This study aims to examine the relationship between Turkiye's energy cooperation in the Caucasus and its attitude towards the Nagorno-Karabakh conflict by tracing Turkiye's changing policies from the 1990s to the 2020s towards the South Caucasus region, which is of great geopolitical, geostrategic and geoeconomic importance. In this study, it is argued that there are three main factors influencing Turkiye's attitude towards the Karabakh Problem during the period between I. and II. the Karabakh Wars: 1) Turkiye’s increasing energy cooperation, especially with Azerbaijan, in the context of its search for new energy alternatives; 2) eliminating the threat elements that may occur in the countries near its border; 3) the desire to increase its influence in the South Caucasus geography, which has the means of transportation to China and Central Asia. The first of these factors is the focus of this study. The main argument of the article is that while Turkiye did not or could not get involved much in Azerbaijan and especially in the Nagorno-Karabakh conflict in the post-Cold War period, its active intervention in the II. Karabakh War largely related to maintaining its energy cooperation in the region (BTC, BTE, TANAP, TAP) and ensuring energy security which can be evaluated within the framework of the liberal interdependence approach. In order for Turkiye to provide its own energy supply security, it needs to show a certain political presence in the South Caucasus, which will enable it to exit in the Caspian Basin and the Central Asian Turkish states, which are rich in energy resources. In the study, it is also claimed that by intervening in the II. Karabakh War, which broke out in 2020 when Turkiye's natural gas imports from Azerbaijan reached the highest rate, Turkiye became more willing to resolve the Karabakh Problem.
Bu makalede jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik açıdan büyük bir önem arz eden Güney Kafkasya bölgesine yönelik 1990’lardan 2020’lere kadar Türkiye’nin değişen politikalarının izini sürülerek, Türkiye’nin Kafkasya’daki enerji işbirlikleri ile Dağlık Karabağ Sorunu’na yönelik tutumu arasındaki ilişki ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu makalede, I. ve II. Karabağ Savaşları arasında geçen sürede Türkiye’nin Karabağ Sorununa yönelik tutumunu etkileyen, 1) Türkiye’nin yeni enerji alternatifleri arayışı bağlamında, özellikle Azerbaycan ile artan enerji işbirliği; 2) yakın sınırında bulunan ülkelerde oluşabilecek tehdit unsurlarını ortadan kaldırmak; 3) Çin ve Orta Asya’ya kadar ulaşım imkânına sahip Güney Kafkasya coğrafyasında nüfuzunu artırma isteği olmak üzere, başlıca üç faktör olduğu iddia edilecektir ve bunlardan ilkine odaklanılacaktır. Zira makalenin temel argümanı, Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrası dönemde Azerbaycan ve özellikle de Dağlık Karabağ Sorunu’na fazla müdahil olmaması ya da olamamasına karşılık, II. Karabağ Savaşına aktif bir şekilde müdahale etmesinin liberal karşılıklı bağımlılık yaklaşımı çerçevesinde değerlendirilebilecek olan büyük ölçüde Türkiye’nin bölgedeki enerji işbirliklerinin (BTC, BTE, TANAP, TAP) sürdürülmesi ve enerji güvenliğinin sağlanması ile ilişkili olduğudur. Türkiye’nin kendi enerji arz güvenliğini sağlayabilmesi için ise Hazar Havzası ve enerji kaynaklarıyla zengin olan Orta Asya Türk devletlerine çıkışını sağlayacak Güney Kafkasya’da belli bir oranda siyasi mevcudiyet göstermesi gerekmektedir. Makalede Türkiye’nin özellikle de Azerbaycan’dan doğal gaz ithalatının en yüksek orana ulaştığı 2020 yılında patlak veren II. Karabağ Savaşı’na müdahale ederek Karabağ Sorunu’nun çözüme kavuşturulmasında daha istekli hale geldiği iddia edilmiştir.
Kafkasya Türkiye Azerbaycan Enerji işbirliği I. ve II. Karabağ Savaşları
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Tüm Sayı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 13 Eylül 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 9 Sayı: 20 |
MAKALE DEĞERLENDİRME SÜRECİ
Yazar tarafından gönderilen bir makale, gönderim tarihinden itibaren 10 gün içinde dergi sekreteri tarafından makalenin, telif sözleşmesinin ve benzerlik raporunun (Turnitin programı) eksiksiz ve düzgün bir şekilde gönderilip gönderilmediği yönünden incelenir. İstenilen bu dosyalar eksiksiz ve düzgün bir şekilde gönderilmiş ise makale; ikinci aşamada derginin yayın çizgisine uygun olup olmadığı yönünden değerlendirilir. Bu süreçte makale yayın çizgisine uygun değilse yazara iade edilir. Makale yayın çizgisine uygun ise şablona uygun bir şekilde gönderilip gönderilmediği yönünden değerlendirilir. Şayet makale şablona uyarlanıp gönderilmemiş ise değerlendirme sürecine alınmaz. Bu süreçte yazarın derginin belirlediği şartlara uygun bir şekilde sisteme makale yüklemesi beklenir. Makale şablona uygun bir şekilde hazırlanıp gönderilmiş ise son aşamada makale derginin yayın ilkeleri, yazım kuralları, öz, abstract, extented abstract, kaynakça gösterimi vb. yönlerden incelenir. Bu ayrıntılarda makalede bir sorun varsa yazarın bu hususları tamamlaması istenir ve verilen süre içerisinde eksiksiz bir şekilde yeniden makaleyi göndermesi istenir.
Tüm bu aşamaları geçen makale, editör tarafından bilimsel yeterliliğinin denetlenmesi amacıyla ikinci 7 günlük süre içerisinde çalışmaya uygun iki hakeme değerlendirmeleri için gönderilir. Hakemlerin değerlendirme süreleri 15 gündür. Bu süre zarfında hakemlik görevini tamamlamayan bir hakem olursa ilgili hakeme değerlendirmeyi tamamlaması için 7 günlük ek süre verilebilir. Bu süre zarfında hakem görevini yerine getirmezse yerine yeni bir hakem ataması yapılır. En az iki hakemden gelen raporlar olumlu ise makale yayın aşamasına alınır. Hakem raporlarından birisi olumlu diğeri olumsuz ise makale üçüncü bir hakeme gönderilir. Üçüncü hakem raporu da olumsuz ise makale ret edilir. Üçüncü hakemin değerlendirmesi olumlu ise makaleyle ilgili hakem raporları dergi alan editörlerinden oluşan Editörler Kurulu tarafından incelenir. Makalenin yayınlanmasıyla ilgili nihai karar alan editörlerinden oluşan Editörler Kurulu tarafından verilir. Hakem raporlarının yetersiz ve tatmin etmekten uzak olması veya İngilizce editör tarafından abstract ve extented abstract’ın yetersiz görülmesi hallerinde de yine makaleyle ilgili son karar Editörler Kurulu tarafından verilir. Tüm bu aşamalardan geçen bir makale en yakın sayıya yayınlanmak üzere eklenir. İlgili sayıda yer kalmaması halinde makalenin yayımı bir sonraki sayıya kaydırılır. Bu durumda ve tüm değerlendirme sürecinde yazar isterse makalesini geri çekme hakkına sahiptir. Ancak bu durumu dergiye bildirmesi gerekir. Makale gönderim tarihinden makalenin yayına kabul tarihine kadar tüm bu işlemler için ortalama 3 aylık bir süre öngörülmektedir.