Kıraat ilmi; fıkıh, sarf, nahiv ve belâğatla bağlantılı olduğu gibi tefsirle de ilin-tilidir. Kıraat; imâleler, tahfîf, teşdîd, teshîl, tahkîk, hems, rihvet, ğunne, idğam ve medlerin miktarları gibi harflerin seslerine, uzatma miktarlarına, sıfatlarına ve mahreçlerine ilişkin telaffuz şekillerindeki ihtilaflara yönelik kısımlarındaki eda keyfiyetini içermektedir. Ayrıca âyetlerin yorumuna etki eden kıraat fark-lılıklarını da kapsamaktadır. Kıraat farklılıklarından çeşitli fıkhî hükümler istinbât edildiği gibi tefsire etkisine istinaden yorum genişliği de sağlanmakta-dır. Bu bağlamda Necmeddin et-Tûfî, Muhyiddîn el-Kâfiyecî ve Süyûtî, bu il-min müfessirler açısından zaruretinden bahsetmişlerdir. A‘râf, peygamberle-rin risâlet görevlerinde ümmetleriyle ilişkilerini tafsilatlı bir üslupta anlatan ilk sûredir. Sûrenin maksatlarından biri de kâfirlerin yalanlamasına karşın önceki peygamberlerden örnekler sunarak Hz. Muhammed’in teselli edilmesi-dir. Hz. Mûsâ’nın Firâvun ve eşrafını davette kullandığı metodunu, Hz. Lût’un kavminin cinsel sapkınlığına karşın yaptığı mücadeleleri anlatan kelimeler, kıraat farklılıklarının tefsire etkisi bağlamında incelenmiştir. Ayrıca Allah’ın ölü yeryüzüne hayat verme, dağın paramparça edilmesine yönelik kudretini anlatan kelimelerdeki kıraat farklılıklarının anlam zenginliğine etkisi incelen-miştir.
Sûre, muhalifleri ikaz ve daveti izahta kitabın büyüklüğünü, onun hüccetinin kuvvetini, rehberliğinin ihtişamını beyanla başlamıştır. Mekke dönemindeki davetin hedeflerini ele almıştır. Bu hedefler, İslam risâletini, ibadette ve teşrî‘ de Allah’ın birliğini, yeniden dirilişi, mükâfatı ve cezayı; genel manada vahiy ve risâleti, özel bağlamda Hz. Muhammed’in risâletini tasdik etmeyi ihtiva edip davetin usulünü beyan etmiştir. Bu yöntem bütün ilâhi risâletlerin dînî davetlerinde mevcuttur.
Bu sûrenin 46-47. âyetlerinde cennet ve cehennem arasında bir sur kabul edi-len A‘râf ve ashabının konu edilmesine binâen A‘râf; 143. âyette Hz. Mûsâ ile mîkattan bahsettiği, 172. âyette mîsâk haberlerini ihtivâ ettiği için Mîkât ve Mîsak ismi verilmiştir. Başındaki teheccî harflerinden dolayı sûre “المص” (Elif lâm mîm sâd) ismiyle de anılmıştır.
A‘râf sûresi, huruf-ı mukatta‘a ile başlayan sûreler içerisinde mushaf tertibin-de yedinci, hem hurûf-ı mukatta‘a (hurûf-i teheccî) ile başlayan hem de uzun-luk bakımından sûrelerin üçüncüsüdür. Nüzûl tarihinde hurûf-ı mukatta‘a ile başlayan Sâd “ص”, Kâf “ق”ve Kalem “ن” sûreleri haricinde A‘râf sûresinden önce inen başka bir sûrenin bulunmadığı nakledilmiştir. Tek harfle başlayan Kalem, Kâf ve Sâd sûreleriyle birlikte Kur’ân’da hurûf-ı mukatta‘a ile başlayan 19 sûre vardır.
Bakara ve Âl-i İmrân haricindekilerin tamamı hicretten önce Mekke’de indiği-ne ilişkin ittifâka istinaden mekkî kabul edilmiş, A‘râf 7/163-170. âyetlerin Medine’de indiği ve üslûbunun medenî âyetlerle örtüştüğü zikredilmiştir. Mushaf tertibinde ikinci mekkî sûre kabul edilmiştir. A‘râf sûresi kendinden önce inen Duhâ, İnşirah gibi mufassal sûreler ismiyle tanınan kısa sûreler ile kendinden sonra inen takriben yüz ayeti içeren mutevassıta sûre adıyla bilinen mekkî sûre grupları arasında inmiştir.
A‘râf sûresi’nin 93 âyetindeki kıraat farklılıklarına işaret edilirken, Ebû Bekr Şu’be, sûrenin 19 yerindeki kıraat farklılıkları üzerinde durmuştur. İbn Zencele ise 44 âyetteki kıraat farklılıklarını kitabına almıştır.
