Muhammed b. Eşref es-Semerkandî (öl. 722/1322) on üçüncü yüzyıl sonlarında ve on dördüncü yüzyıl ilk çeyreğinde yaşamış önemli bir İslâm âlimidir. Matematik, astronomi, mantık ve kelâm alanında yaptığı çalışmalarla tanınmıştır. Semerkandî kelâm, felsefe ve tasavvufun önemli ortak meselelerinden olan nefs konusuna özel önem vermiştir. İlmü’l-âfâk ve’l-enfüs isimli eserinde insanın bedensel ve ruhsal yapısını bütünlüklü bir şekilde ele almıştır. Kelâm eserlerinde de bu konu üzerinde duran Semerkandî, İbn Sînâ’nın (öl. 428/1037) ruh kasidesi olan el-Kasîdetü’l-Ayniyye’ye yazdığı şerhle bu yönünü göstermiştir. Bu şerh, İbn Sînâ’nın ruh kasîdesi üzerine yapılan şerh halkasının bir parçası olması bakımından da değerlidir. Onun bu meseledeki en özel çalışması İbn Sînâ’nın zikri geçen kasîdesine nazîre olarak kaleme aldığı el-Kasîdeti’r-Rûhâniyye ve yine bu metin üzerine yazdığı şerhidir. Daha önce Ali Muhaddis tarafından tek bir nüshası esas alınarak neşredilmiş olan eserin yalnız manzum metninin Semerkandî’ye ait olduğu ifade edilmiştir. Zikredilen neşirde eser üzerine yazılmış olan şerhin sahibinin ise bilinmediği belirtilmiştir. Bu çalışmada hem manzum metnin hem de şerhin Semerkandî’ye aidiyeti delilleriyle ispat edilmektedir. Ayrıca güvenilir nüshalar üzerinden yapılan bu yayınla önceki neşirdeki bazı hatalar da giderilmiştir. Semerkandî bu muhtasar eserde nefs teorisine dair görüşlerinin bir hulâsasını sunmuştur. Soyut nefs teorisine karşılık Semerkandî, latif bir cisim olarak nefs anlayışını benimsemiştir. Bu kapsamda risâlede nefsin mahiyetine, bedenle ilişkisine, yetilerine, bedene kazandırdığı yetkinliklere, kendi yetkinleşme süreçlerine, Cenâb-ı Hakk’ın tecellilerine ayna oluşuna, mucize ve kerâmet gibi olağanüstü hadiselere kaynaklık edişine yer verilmiştir. Hem el-Kasîdetü’l-Ayniyye hem de el-Kasîdetü’r-Rûhâniyye’de nefs, yüksek âlemlerden bedene gelen bir kuşla sembolize edilir. Nefsin soyut bir varlık olduğunu düşünen İbn Sînâ için gelme, inme gibi cisimsel varlıklara has ifadeler, soyut nefs teorisiyle çelişik durmaktadır. Bunun farkında olan Semerkandî, bu eser üzerine yazdığı şerhte o ifadeleri İbn Sînâ’nın teorisine uygun bir şekilde yorumlamanın gerekliliğine işaret etmiştir. Nefsi bedende yerleşik latif bir cisim kabul eden Semerkandî açısından değerlendirildiğinde bu tür ifadelerin hiçbir sakıncası bulunmaz. Diğer taraftan İbn Sînâ yetkinleşmeyi tamamlamadan bedenle irtibatı kopan nefislere dair tatmin edici bir açıklama yapmanın zorluğuna işaret etmiş ama böylesi önemli bir sorunu yanıtsız bırakmıştır. Semerkandî ise adeta bu sorunu esas alarak risâlesini şekillendirmiştir. O, büyük oranda nefsin bedenle iç içeyken nasıl yetkinleşebileceği üzerinde durmuştur. Semerkandî zühd, ibadet ve ahlaklanma şeklinde üç ayağı olan nefsin yetkinleşme sürecine dair bir açıklama sunar. Bu açıklama, Semerkandî’nin İbn Sînâ’nın da etkisiyle tasavvufî söylemi teorisine entegre ettiği alanı oluşturur. İbn Sînâ aynı zamanda Semerkandî’nin nefs teorisini şekillendiren başat isimdir. Fahreddin er-Râzî’nin (öl. 606/1210) İbn Sînâ eleştirileri ve Nasîrüddîn et-Tûsî’nin (öl. 672/1274) İbn Sînâ savunusu Semerkandî’nin bu isimler arasında bir yol benimsemesini sağlamıştır. Bu üç ismin görüşlerini dikkate alarak felsefe ve kelâm arasında insaflı bir yol tutturmaya çalışan Semerkandî, İbn Sînâ’cı soyut nefs teorisinin açıklama gücünden yararlanmak maksadıyla bazı ögeleri teorisine katmıştır. Temelde ise onun Allah’tan başka soyut varlık olamayacağını düşünen genel kelâmî çizginin hassasiyetlerini muhafaza ettiği görülmektedir. Bu çalışma üç bölümden oluşur. Birinci bölümde öncelikle genel hatlarıyla Semerkandî’nin nefs teorisine temas edilecek ve Şerhü’l-Kasîdeti’r-rûhâniyye’nin içeriğinin ilgili bağlamdaki yeri incelenecektir. Daha sonra metnin el-Kasîdetü’l-Ayniyye ile benzerlik ve bağlantılarına odaklanılacaktır. Bir sonraki aşamada metin ve şerhin isimlendirilmelerine, Semerkandî’ye aidiyetlerine, nüshalarına ve eserin tahkikinde izlenen yönteme yer verilecektir. Çalışmamızın ikinci bölümü ise Şerhü’l-Kasîdeti’r-Rûhâniyye’nin tahkikli metnine ayrılmıştır. Üçüncü bölümde ise eserin Türkçe tercümesi yer almaktadır.
