Tevhid esasına dayalı din olan İslam’da peygamber inancı önemlidir. Kelam ilminde peygamberlik ile ilgili meseleler nübüvvât başlığı altında ilâhiyât ve sem’iyyât konularını tamamlayıcı mahiyette tüm boyutlarıyla ele alınmıştır. İslam düşüncesini oluşturan mezhepler peygamberliğin gerekli oluşu, mucize, mucizenin peygamberlikte delil oluşu ve peygamberlerin günah işlememek (ismet) sıfatı ile ilgili konu başlıklarını değerlendirmişlerdir. Kur’an ve Sünnet kaynaklı naklî bilgileri çerçeve olarak kabul edip, bu çerçeve doğrultusunda aklî argümanlar geliştirmişlerdir.
İmâmiyye Şia’sı diğer mezhepler gibi peygamberliği önemsemiş ve peygamberin tebliğ ve irşad misyonunun devam etmesi gerektiğini söylemiştir. Diğer kelâm mezheplerinden farklı olarak Hz. Muhammed’in peygamberliğinin son bulmasının ardından bu misyonu yerine getirmek üzere imamların nas ile tayin edildiği inancını benimsemiştir. Peygamberlik seviyesinde gördükleri imamlara inanmayı dinin inanç ilkesi olarak kabul etmiştir. Bu nedenle peygamberlik ile imâmet arasında benzerlik yönünde ilişki kurarak peygamber ile imam arasında mukayeseler yapmıştır. Hatta nas ile tâyin, mucize izharı ve ismet sıfatı konularında imâmeti peygamberlikle özdeşleştirmiştir.
İmâmiyye Şia’sının önde gelen kelâmcılarından Şerif el-Murtazâ’ya göre insan sahip olduğu donanım ve özelliklere rağmen peygambere muhtaçtır. Bu ihtiyaca binaen Allah’ın peygamber göndermesi güzel (hasen) ve vâcip bir fiildir. İnsanın aklı ile düşünüp tasarlayarak kendi yaşamında gerçekleştirdiği eylemler, yapması gereken veya yapmaması gereken davranışlar hakkında bilgi sahibi olduğu bilinen bir gerçekliktir. Ancak bu gerçekliğe rağmen yine de insanın bazı konularda bilgi sahibi olmadığı da söz konusudur. İnsan tüm yetkinliğine karşın bilemediği bazı bilgileri elde edemeyebilir. Bu tür bilgileri diğer insanlar vasıtasıyla öğrenir. Ya da toplumların benimsedikleri adetleri, nesilden nesile aktarılan tecrübe ve haberleri işiterek öğrenebilir. Demek ki insan akıl gibi çok önemli düşünebilme ve bilgilenme gibi bir yetiye sahip olmasına rağmen başka bilgi kaynaklarına muhtaçtır.
Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki insanların yaşamını kolaylaştırmayı amaçlayan bu tarz bilgilerin birçoğu (tecrübe ve habere dayalı bilgiler) akla aykırı da değildir. İşte insan akıl gibi bir özelliğe sahip olmasına rağmen daha başka bilgi kaynaklarına ihtiyaç hissettiği gibi özellikle dinî konularda peygamberin getirdiği haberlere de ihtiyaç hissetmektedir. Bu durum peygamberlik kurumunun absürt olmadığını bilakis insanların Allah’ın gönderdiği peygambere muhtaç olduklarını gösteren en önemli kanıttır.
Peygamber olan kişinin doğruluğuna delâlet etmesi için Allah tarafından ona olağanüstü nitelikte mucize denilen bazı olaylar verilmiştir. Mucizenin peygamberlik iddiasında bulunan kişinin doğruluğuna delil olabilmesi için çeşit ve sıfat itibariyle diğer insanların gücünün erişemediği türden bir olay olması elzemdir. İnsanlar mucizenin çeşit ve sıfat yönünden harikulade bir olay olması durumunda ancak peygamberlik iddiasındaki kişiye tam manasıyla güvenip inanabilirler.
