadığı iki dönem söz konusu olmuştur. Bunlardan
ilki meşrutiyetin ilan edildiği 1908 yılında başlayıp 1909 yılında bitmiş,
ikincisi ise 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanıyla başlayıp 4 Mart 1925
tarihli Takrir-i Sükun Kanunu’yla sona ermiştir. Makalede Saltanatın kaldırılmasından İzmir suikastına kadarki süreçte yaşanan olaylar ve Ankara
Hükümeti’nin aldığı kararlar karşısında Türk basınının tavrı ve bu kararlar
ve olaylar nedeniyle basının kendi arasında yaşamış olduğu kutuplaşma ve
çatışmalar hakkında bilgi verilecektir.
Although the press was, according to the Article 77, 1924 Constitution, free
by law and not subject to any inspection or investigation prior to publication,
there were two periods of complete freedom lived by the Turkish press before
the multi-party era started. The first of these started in 1908, when the
Constitutional government was proclaimed, ending in 1909; the second started
with the proclamation of the Turkish Republic in 1923, and ended with the law,
Establishment of Public order dated March 4, 1925. This paper will present
information related to the events from the abolition of the Sultanate to Izmir
Assassination, attitude of the Turkish press towards the decisions that the
Ankara government made during this period, and polarization and conflict lived
within the press itself due to these events and decisions.
Turkish press Turkish Republic Abolition of the Sultanate İzmir Assasination Proclamation of the Republic
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | March 3, 2008 |
Published in Issue | Year 2008 Volume: 24 Issue: 70 |