Review
BibTex RIS Cite

Where are We in School Health?

Year 2014, , 29 - 33, 25.03.2014
https://doi.org/10.17098/amj.42040

Abstract

Everything for healthy life as well as education and training at school, in which our children spend most of their time, is in the scope of school health,. Although there are some hopeful practices about school health in our country, the prevalence and decisiveness of these efforts have not been at the desired level. If school health services, which are the important part of the preventive health services, are well-planned and perform systematically and insistently on this topic, one of the biggest steps in order to achieve for the goal of a healthier society would have been achieved.

References

  • Şimşek C. Kaynakçı Akciğeri.T. Klin. Tıp Bilimleri 1992; 12: 212-218
  • Şimşek C, Kalaycıoğlu O, Beder S ve ark. Kaynakçı Siderozisi ve Pulmoner Alveoler Proteinozis. T. KIin.Tıp Bilimleri. 1992; 12: 250-253
  • Chadha P, Singh Z. Health concerns in welding industry. International Journal of Enhanced Research in Science Technology & Engineering. 2013; 2(1): 2319-7463
  • Tunç ÖK, Aygün R, Köktürk N, Ekim N, Tunç İ. Şeker Fabrikası Kaynakçılarında Solunum Sistemine Ait Klinik Bulgular ve Akciğer Fonksiyon Testleri. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2003; 51(3): 271-276
  • Temel O, Şakar AC, Yaman N ve ark. Occupational asthma in welders and painters. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2010; 58(1): 64-70
  • Sung JH, Choi BG, Maeng SH et al. Recovery from Welding-Fume-Exposure-Induced Lung Fibrosis and Pulmonary Function Changes in Sprague Dawley Rats. Toxicological Sciences 2004; 82: 608–613
  • Şimşek C. Toksik inhalasyonlara bağlı akciğer hastalıkları. Klinik gelişim, Meslek hastalıkları özel sayısı 2011 ; 23(4): 71-78
  • Kelleher P, Pacheco ,and Newman LS. Inorganic Dust Pneumonias: The Metal-Related Parenchymal Disorders. Environ Health Perspect 2000; 108(suppl 4): 685-696
  • Kusaka Y, Sato K, Suganuma N and Hosoda Y. Metal-Induced Lung Disease: Lessons from Japan’s Experience. J Occup Health 2001; 43: 1–23
  • Funahashi A, Schlueter Dp, Pintar K, et al. Welders' pneumoconiosis: tissue elemental microanalysis by energy dispersive x ray analysis. British Journal of Industrial Medicine 1988;45:14-18 ilk yardım eğitim projesi, okullarda şiddetin önlenmesine yönelik çalışmalar, tarama programları, ağız ve diş sağlığı ile ilgili tarama ve bilinçlendirme çalışmaları, madde bağımlılığı ile mücadele çalışmaları (sigara-alkol ve uyuşturucular), ulusal tütün komitesi çalışmaları, ergenlerin sağlık bilincinin geliştirilmesi projesi, ERDEP
  • (ergenlik dönemi değişim projesi), sağlığın teşviki ve geliştirilmesi çalışmaları, beslenme ve obezite konusunda okul çağı çocuklarının bilinçlendirilmesi çalışmaları, okullarda toplu beslenme ile ilgili çalışmalar, okul kantinleri ile ilgili çalışmalar, hijyen ve el yıkama ile ilgili çalışmalar, okul ve çevresinde çevre sağlığı çalışmaları, okullarda içme suyu çalışmaları, iyotlu tuz kullanımı, talasemi eğitim çalışmaları, HIV/AIDS önleme ve eğitim çalışmaları, sağlıkla ilgili özel gün ve hafta çalışmaları, bağışıklama çalışmaları (okul aşıları), okul çalışanları ve öğrencilere yönelik sağlık eğitimi kapsamındaki çalışmalar, öğrencilerin sağlık kontrollerinin yapılması, okullar ve çevrelerindeki işyerlerinin tetkik ve kontrolleri gibi programlar, projeler planlanmakta ve uygulanmaya çalışılmaktadır 33,35 Bu projeler içerisinde önemli bir yer tutan sağlığı geliştiren okullar projesi ile okulda bulunan herkesin sağlığını korumak ve iyileştirmeye yönelik önlemler geliştirir, sağlığı geliştirme sürecine öğrencilerin ve tüm personelin bilinçli olarak katılmasını sağlar, okul fiziki çevresi alt yapısını bu kavrama uygun hale getirir, aile ve toplumla saygın, yetişkin eğitim ilkelerini esas alan bir ilişki içinde olur, öğrenci, okul personeli ve ailelerin koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanmalarını sağlayacak işbirliğini geliştirir, tüm ilişkilerde öğrenci, ana-baba ve personelin öz-saygılarını geliştirme ve öğrenme ve sağlıkla ilgili kişisel sorumluluk alma eğilimlerini destekler, eğitimde içerik kadar öğrenme süreci ve öğrenme yaşantılarına önem verir, okul dışı etkinliklerin sağlığı geliştirmenin bir parçası olarak görülmesini sağlar 3,6 Ülkemizde “Avrupa’da Sağlığı Geliştiren Okullar Ağı (ASGO) Projesi”, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan 1995 tarihli protokol