A‘râf sûresindeki “رِيَاح” ve “بُشْراً” kelimelerindeki kıraat farklılıkları; Allah’ın bir taraftan rüzgâr sayesinde ölü yeryüzünü canlandırarak rahmeti müjdele-mesi, diğer taraftan azaba sebebiyet veren rüzgârdan bahsetmesi, onun tekrar diriltme ve azap kudretini izahta mana zenginliğine katkı sağlamaktadır.
Âyetteki “عَلٰى حَقيقٌ” ifadesi Hz. Mûsâ’nın ilâhî hakikatleri Firavun’a anlatmada kelâmın inceliğini, üslûbun hassasiyetini kullanmadaki ustalığını ortaya koy-maktadır. Kıraattaki “عَلٰى” lafzı peygambere yakışan, hakikati söylemek mef-humunu izah ederken; “عليَّ” lafzı ise doğruyu söylemenin peygamberin vazi-fesi olduğuna delâlet etmektedir. Her iki mana birbirlerine yakın olsa da kıraat farklılığının anlama kattığı zenginlik dikkat çekmektedir.
The science of Qıraat includes tafsir as well as fiqh, nahiv and rhetoric. Qıraat differences that affect the interpretation of the verses are examined in the per-spective of tafsir. Qıraat includes the manners of tone in the parts related to the conflicts in the pronunciation of the letters, such as the amounts of imâle, tahfîf, teşdîd, teshîl, tahkîk, hems, rihvet, günne, idğam, medler, etc. The vari-ous fiqh provisions have been derived from the differences in qıraat and the breadth of tafsir based on the effect of tafsir. Najm al-Dīn al-Tūfī, Muhyiddīn al-Kāfiyajī, and Suyûti emphasizes this science as obligatory for commentators in terms of the effect of recitation on tafsir. A'raf Surah is the first surah that describes the unity of the prophets' mission, struggle, and content in divine messages. The words describing the method used by the Prophet Moses in in-viting Pharaoh and his companions, and the words describing the struggles of the Prophet Lot against the sexual perversion of his people are examined in the context of the effect of the differences of the Qiraat on the exegesis. In addition, the effect of Qiraat differences on the richness of meaning in the words de-scribing Allah's power to give life to the dead earth and to shatter the moun-tain is examined.
The Surah began by declaring the greatness of the book, the strength of its proof, and the splendor of its guidance, while warning the opponents and ex-plaining the invitation. It addressed the aims of the invitation in the Meccan period. These goals include the message of Islam, the unity of Allah in worship and judgment, resurrection, reward, and punishment. It containes revelation and prophecy, and in particular the affirmation of Muhammad's prophecy, and declares the method of the invitation. This method is present in the reli-gious invitations of all divine messages.
This surah is named A'rāf due to the fact that considered a wall between heav-en and hell and the subject matter of its companions in the verses 46-47 and the Miqat and Misak because it mentions the miqat with Moses in the verse 143 and contains the news of misak in the verse 172. The surah is also called “المص” because of the letters mukatta'a at the beginning.
Surah A'raf is the seventh of the surahs that begin with huruf-ı mukatta'a, in order of mushaf. It is the third of the surahs starting with Hurûf-ı mukatta'a and in terms of length. It is reported that there is no other surah which start with hurûf-ı mukatta'a in the date of revelation descended before Surah A'raf except for the surahs of Sad “ص” Qaf “ق” and Kalem “ن” there are 19 surahs in the Qur'an that start with hurûf-ı mukatta'a, along with the chapters of Kalem, Kaf and Sad, which begin with a single letter.
Except for Bakara and Âl-i Imran, all of them were accepted as Meccan on the basis of the alliance that they had been revealed in Mecca before the hijra, A'raf 7/163-170. It is mentioned that the verses were revealed in Medina and that their style overlaps with the civilized verses. The second Meccan surah was accepted in the arrangement of the Mushaf. Al-Duha, al-Inshirah, etc. descended before Surah A'raf. It was revealed between the short surahs known as mufassal surahs and the Meccan surah groups, which are known as mu-tavassıta surahs and contain nearly a hundred verses that were descended after them.
Despite the differences in qıraat in the 93 verses of Surah A'raf, Abu Bakr Shu'be focused on the differences in qıraat in 19 parts of the surah. İbn Zenjala, on the other hand, included the differences in qıraat in 44 verses in his book.
The differences in qıraat in the words “رِيَاح” and “بُشْراً” in Surah A'raf; on the one hand, Allah's giving the good news of mercy by reviving the dead earth thanks to the wind, and on the other hand, mentioning the wind that causes torment contribute to the richness of mana in explaining his power of resurrec-tion and torment.
The expression “عَلٰى حَقيقٌ” in the verse refers that it reveals the mastery of Mo-ses in using the delicacy of words and stylistic precision in explaining divine truths to Pharaoh. While the word “عَلٰى” in the qıraat attributes the concept of telling the truth to the prophet. The word “عليَّ” describes this term as the duty of the prophet to tell the truth. Although both meanings are close to each other, the richness that the recitation difference adds to the meaning draws attention.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 26 Haziran 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |
Amasya İlahiyat Dergisi-Amasya Theology Journal Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.