Hermeneutik gelenek içerisinde önemli bir yer tutan Gadamer, görüşlerini sanat felsefesi ile temellendirmesiyle kendine özgü bir düşünce yapısı ortaya koymaktadır. O, insani alana ait olan şeylere ilişkin bilimsel ve metodolojik yaklaşım sergilemenin insanı doğru yere ulaştırmayacağını düşündüğünden insana özgü olan sanatsal deneyimin de aynı bakış açısı ile değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Ancak onun bu düşüncesiyle tam anlamıyla öznelliği temele alana bir yaklaşım sergilediğini söylemek de olanaksızdır. Başka bir deyişle, bilimsellikten ve nesnellikten kurtarılan sanat alanı, aynı zamanda öznellikten de kurtarılmaya çalışılmıştır, denilebilir. Gadamer’in bu girişimiyle sanat, insanın kendisini anlaşılır kılması ve hakikate ulaşması konusunda önemli bir konuma gelmektedir. Gadamer, önemli bir misyon yüklediği sanatı oyun olarak tasavvur ederken oyunu da insanın özgürce oynadığı bir oyun olarak görmemektedir. Ona göre oyun, yalnızca oyun olmak bakımından diğer bir ifadeyle başka bir şeye bağlı olmaksızın, sanatçı ya da oyuncu tarafından var edilmemiş bir şey olarak anlaşılmak durumundadır. Buna göre, oyunu var eden oyuncu değil, aksine oyuncuyu var eden oyundur. Oyun, oyuncuyu kendi dünyasına çekerek ona oynama olanağı sunmakta ve böylece aslında icra yoluyla gerçekleşen bir sanatın ortaya çıkışının zemini ortaya çıkmış olmaktadır. Bu şekilde ortaya çıkan sanat eseri ise yorumlayarak anlaşılır hâle getirilmeye çalışılan hakiki bir yapıya sahiptir. Belirli bir zamana ya da mekâna bağlanamayan sanat eseri, ancak bağlamında yorumlanabilen ve anlaşılabilen, geçmiş ve gelecek arasındaki bağlantıyı kurma özelliğine sahip olan ve her şeyden önemlisi, anlama deneyimi sağlayan eşsiz bir özelliğe de sahiptir, denilebilir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 3 Eylül 2022 |
Kabul Tarihi | 31 Ağustos 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 16 |