In contemporary philosophy of religion, the attributes of God are an important topic of discussion. There are various debates regarding how the attributes ascribed to God should be understood. Additionally, Linda Trinkaus Zagzebski has argued that a new attribute, called omnisubjectivity, can also be ascribed to God. It is a fact that human consciousness, and consequently experiences, are unique and personal. At this point, a significant issue is how a person's conscious experiences can be understood by someone else. Ultimately, if a person’s experience is something unique to them, it cannot be fully understood by another unless it is shared. Zagzebski, who argues that these subjective states of consciousness must be perceived by God, asserts that God’s omniscience and omnipresence, as well as the nature of worship practices, require omnisubjectivity. According to Zagzebski, omnisubjectivity is the attribute of God by which He can comprehend every conscious state of every being with perfect accuracy and completeness from that being’s own perspective. Accordingly, God possesses (and therefore knows) a representation (copy) of the conscious states of all created beings by experiencing them with the person. This appears to be an affirmative answer to the question of whether God can know what it means to be a human or another conscious living being. With this new attribute, it is argued that God perceives the subjective experiences of living beings (from a first-person perspective). At this point, the question of how omnisubjectivity is realized becomes significant. Zagzebski presents a model of complete and perfect empathy to explain how God could attain the private experiences of humans. Highlighting that humans can empathize with one another and that, in many such cases, the empathizer can share most of the feelings of the one being empathized with, Zagzebski proposes the idea that a person can comprehend the mental state of another. Through empathy, another person’s situation can be understood cognitively, felt emotionally, and even motivate the individual to act behaviorally, albeit to a limited extent. In contrast, Zagzebski argues that God possesses perfect and complete empathy, through which He holds a full and exact copy of every conscious state of every living being from their own perspective. Accordingly, God empathize perfectly with all the conscious states a person has had throughout their life—every thought, belief, feeling, mood, desire, and choice, as well as every emotion. According to Zagzebski, perfect divine empathy is a full and accurate representation of a person’s entire conscious states. From this perspective, she argues that God has established complete and perfect empathy with all conscious beings who have ever lived and will ever live. Thus, she argues that God is directly acquainted with the conscious states of created beings—like directly seeing—without any physical distance between the perceiver and the perceived, thereby asserting that God is omnisubjective. As a Christian, Zagzebski sees no issue in ascribing such an attribute to God based on her religious belief. Well, is it appropriate to ascribe this attribute to God when Islamic references are considered? There are two important elements in omnisubjectivity. The first element is that God knows everything, including what passes through a person’s mind. There is no debate on this point. The other and most important element of omnisubjectivity is that, for God to fully know the conscious states and experiences of created beings, He must possess a copy of all their conscious states from their own perspective through complete empathy with those beings. This point, however, is controversial. In this study, it will be evaluated whether the justifications mentioned above require the attribution of omnisubjectivity to God. Additionally, it will be examined what kind of deficiencies such an attribute would cause in God. As a result, it will be discussed that omnisubjectivity leads to a limited conception of God and therefore cannot be attributed to Him.
This study emerged as a result of my visit to Baylor University with the 2219 International Postdoctoral Research Fellowship Program between 2023-2024. In this regard, I would like to thank TÜBİTAK for financing my visit.