  • çerçevesinde yürütülmektedir ve tüm yurda yayılmasına çalışılmaktadır. Ancak 17 yıl içerisinde sadece 208 okul, sağlığı geliştiren okullar kapsamında bulunmaktadır 33-35 . Küçüksüleymanoğlu’nun sağlığını geliştiren okullar kapsamında olan ve olmayan okullardaki öğrencileri karşılaştırdığı bir çalışmada ASGO kapsamındaki okullarda sağlık eğitimin önemsendiği ve öğrencilerde duyarlılık oluşturulmaya çalışıldığı ve bu okulların sağlığı geliştirme konusundaki yeterliliğinin daha iyi olduğu sonucuna varılmıştır 36 . Bu projenin ülke geneline yaygınlaşması için daha fazla çaba sarfetmemiz gerekecektir. İlk defa Amerika Birleşik Devletleri 1970’lerde okullardaki küçük sağlık merkezlerini (revir) büyüterek okul temelli sağlık merkezleri (school based health center) (OTSM) kurarak eğitim ve sağlık sistemini çocuk ve adelosan sağlığını ön planda tutacak ortak paydada birleştirmiştir. Özellikle sosyoekonomik durumu düşük
  • çocuk ve ailelerinin sağlık ve sosyal konularda iyileştirilmesi, eğitim ve desteklenmesi konusunda büyük adımlar atmıştır 6,30 . Ülkemiz için düşündüğümüzde OTSM’lerin program, proje ve uygulamalarını sağlık bakanlığı diğer kuruluşlarla birlikte yurt çapında uygulamaya çalışmakta ancak bu programlar ülke geneline yayılamamakta ve devamlılık arzetmemektedir. Bu yüzden Sağlık Bakanlığının bu programlar için harcadığı maliyet ve emek yerine belki de her il ve ilçede okul sayıları ve yoğunluklarına göre belli sayıda OTSM’ler kurup proje ve programların daha iyi uygulanması, öğrencilere ve ailelere sağlık eğitiminin daha düzenli ve verimli biçimde verilmesi, koruyucu hekimlik hizmetlerinin daha verimli olması ve dolayısıyla sağlığını geliştiren okulları da kapsayan sağlığını geliştiren toplum hedefine varılabilir. Bu konuda toplum sağlığı merkezleri ile işbirliği yapılması konusunda yönerge mevcut 37 ancak henüz yapılandırılamamıştır. Görüyoruz ki sağlığını geliştiren okullar sayesinde sağlıklı bir toplum oluşturmak için adımlar atılabilmektedir. Ancak ülkemizin imkanları yeterli olmadığı veya verimli kullanılamadığı için sağlıklı bir toplum oluşturmada başarılı adımlar atılamamakta veya sonuca ulaşılamamaktadır. Koruyucu sağlık hizmetlerinin önemli bir parçası olan okul sağlığı hizmetleri, sistemli bir şekilde planlanıp uygulanır ve devamlılık arz ederse daha sağlıklı bir toplum hedefine ulaşmak için büyük adımlardan birini atılmış olur. Referanslar Türk İstatistik Kurumu. Türkiye İstatistik Yıllığı 2010. http://www.sp.gov.tr/documents/planlar/TUIK web adresinden 02012 tarihinde indirilmiştir.
  • WHO. http: //www.who.int /about/definition /en /print. html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetlerinde Okul Sağlığı Kitabı. Sağlığı Koruma ve Geliştirme, Ankara, 2008.
  • Lohrmann D K.A Complementary Ecological Model of the Coordinated School Health Program. Journal of School Health. 2010;80(1):1-9.
  • Brown M B, BBolen L M.The School-Based Health Center as a Resource for Prevention and Health Promotion. Psychology in the Schools. 2008; 45(1),:28-38.
  • Committee on School Health. School Health Centers and Other Integrated School Health Services. Pediatrics 2001;107:198-201.
  • Çağlayaner H, Gönenli H, Etkin Eğitim Açısından Okul Sağlığı. Aile Hekimliği Dergisi, 1998;2(1): 31-39.
  • Çocuk Sağlığı Derneği, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü. İlköğretim Çağında Okul Sağlığı. Deneyim paylaşımı ve gelecek için öneriler. 24 Ekim 2003, İstanbul.
  • Tabak, R. S. (1989). Sağlık Eğitiminde Bilgi Transferinin Önemi.
  • Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Saat, Z. (1986). Çocuktan Ailesine Sağlık Eğitimi Yöntem
  • Araştırması. Aile Sağlığı Doktora Tezi, H.Ü, Ankara. Hikmet P. Okul Sağlığı. Bertan M, Güler Ç. (eds) Halk Sağlığı Temel Bilgiler (içinde) Güneş Kitabevi, Ankara, 1995:210-224.
  • MEB. Orta öğretim programı. http://ttkb.meb.gov.tr/ program. aspx. web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Committee on School Health. School Health Assessments. Pediatrics 2000;105;875-877.
  • TSE TS 9518, İlköğretim Okulları-Fiziki Yerleşim-Genel Kurallar. Nisan 2000, Ankara.