Muhammad b. Ashraf al-Samarqandī (d. 722/1322) is an important Islamic scholar who lived in the late thirteenth and first quarter of the fourteenth centuries. He is known for his works in mathematics, astronomy, logic and theology. Samarqandī placed special emphasis on the topic of the soul which is one of the important common issues of theology, philosophy and mysticism. In his work titled Ilm al- Āfāq wa'l-Anfus, he comprehensively addressed the human’s physical and spiritual structure. Samarqandī also focused on this topic in his theological works and he demonstrated this aspect by writing a commentary on Ibn Sīnā’s (d. 428/1037) soul ode, al-Qaṣīdah al-ʻAynīyah. This commentary is also valuable as it forms part of the series of commentaries on Ibn Sīnā’s soul ode. His most special work on this subject is the poem al-Qaṣīdah al-Rūḥānīyah which he wrote as a response to Ibn Sīnā’s aforementioned ode, along with the commentary he wrote on this text. This work was previously published by Alī Muḥaddis based on a single manuscript. In this edition of the work, it is stated that only the poetic text belongs to Samarqandī. It is noted in the mentioned publication that the author of the commentary written on the work is unknown. However in this study, it is proven with evidence that both the poetic text and the commentary belong to Samarkandi. Additionally, some errors in the previous publication have been corrected with this edition, which was made using reliable manuscripts.
In this concise work, Samarqandī presents a synopsis of his views on the theory of the soul. In this context, the treatise addresses the following topics: the nature of the soul, its relationship with the body, its faculties, the competencies it grants to the body, its own processes of perfection, its role as a mirror to the manifestations of God Almighty, and its capacity to be a source of extraordinary events such as miracles and acts of divine grace. In both al-Qaṣīdah al-ʻAynīyah and al-Qaṣīdah al-Rūḥānīyah the soul is symbolised by a bird that descends from the higher realms to the body. Expressions such as “coming” and “descending” which are characteristic of physical entities, appear to be contradictory to Ibn Sīnā’s theory which posits the soul as an abstract entity. Aware of this, Samarqandī in his commentary on Ibn Sīnā’s work, highlighted the necessity of interpreting these expressions in a manner consistent with Ibn Sīnā’s theory. From the perspective of Samarqandī who regards the soul as a subtle substance residing in the body, such expressions pose no problem. Conversely, Ibn Sīnā highlights the challenge of providing a satisfactory explanation for the souls that lose contact with the body before completing their perfection. However, he does not provide a solution to this significant issue. In contrast, Samarqandī structured his treatise around this issue. He focuses largely on how the soul could attain perfection while being closely connected with the body. Samarqandī offers an explanation of the process of the soul’s perfection, which is based on three pillars: asceticism, worship, and moral development. This represents the point at which Samarqandī integrated Sufi discourse into his theory, under the influence of Ibn Sīnā. The primary figure shaping Samarqandī’s theory of the soul is also Ibn Sīnā. Fakhr al-Dīn al-Rāzī’s (d. 606/1210) criticism of Ibn Sīnā and Naṣīr al-Dīn al-Tūsī’s (d. 672/1274) defense of Ibn Sīnā led Samarqandī to adopt a position between these two figures. By considering the views of these three scholars, Samarqandī sought a balanced approach between philosophy and theology. He incorporated certain elements into his theory to benefit from the explanatory power of Ibn Sīnā’s abstract theory of the soul. Fundamentally however he maintained the sensitivities of the general theological line, which holds that no abstract entity can exist apart from God. This study consists of three sections. In the first section, an overview of Samarqandī’s theory of the soul is presented and the relevance of the content of Sharh al-Qaṣīdah al-Rūḥānīyah within this context is examined. Subsequently the similarities and connections between this text and al-Qaṣīdah al-ʻAynīyah are examined. The next stage of the study addresses the naming of the text and commentary their attribution to Samarqandī, the manuscripts and the methodology employed in the critical analysis of the work. The second part of the study is devoted to the critical edition of Sharh al-Qaṣīdah al-Rūḥānīyah. The third part includes the Turkish translation of the work.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Kalam |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | June 29, 2024 |
Publication Date | June 30, 2024 |
Submission Date | March 1, 2024 |
Acceptance Date | June 18, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 |
Amasya İlahiyat Dergisi-Amasya Theology Journal Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.