Günümüz din felsefesinde Tanrı’nın sıfatları önemli bir tartışma konusudur. Tanrı’ya atfedilen sıfatların nasıl anlaşılması gerektiği noktasında çeşitli tartışmalar bulunmaktadır. Bunun yanında Linda Trinkaus Zagzebski tarafından Tanrı’ya mutlak-öznellik adında yeni bir sıfatın da atfedilebileceği iddia edilmiştir. İnsanın bilincinin dolayısıyla da tecrübelerinin eşsiz, kişiye özel, olduğu bir gerçektir. Bu noktada dikkate değer bir sorun kişinin bilinçli tecrübelerinin bir başkası tarafından nasıl anlaşılabileceğidir. Nihayetinde eğer kişinin tecrübesi ona özel bir şey ise bu tecrübe paylaşılmadıkça tam olarak bir başkası tarafından anlaşılamaz. Bu öznel bilinç durumlarının Tanrı tarafından idrak edilmesi gerektiğini iddia eden Zagzebski, Tanrı’nın her şeyi bilen ve her yerde hazır olması ve ibadet uygulamalarının mutlak-öznelliği gerektirdiğini savunur. Zagzebski’ye göre, mutlak-öznellik Tanrı’nın her canlının her bilinçli durumunu, o canlının kendi perspektifinden mükemmel bir doğruluk ve tamlıkla kavrayabilme sıfatıdır. Buna göre Tanrı, tüm yaratılmış varlıkların bilinç durumlarının bir temsiline (kopyasına) kişiyle duyumlayarak sahip olmakta, dolayısıyla bilmektedir. Bu aslında Tanrı’nın insan ya da başka bir bilinçli canlı varlık olmanın ne demek olduğunu bilebilir mi sorusuna karşılık verilen olumlu bir yanıt gibi görünmektedir. Bu yeni sıfatla Tanrı’nın canlı varlıkların öznel tecrübelerini (birinci şahıs bakış açısıyla) idrak ettiği savunulmaktadır. Bu noktada mutlak-öznelliğin nasıl gerçekleştiği sorusu önemlidir. Zagzebski Tanrı’nın insanların özel tecrübelerini nasıl elde edebileceğine dair tam ve mükemmel empati modelini sunar. İnsanların birbirleriyle empati kurabildikleri ve bu gibi çoğu durumda empati kuranın empati kurulanın çoğu hissini paylaşabildiğini dikkate sunan Zagzebski böylece kişinin bir başkasının zihinsel durumunu idrak edebileceği düşüncesini dikkate sunar. Empati ile bir başkasının durumu, her ne kadar kısıtlı ölçüde de olsa bilişsel olarak anlaşılabilmekte, duygusal olarak hissedilebilmekte ve hatta davranışsal olarak kişinin harekete geçmesini güdüleyebilmektedir. Buna karşılık Zagzebski, Tanrı’nın mükemmel ve tam bir empatiye sahip olduğunu ve bununla, her bilinçli canlı varlığın bütün bilinçli durumlarının tam ve eksiksiz bir kopyasına kişinin kendi bakış açısından sahip olduğunu iddia eder. Buna göre Tanrı, bir kişinin tüm yaşamı boyunca sahip olduğu bütün bilinç durumlarıyla -her düşünce, inanç, his, ruh hali, arzu ve seçimin yanı sıra her duyguyla- tam ve mükemmel bir empati kurmaktadır. Zagzebski’ye göre mükemmel ilahi empati, bir kişinin tüm bilinçli durumlarının tam ve doğru bir temsilidir. Buradan hareketle Tanrı’nın şimdiye kadar yaşamış ve yaşayacak tüm bilinçli varlıklarla tam ve mükemmel bir empati kurduğunu savunur. Böylece Tanrı’nın algılayan ile algılanan arasında herhangi bir fiziksel mesafe olmadan -doğrudan görmek gibi- yaratılanların bilinç durumlarına doğrudan aşina olduğunu, dolayısıyla Tanrı’nın mutlak-öznel olduğunu iddia eder. Bir Hristiyan olarak Zagzebski, kendi dini inancı temelinde Tanrı’ya bu gibi bir sıfat atfetmekte bir beis görmemektedir. Peki söz konusu sıfatın, İslami referanslar dikkate alındığında, Tanrı’ya atfedilmesi uygun mudur? Mutlak-öznellikte iki önemli unsur bulunmaktadır. Birinci unsur, Tanrı’nın insanın içinden geçenler dâhil her şeyi bildiğidir. Bu noktada herhangi bir tartışma yoktur. Mutlak-öznellikteki diğer ve en önemli unsur, Tanrı’nın tam anlamıyla yaratılmış varlıkların bilinç durumlarını ve tecrübelerini bilmesi için bunları söz konusu varlıklarla tam bir empati yoluyla bütün bilinç durumlarının bir kopyasına kişinin kendi bakış açısından sahip olmasıdır. Bu nokta ise tartışmalıdır. Bu çalışmada yukarıda belirtilen gerekçelerin mutlak-öznelliğin Tanrı’ya atfedilmesinin gerektirip gerektirmediği değerlendirilecektir. Ek olarak bu yönde bir sıfatın Tanrı’da ne tür eksiklere sebep olacağı sorgulanacaktır. Sonuç olarak mutlak-öznelliğin sınırlı bir Tanrı tasavvuruna sebep olduğundan Tanrı’ya atfedilemeyeceği tartışılacaktır.
Bu Çalışma, 2023-2024 yılları arasında 2219 Yurt Dışı Doktora Sonrası Araştırma Burs Programı ile Baylor Üniversitesi’ne yapmış olduğum ziyaretim neticesinde ortaya çıkmıştır. Bu Cihetle ziyaretimi finanse eden TÜBİTAK’a teşekkür ederim.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Philosophy of Religion |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | December 28, 2024 |
Publication Date | December 30, 2024 |
Submission Date | August 29, 2024 |
Acceptance Date | December 14, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 24 |
Amasya İlahiyat Dergisi-Amasya Theology Journal Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.