  • Duygu S. Güler Öztürk D SG, Bıkmaz F H. İlköğretim Programlarında Sağlık Bilinci: Sağlığa Bütüncül Yaklaşım Çerçevesinde Bir İçerik Analizi. Ankara University, Journal of Faculty of Educational Sciences.2007; 40(2): 215-242.
  • Whitehead, D. (2006). The health-promoting school: What role for nursing? Journal of Clinical Nursing, 15, 264-271.
  • Council on School HealthRole of the School Nurse in Providing School Health Services. Pediatrics 2008;121;1052-1056.
  • Telljohann S, Dake J, Price J. Effect of full-time versus partime school nurses on attendance of elementary students with asthma. J Sch Nurs. 2004;20(6):331–334.
  • Guttu M, Engelke MK, Swanson M. Does the school nurse-tostudent ratio make a difference? J Sch Health. 2004;74(1):6–9.
  • Allen G. The impact of elementary school nurses on student attendance. J Sch Nurs. 2003;19(4):225–230.
  • National Association of School Nurses. Issue Brief: School Health Nursing Services Role in Health Care: Role of the School Nurse. Silver Spring, MD: National Association of School Nurses; 2002. Available at: www.nasn.org/Default.aspx?tabid_279. Accessed April.
  • US Department of Health and Human Services. Healthy People 2010: Understanding and Improving Health. Washington, DC: US Public Health Service; 2000
  • MEB. http:// www.personelmeb.net /mevzuat /ortaogretimkurumlari-yonetmelik-taslagi-h56319.html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Nader P R, Broyles S L, Brennan I, et al. Two National Surveys on Pediatric Training and Activities in School Health: 1991 and 2001. Pediatrics. 2003;111(4): 730-734.
  • Kalyoncu C,MetintasS, Balız S,et al. Eğitim Araştırma Bölgesinde İlköğretim Öğrencilerinde Sağlık Düzeyleri ve Okul Tarama Muayeneleri Sonuçlarının Değerlendirilmesi. TAF Prev Med Bull. 2011; 10(5): 511-518.
  • Akış N, Aydın N, Aksu H. Bursa ili Orhangazi İçesi Merkez İlkögretim Okullarında Öğrencilerin Sağlık Durumlarının Değerlendirilmesi. Sağlık ve Toplum Dergisi.2003; 13(3): 42-45.
  • Nahçıvan N, Erdogan S, Çalışkan M. Bir İlköğretim Okulunda Okul Sağlığı Hemsireliği Uygulamalarının Değerlendirilmesi. Hemşirelik Forumu. 2000; 3(4): 10-16.
  • Yaramış N, Karataş N, Ekti F, Aslantaş D. Nevşehir ili Merkezi’nde Bulunan İlköğretim Çağındaki Çocukların Ağız Sağlığı Durumu ve Allışkanlıklarının Belirlenmesi. Sted. 2005; 14(12): 256-259.
  • Çivi S, Koruk İ. Konya ili 4 no’lu Sağlık Ocağı Bölgesindeki ilköğretim Okulu Birinci Sınıf Öğrencilerinin Genel Sağlık Düzeyleri, VIII. Halk sağlığı Kongresi Bildiri Kitabı, 2002, s. 585.
  • Ayrancı U. Bir Grup İlkokul Öğrencisinde Diş Çürüğü Saptama Araştırması. Sted. 2005;14(3):50-54.
  • Rowling L. Strengthening “school” in school mental health promotion. School mental health promotion.2009;109(4):357-368.
  • Soyluoğlu, B. (2003 ). Çağdaş sağlık anlayışı.http: // www. bilkent. edu. tr/ ~ bilheal/ aykonu/ Ay2003/ kasim03/ cagdassaglik. html Erişim Tarihi: 14.06.2012.
  • T.C Milli Eğitim Bakanlığı Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı. http://sdb.meb.gov.tr/okulsagligi.html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Polat H. Sağlığın Okullarda Geliştirilmesi Projesi. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A.D, Nisan 1995, Ankara.
  • Sağlığını Geliştiren Okullar Projesi.http: //iogm. meb. gov.tr/pages.php? page= projects&id=15 Erişim Tarihi: 14.06.2012
  • Küçüksüleymanoğlu R. Öğrencilerin Bakış Açısından Sağlığını Geliştiren Okullar Ağı Projesi. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 2010;2 :65-84.
