Kendinden önce gelenlerin aksine, AKP birbirine ideolojik olarak zıt olan Sekülarizm ve İslamizm arasında kesişme noktası olmayı devlet-toplum ilişkilerini yeniden yapılandırarak reddetmektedir. Ulusal sahne üzerindeki uzlaşma çabaları siyasi bütünleşmede ve bu iki zıt eğilim arasındaki kutuplaşmayı hafifletmede yeterli olmamaktadır. Dengeli bir diplomasiye eş zamanlı başvuru, istikrarın sağlanmasında, kuruluş direncinin aşılmasında ve Türk siyasetinin, merkezin yeniden formüle edilmesi yoluyla hem iç hem de dış düzeyde marjinal grupların meşru aktörler olarak kabulü yoluyla normalleşmesinde etkili bir araç olarak kabul edilir.
Unlike his predecessors, the AKP refused to be at the crossroads between Secularism and Islamism as two ideological antonyms by restructuring the State-society relations. The efforts of conciliation on the national scene are not enough in integrating politics and alleviating polarization between these two antagonistic tendencies. The simultaneous recourse to a balanced diplomacy is then considered as an effective means in ensuring stability, transcending the establishment resistance and normalizing the Turkish politics through the reformulation of the centre and the acceptation of the marginalized groups as legitimate actors both on the domestic and the external levels.
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Reserch Articles |
Authors | |
Publication Date | July 24, 2014 |
Submission Date | July 24, 2014 |
Published in Issue | Year 2012 Volume: 7 Issue: 2 |