Murtazâ’ya göre Kur’an, nâzım ve fesâhat özelliklerinin ileri bir seviyede olması, gayba dair bilgileri ihtiva etmesi ve en önemlisi onun bir benzerini meydana getirmek üzere yarışabilecek olan edîplerin Allah tarafından engellenmesi (sarfe) sonucunda mucize vasfını elde etmiştir. Mucize peygamber olmayan imam ve salih kimseler tarafından da meydana getirilebilir. Peygamber doğruluğuna dair mucize meydana getirmişse, imam veya salih kimse doğruluğuna dair delil olarak mucize meydana getirmesi gerekir.
Murtazâ’ya göre peygamberlerin nübüvvet öncesinde ve sonrasında büyük günah işlemeleri câiz değildir. Peygamberin nübüvvet öncesindeki durumu nübüvvet sonrasındaki durum kadar önemlidir. Çünkü insanlar önceki hayatında günah işleyen bir kimseye karşı güven duymazlar. Tam aksine onlara karşı nefret hissederler. İnsanlar psikolojik olarak inanmak istedikleri kişinin günah işlemeyen özellikte olmasını ister ve önemserler.
Dekan bey başta olmak üzere editör kurulundaki kıymetli hocalarıma selam ve saygılarımı sunar, çalışmalarınızda başarılar dilerim.
In Islam, which is a religion based on tawhid, the prophet’s faith is important. Issues related to prophecy in the science of the kalam are discussed in all dimensions as complementary to theology (ilahiyāt) and samiyyāt issues under the heading of nubuwwa. The sects that constitute the idea of Islam have evaluated specifically the subject headings related to the necessity of prophecy, miracle, miracle as evidence in prophecy and the prophets’ attributes of being free from sin (ismet). They have accepted Quran and Sunnah based knowledge of revelation as a framework and have developed rational arguments in the direction of this framework.
Imamiyya Shia like other sects cared about the prophecy and said that the prophets’ mission of tabligh and irshad had to continue. Unlike other kalām sects, Imamiyya Shia has adopted the belief that imams were appointed by nass to fulfill this mission, after the end of the prophethood of Muhammed. It has accepted believing in the imams that seen at the level of the prophethood as the belief principle of religion. For this reason, it made comparisons between the prophecy and imamate by establishing relation between the prophecy and imamate in the direction of similarity. Yet more it has identified the imamate with the prophecy in matters of appointment by nass, performing of miracle and the attribute of ısma (ismet).
According to Sharif al Murtazā who is one of the leading theologians’ Imamiyya Shia, human beings are in need of prophets despite their attributes. It is a beautiful (hasen) and wajib act for Allah to send a prophet based on this need. It is a known fact that human beings have knowledge about the actions they take in their own lives by thinking and designing with their minds, and the behaviors they should or should not do. However, despite this fact, it is in question that human beings do not have knowledge on some issues. Despite all their competence, human beings may not obtain some information. They learn this kind of information through others. Else, they can learn by hearing tralatitious experiences and news, and the customs adopted by the societies. It means that although human beings have the ability to thinking and acquisition of knowledge, they need other sources of information.
It should also be noted that most of this kind of information (based on experiences and stories), which aims to make human beings’ lives easier, is not contrary to reason. Although human being has a characteristic like an intelligence, he needs other sources of information as well as the news brought by the prophet especially religious issues. This is the most important evidence showing that the institution of prophethood is not absurd, on the contrary, human beings are in need of the prophet sent by Allah.
According to Murtazā, the Qur’an attained the feature of miracle because of its advanced level of verse and eloquence features, containing information about the unseen and most importantly Allah’s prevention of literary men (sarfe) who could compete to create a similar one. Imams and good (salih) people who are not prophets can also perform miracles. Just as the prophet performed miracles regarding his truth, the imam or a salih person must also perform miracles as proof of his truth.
According to Murtazā, it is unacceptable for prophets to commit major sins before and after the nubuwwah. The situation of the prophets before the nubuwwah is as important as the situation after the nubuwwah. Because people do not trust someone who has sinned in a previous life. On the contrary, they feel hatred towards them. Psychologically, people want the person who they want to believe to be sinless personality and they care about it.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |
Amasya İlahiyat Dergisi-Amasya Theology Journal Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.