  • Sağlık bakanlığı(2010). Toplum Sağlığı Merkezlerinin Kurulması ve Çalıştırılmasına Dair Yönerge. www.saglik.gov.tr/ TR/dosya/ 1-72984/h/ tsmyonerge web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Ülkemizin nüfusu her ne kadar son yıllarda yaşlanıyor olsa da pek çok ülke ile kıyaslandığında genç nüfusumuzun genel nüfus içindeki payı oldukça yüksektir. Ülkemizin 5-19 yaş nüfusu halen 24 milyondan daha fazladır. Okul öncesi eğitim, ilk ve orta öğretim kurumlarına devam eden çocuklar, toplam nüfusun yaklaşık yüzde 32’sini oluşturmaktadır 1 . Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı bütüncül bir bakış açısıyla ele almış ve "Yalnızca hastalık ya da sakatlığın bulunmaması değil, aynı zamanda bedensel, ruhsal ve sosyal yönlerden tam bir iyilik hali" olarak tanımlamıştır 2 . Okul sağlığı ise öğrencilerin ve okul çalışanlarının sağlığının değerlendirilmesi, geliştirilmesi, sağlıklı okul yaşamının sağlanması ve sürdürülmesi, öğrenciye ve dolayısıyla topluma sağlık eğitiminin verilmesi için yapılan çalışmaların tümünü kapsamaktadır. Okul sağlığı hizmetlerinin amaçları; toplumda okul çağındaki bütün çocukların olabilecek en iyi bedensel, ruhsal ve toplumsal sağlığa kavuşmalarını sağlamak ve sürdürmek, okul çocuklarının sağlıklı bir çevrede gelişimini sağlamak ve çocukların, ailelerinin ve toplumun sağlık düzeyini yükseltmektir. Okul Sağlığının Bileşenleri Nelerdir? Okul sağlığının; öğrenci sağlığı, okul çevresi, sağlık eğitimi ve okul çalışanlarının sağlığı olmak üzere dört boyutu vardır 3-11 Öğrenci sağlığı; Sağlığı korumayı, geliştirmeyi, Şimşek C. Kaynakçı Akciğeri.T. Klin. Tıp Bilimleri 1992; 12: 212-218
  • Şimşek C, Kalaycıoğlu O, Beder S ve ark. Kaynakçı Siderozisi ve Pulmoner Alveoler Proteinozis. T. KIin.Tıp Bilimleri. 1992; 12: 250-253
  • Chadha P, Singh Z. Health concerns in welding industry. International Journal of Enhanced Research in Science Technology & Engineering. 2013; 2(1): 2319-7463
  • Tunç ÖK, Aygün R, Köktürk N, Ekim N, Tunç İ. Şeker Fabrikası Kaynakçılarında Solunum Sistemine Ait Klinik Bulgular ve Akciğer Fonksiyon Testleri. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2003; 51(3): 271-276
  • Temel O, Şakar AC, Yaman N ve ark. Occupational asthma in welders and painters. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2010; 58(1): 64-70
  • Sung JH, Choi BG, Maeng SH et al. Recovery from Welding-Fume-Exposure-Induced Lung Fibrosis and Pulmonary Function Changes in Sprague Dawley Rats. Toxicological Sciences 2004; 82: 608–613
  • Şimşek C. Toksik inhalasyonlara bağlı akciğer hastalıkları. Klinik gelişim, Meslek hastalıkları özel sayısı 2011 ; 23(4): 71-78
  • Kelleher P, Pacheco ,and Newman LS. Inorganic Dust Pneumonias: The Metal-Related Parenchymal Disorders. Environ Health Perspect 2000; 108(suppl 4): 685-696
  • Kusaka Y, Sato K, Suganuma N and Hosoda Y. Metal-Induced Lung Disease: Lessons from Japan’s Experience. J Occup Health 2001; 43: 1–23
  • Funahashi A, Schlueter Dp, Pintar K, et al. Welders' pneumoconiosis: tissue elemental microanalysis by energy dispersive x ray analysis. British Journal of Industrial Medicine 1988;45:14-18 Toplum Liderleri ilk yardım eğitim projesi, okullarda şiddetin önlenmesine yönelik çalışmalar, tarama programları, ağız ve diş sağlığı ile ilgili tarama ve bilinçlendirme çalışmaları, madde bağımlılığı ile mücadele çalışmaları (sigara-alkol ve uyuşturucular), ulusal tütün komitesi çalışmaları, ergenlerin sağlık bilincinin geliştirilmesi projesi, ERDEP
  • (ergenlik dönemi değişim projesi), sağlığın teşviki ve geliştirilmesi çalışmaları, beslenme ve obezite konusunda okul çağı çocuklarının bilinçlendirilmesi çalışmaları, okullarda toplu beslenme ile ilgili çalışmalar, okul kantinleri ile ilgili çalışmalar, hijyen ve el yıkama ile ilgili çalışmalar, okul ve çevresinde çevre sağlığı çalışmaları, okullarda içme suyu çalışmaları, iyotlu tuz kullanımı, talasemi eğitim çalışmaları, HIV/AIDS önleme ve eğitim çalışmaları, sağlıkla ilgili özel gün ve hafta çalışmaları, bağışıklama çalışmaları (okul aşıları), okul çalışanları ve öğrencilere yönelik sağlık eğitimi kapsamındaki çalışmalar, öğrencilerin sağlık kontrollerinin yapılması, okullar ve çevrelerindeki işyerlerinin tetkik ve kontrolleri gibi programlar, projeler planlanmakta ve uygulanmaya çalışılmaktadır 33,35 Bu projeler içerisinde önemli bir yer tutan sağlığı geliştiren okullar projesi ile okulda bulunan herkesin sağlığını korumak ve iyileştirmeye yönelik önlemler geliştirir, sağlığı geliştirme sürecine öğrencilerin ve tüm personelin bilinçli olarak katılmasını sağlar, okul fiziki çevresi alt yapısını bu kavrama uygun hale getirir, aile ve toplumla saygın, yetişkin eğitim ilkelerini esas alan bir ilişki içinde olur, öğrenci, okul personeli ve ailelerin koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanmalarını sağlayacak işbirliğini geliştirir, tüm ilişkilerde öğrenci, ana-baba ve personelin öz-saygılarını geliştirme ve öğrenme ve sağlıkla ilgili kişisel sorumluluk alma eğilimlerini destekler, eğitimde içerik kadar öğrenme süreci ve öğrenme yaşantılarına önem verir, okul dışı etkinliklerin sağlığı geliştirmenin bir parçası olarak görülmesini sağlar 3,6 Ülkemizde “Avrupa’da Sağlığı Geliştiren Okullar Ağı (ASGO) Projesi”, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan 1995 tarihli protokol
  • çerçevesinde yürütülmektedir ve tüm yurda yayılmasına çalışılmaktadır. Ancak 17 yıl içerisinde sadece 208 okul, sağlığı geliştiren okullar kapsamında bulunmaktadır 33-35 . Küçüksüleymanoğlu’nun sağlığını geliştiren okullar kapsamında olan ve olmayan okullardaki öğrencileri karşılaştırdığı bir çalışmada ASGO kapsamındaki okullarda sağlık eğitimin önemsendiği ve öğrencilerde duyarlılık oluşturulmaya çalışıldığı ve bu okulların sağlığı geliştirme konusundaki yeterliliğinin daha iyi olduğu sonucuna varılmıştır 36 . Bu projenin ülke geneline yaygınlaşması için daha fazla çaba sarfetmemiz gerekecektir. İlk defa Amerika Birleşik Devletleri 1970’lerde okullardaki küçük sağlık merkezlerini (revir) büyüterek okul temelli sağlık merkezleri (school based health center) (OTSM) kurarak eğitim ve sağlık sistemini çocuk ve adelosan sağlığını ön planda tutacak ortak paydada birleştirmiştir. Özellikle sosyoekonomik durumu düşük
  • çocuk ve ailelerinin sağlık ve sosyal konularda iyileştirilmesi, eğitim ve desteklenmesi konusunda büyük adımlar atmıştır 6,30 . Ülkemiz için düşündüğümüzde OTSM’lerin program, proje ve uygulamalarını sağlık bakanlığı diğer kuruluşlarla birlikte yurt çapında uygulamaya çalışmakta ancak bu programlar ülke geneline yayılamamakta ve devamlılık arzetmemektedir. Bu yüzden Sağlık Bakanlığının bu programlar için harcadığı maliyet ve emek yerine belki de her il ve ilçede okul sayıları ve yoğunluklarına göre belli sayıda OTSM’ler kurup proje ve programların daha iyi uygulanması, öğrencilere ve ailelere sağlık eğitiminin daha düzenli ve verimli biçimde verilmesi, koruyucu hekimlik hizmetlerinin daha verimli olması ve dolayısıyla sağlığını geliştiren okulları da kapsayan sağlığını geliştiren toplum hedefine varılabilir. Bu konuda toplum sağlığı merkezleri ile işbirliği yapılması konusunda yönerge mevcut 37 ancak henüz yapılandırılamamıştır. Görüyoruz ki sağlığını geliştiren okullar sayesinde sağlıklı bir toplum oluşturmak için adımlar atılabilmektedir. Ancak ülkemizin imkanları yeterli olmadığı veya verimli kullanılamadığı için sağlıklı bir toplum oluşturmada başarılı adımlar atılamamakta veya sonuca ulaşılamamaktadır. Koruyucu sağlık hizmetlerinin önemli bir parçası olan okul sağlığı hizmetleri, sistemli bir şekilde planlanıp uygulanır ve devamlılık arz ederse daha sağlıklı bir toplum hedefine ulaşmak için büyük adımlardan birini atılmış olur. Referanslar Türk İstatistik Kurumu. Türkiye İstatistik Yıllığı 2010. http://www.sp.gov.tr/documents/planlar/TUIK web adresinden 02012 tarihinde indirilmiştir.
  • WHO. http: //www.who.int /about/definition /en /print. html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetlerinde Okul Sağlığı Kitabı. Sağlığı Koruma ve Geliştirme, Ankara, 2008.
  • Lohrmann D K.A Complementary Ecological Model of the Coordinated School Health Program. Journal of School Health. 2010;80(1):1-9.
  • Brown M B, BBolen L M.The School-Based Health Center as a Resource for Prevention and Health Promotion. Psychology in the Schools. 2008; 45(1),:28-38.
  • Committee on School Health. School Health Centers and Other Integrated School Health Services. Pediatrics 2001;107:198-201.
  • Çağlayaner H, Gönenli H, Etkin Eğitim Açısından Okul Sağlığı. Aile Hekimliği Dergisi, 1998;2(1): 31-39.
  • Çocuk Sağlığı Derneği, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü. İlköğretim Çağında Okul Sağlığı. Deneyim paylaşımı ve gelecek için öneriler. 24 Ekim 2003, İstanbul.
  • Tabak, R. S. (1989). Sağlık Eğitiminde Bilgi Transferinin Önemi.
  • Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Saat, Z. (1986). Çocuktan Ailesine Sağlık Eğitimi Yöntem
  • Araştırması. Aile Sağlığı Doktora Tezi, H.Ü, Ankara. Hikmet P. Okul Sağlığı. Bertan M, Güler Ç. (eds) Halk Sağlığı Temel Bilgiler (içinde) Güneş Kitabevi, Ankara, 1995:210-224.
  • MEB. Orta öğretim programı. http://ttkb.meb.gov.tr/ program. aspx. web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Committee on School Health. School Health Assessments. Pediatrics 2000;105;875-877.
  • TSE TS 9518, İlköğretim Okulları-Fiziki Yerleşim-Genel Kurallar. Nisan 2000, Ankara.
  • Duygu S. Güler Öztürk D SG, Bıkmaz F H. İlköğretim Programlarında Sağlık Bilinci: Sağlığa Bütüncül Yaklaşım Çerçevesinde Bir İçerik Analizi. Ankara University, Journal of Faculty of Educational Sciences.2007; 40(2): 215-242.
  • Whitehead, D. (2006). The health-promoting school: What role for nursing? Journal of Clinical Nursing, 15, 264-271.
  • Council on School HealthRole of the School Nurse in Providing School Health Services. Pediatrics 2008;121;1052-1056.
  • Telljohann S, Dake J, Price J. Effect of full-time versus partime school nurses on attendance of elementary students with asthma. J Sch Nurs. 2004;20(6):331–334.
  • Guttu M, Engelke MK, Swanson M. Does the school nurse-tostudent ratio make a difference? J Sch Health. 2004;74(1):6–9.
  • Allen G. The impact of elementary school nurses on student attendance. J Sch Nurs. 2003;19(4):225–230.
  • National Association of School Nurses. Issue Brief: School Health Nursing Services Role in Health Care: Role of the School Nurse. Silver Spring, MD: National Association of School Nurses; 2002. Available at: www.nasn.org/Default.aspx?tabid_279. Accessed April.
  • US Department of Health and Human Services. Healthy People 2010: Understanding and Improving Health. Washington, DC: US Public Health Service; 2000
  • MEB. http:// www.personelmeb.net /mevzuat /ortaogretimkurumlari-yonetmelik-taslagi-h56319.html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Nader P R, Broyles S L, Brennan I, et al. Two National Surveys on Pediatric Training and Activities in School Health: 1991 and 2001. Pediatrics. 2003;111(4): 730-734.
  • Kalyoncu C,MetintasS, Balız S,et al. Eğitim Araştırma Bölgesinde İlköğretim Öğrencilerinde Sağlık Düzeyleri ve Okul Tarama Muayeneleri Sonuçlarının Değerlendirilmesi. TAF Prev Med Bull. 2011; 10(5): 511-518.
  • Akış N, Aydın N, Aksu H. Bursa ili Orhangazi İçesi Merkez İlkögretim Okullarında Öğrencilerin Sağlık Durumlarının Değerlendirilmesi. Sağlık ve Toplum Dergisi.2003; 13(3): 42-45.
  • Nahçıvan N, Erdogan S, Çalışkan M. Bir İlköğretim Okulunda Okul Sağlığı Hemsireliği Uygulamalarının Değerlendirilmesi. Hemşirelik Forumu. 2000; 3(4): 10-16.
  • Yaramış N, Karataş N, Ekti F, Aslantaş D. Nevşehir ili Merkezi’nde Bulunan İlköğretim Çağındaki Çocukların Ağız Sağlığı Durumu ve Allışkanlıklarının Belirlenmesi. Sted. 2005; 14(12): 256-259.
  • Çivi S, Koruk İ. Konya ili 4 no’lu Sağlık Ocağı Bölgesindeki ilköğretim Okulu Birinci Sınıf Öğrencilerinin Genel Sağlık Düzeyleri, VIII. Halk sağlığı Kongresi Bildiri Kitabı, 2002, s. 585.
  • Ayrancı U. Bir Grup İlkokul Öğrencisinde Diş Çürüğü Saptama Araştırması. Sted. 2005;14(3):50-54.
  • Rowling L. Strengthening “school” in school mental health promotion. School mental health promotion.2009;109(4):357-368.
  • Soyluoğlu, B. (2003 ). Çağdaş sağlık anlayışı.http: // www. bilkent. edu. tr/ ~ bilheal/ aykonu/ Ay2003/ kasim03/ cagdassaglik. html Erişim Tarihi: 14.06.2012.
  • T.C Milli Eğitim Bakanlığı Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı. http://sdb.meb.gov.tr/okulsagligi.html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Polat H. Sağlığın Okullarda Geliştirilmesi Projesi. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A.D, Nisan 1995, Ankara.
  • Sağlığını Geliştiren Okullar Projesi.http: //iogm. meb. gov.tr/pages.php? page= projects&id=15 Erişim Tarihi: 14.06.2012
  • Küçüksüleymanoğlu R. Öğrencilerin Bakış Açısından Sağlığını Geliştiren Okullar Ağı Projesi. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 2010;2 :65-84.
  • Sağlık bakanlığı(2010). Toplum Sağlığı Merkezlerinin Kurulması ve Çalıştırılmasına Dair Yönerge. www.saglik.gov.tr/ TR/dosya/ 1-72984/h/ tsmyonerge web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Gündüz ve Albayrak Giriş Kaynakçılık, metalleri yüksek ısı altında eriterek ya da yüksek basınç uygulayarak birbirine yapıştırmak için yaygın olarak kullanılan bir işlemdir. Sanayide çalışan nüfusun yaklaşık olarak %2’sinin uğraştığı en yaygın mesleklerden biridir. En çok elektrik ark kaynağı ve gaz altı kaynağı kullanılmaktadır. En sık kaynak yapılan malzemeler demir, hafif çelik ve paslanmaz çeliklerdir 1 . Çeliğin yapısında temel bileşen olarak demir bulunmakla birlikte, bunu krom, nikel ve manganez izler 2 . Kaynak işlemi sırasında kaynak yüzeyinde 2000-3000 derece ısı oluşmaktadır. Bu ısı, metal oksitlerinin, metal yüzey kirliliklerinin ve çeşitli gazların iş ortamına salınmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak kaynak dumanı, mikst bir maruziyet kaynağıdır. Kaynakçılık işleminin çeşitli sağlık zararları olmakla birlikte, en
  • önemlisi kaynak dumanının solunum yoluyla alınması ve bunun sonucu olarak hava yollarında ve akciğer parankiminde oluşturduğu hastalıklardır 3 . Meslek hastalıkları her ne kadar tamamen önlenebilir hastalıklar olsalar da, korunma tedbirlerinin yetersizliği bunları hala görmemize neden olmaktadır. Bu çalışmada da kaynakçılardaki akciğer etkilenmeleri ve bunun meslek ve diğer risk faktörleri ile ilişkisi değerlendirilmeye çalışılmıştır. Materyal Metod Sağlık Bakanlığı Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi göğüs hastalıkları polikliniğine rutin periyodik muayene için Ocak 2012 ile Haziran 2012 arasında başvuran ardışık 44 kaynak işçisi bu çalışmaya alındı.
  • İşçilerden bilgilendirilmiş onam formu ve meslek anamnezi alındı. Dokuz soruluk bir anket uygulandı. Meslek anamnezi ve anketinde işçilerin yaşı, çalışma süresi, günlük çalışma süresi, kullandığı kaynak çeşidi, kişisel koruyucu kullanım durumu, iş ortamı havalandırma durumu, sigara kullanımı, kronik hastalık, akciğer hastalığı, ilaç kullanımı, semptomatoloji sorgulandı.Meslek anamnezi ve fizik muayene bulgularına göre 19 işçide akciğer grafisi, spirometre ve yüksek rezolüsyonlu akciğer bilgisayarlı tomografisi (YRBT) yapıldı. Spirometrik incelemeler ZAN 300 MGAUB Cihazı ile yapıldı. Akciğer grafileri İLO pnömokonyoz okuyucu sertifikalı bir radyolog ve bir göğüs hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirildi. YRBT incelemeleri radyolog tarafından görsel olarak değerlendirilerek yorumlandı. Rakamsal veriler MS Excel programına kaydedildi.Rakamsal parametrelerin ortalama ve standart sapmaları hesaplandı. Bulgular İşçilerin ortalama yaşı 39.36 ± 8.22 idi, 43 tanesi (%7) erkekti. Gaz altı, elektrot ve mikst tip kaynak kullanım oranları sırasıyla 27 (%61.4), 11 (%25) ve 6 (%6) idi. Çalışma ortamlarının 15 tanesinde (%34.1) havalandırma sistemi mevcuttu. Çalışanların 25 tanesi (%8) maske kullanıyordu. 34 işçi (%77.3) aktif sigara içicisiydi ve ortalama sigara içme öyküleri 15.65 ± 12.68 paket-yıl idi. Ortalama çalışma süreleri 17.38 ± 8.67 yıl idi. Spirometre uygulanan 19 işçinin 5 tanesinde FEV1/FVC değeri % 80'nin altında idi. 8 kaynakçının akciğer grafisinde pnömokonyoz ile uyumlu görünün mevcuttu (ILO p/q 0/- 3/+). Bu hastalara çekilen YRBT’de mikronodüler tutulum saptanarak pnömokonyoz lehine değerlendirildi. Pnömokonyoz saptanan 8 hastanın ortalama çalışma süresi 19.37 ± 7.23 yıl ve günlük ortalama çalışma süreleri 5.25 ± 2.60 saatti. Altı hasta gaz altı tipi kullanmaktaydı ve 7 hasta korunma önlemlerine uymuyordu. Hiçbirinin işyerinde havalandırma sistemi mevcut değildi.    Tartışma Kaynakçılık, birbirine benzeyen metalleri, bazen da plastikleri yüksek ısı altında eriterek ya da yüksek basınç uygulayarak birbirine yapıştırma işlemlerinin genel adıdır. Kaynakçılık, sanayide çalışan nüfusun yaklaşık olarak % 2’sinin uğraştığı en yaygın mesleklerden biridir. Kaynak işlemi sırasında çoğu zaman kaynak elektrodu ya da kaynak teli gibi dolgu malzemeleri kullanılabilir. Bazı kaynak türlerinde de gazlar kullanılmaktadır. Sanayide en çok elektrik ark kaynağı ve gaz altı kaynağı yapılmaktadır 1 . Bizim çalışmamızda da gaz altı, elektrot ve mikst tip kaynak kullanım oranları sırasıyla 27 (%4), 11 (%25) ve 6 (%13.6) idi. Kaynak yapılan malzemeler genellikle demir, hafif çelik ve paslanmaz çeliklerdir. Bunları aluminyum malzemeler ve diğerleri izler. Çeliğin yapısında temel bileşen olarak demir bulunmakla birlikte, ona dayanıklılığını ve çelik özelliklerini kazandıran metallerin en önemlileri krom, nikel ve manganezdir; ancak daha birçok metal de bulunmaktadır 3 . Kaynak işlemi sırasında kaynak yüzeyinde genellikle 2000 -3000 derece bir ısı oluşmaktadır. İşlem kalitesi için gerekli olan bu ısı, aynı zamanda metal dumanlarının ve metal yüzey kirlilikleri ile çeşitli gazların iş ortamına salınmasına da neden olmaktadır. Sonuç olarak kaynak dumanı, tahmin edilemeyecek kadar çok ve çeşitli zararlı maddeyi içeren bir karışıma dönüşmektedir 2 .
  • Yani kaynak dumanının yapısına katkı verenler sadece kaynatılan metaller değil; bunların yüzey kaplamaları, boyaları, kirlilikleri, kaynak teknikleri, elektrot metali, elektrot kılıfı, dolgu metali, kaynak gazları gibi daha birçok maddedir. Çalışılan atölye içerisinde yapılan diğer işler ve bunlardan kaynaklanan iş ortamı hava kirlilikleri, ortamın açık ya da kapalı oluşu, havalandırma durumu gibi faktörler de kaynak dumanının içeriğini ve etkilenmeyi belirleyen faktörlerdendir. Kaynakçılık işlemlerinin bazı türlerinde çeşitli gazlar kullanılmaktadır. Bunlar karbondioksit, argon, helyum, asetilen, propan, bütan ve oksijen gibi gazlardır. Ancak bunlardan daha önemlisi ve tehlikelisi, kaynak işleminin ortama kirlilik olarak saldığı gazlardır. Bunlar karbon dioksit, karbon monoksit, azot oksitleri, ozon, fosgen, fosfin gibi zehirli gazlardır. Bunların bazıları doğrudan kaynak işleminin sonucu olarak oluşurlarken, bazıları kaynak yapılan atölyede boya ve çözücüler gibi başka zararlıların varlığında oluşurlar. Bunun için, kaynak atölyesinde böyle ilave risk faktörlerinin bulunmamasına özen gösterilmelidir 3 . Kaynakçılık işlerinin yangın, patlama, yanıklar, gözde sulanma, kaşınma, kızarma, yanma, ellerde ve ciltte yanıklar, çapak sıçraması ve batması gibi zararları çok bilinir. Ancak bunlardan çok daha ciddi ve önemli sağlık sorunlarına, başlıca akciğerlerde olmak üzere çeşitli sistem rahatsızlıklarına da neden olabileceğinin çalışanlara öğretilmesi gerekir. Kaynak dumanları başlıca solunum yoluyla alınırlar. Zararlı etkilerini öncelikle solunum yollarında ve akciğerlerde gösterirler. Fakat bununla sınırlı kalmayarak, tüm vücutta çeşitli etkilere de neden olabilirler. Kaynak dumanına bağlı sağlık sorunlarının bazıları kısa sürede ya da orta vadeli sürelerde görülürler. Oysa daha sinsi ve daha uzun sürede ortaya çıkan ve kalıcı hasara neden olan daha birçok zararları vardır. Kaynak dumanı genel olarak akciğerlerin savunma mekanizmalarının kırarak ve kendini temizleme yeteneklerini azaltarak, enfeksiyon hastalıklarına eğilimi artırır, allerjik maddelere duyarlılığı artırır. Bunların sonucu olarak kaynakçılarda bronşit, zatürre gibi hastalıklar daha sık görülebilir, solunum fonksiyonları bozulabilir 3 . Sigara içen, iyi havalandırılmayan iş ortamlarında çalışan ve solunum maskesi gibi kişisel koruyucu malzemelerin kullanımına özen göstermeyen kaynakçılarda solunum fonksiyonları daha çok bozulur. Değerlendirmeye aldığımız işçilerin çalışma ortamlarının sadece 1/3 kadarında havalandırma sistemi mevcuttu. İki çalışandan biri solunum maskesi kullanmıyordu. İşçilerin 2/3’ten fazlası aktif sigara içicisiydi ve ortalama sigara içme öyküleri 15.65 ± 12.68 paket-yıl idi. Astımı olan kaynakçılarda alevlenmeler artabilir. Kaynak dumanının kendisi de astımın nedenlerindendir. Toplumda gördüğümüz her 100 astım vakasının yaklaşık olarak 15 kadarı, hastanın yapmakta olduğu işi ile ilişkilidir. Kaynak dumanı, meslekle ilişkili astımın beşinci en sık nedenidir. Aynı şekilde, müzmin KOAH’ın da en önemli nedenleri ve kolaylaştırıcıları arasında sayılmaktadır 1,4,5,6 . Değerlendirdiğimiz işçilerde astım saptamamakla birlikte, spirometre uygulanan 19 hastanın 5 tanesinde obstrüksiyon tespit edilmiştir. Küçük hava yolları parametrelerinde istatistiksel değerlendirmeye almadığımız bozulmalar, işçilerin sigara kullanmaları ve kişisel koruyucu solunum maskesi kullanmamaları ile açıklanabilir. Kaynak dumanı gözlerde, burunda, boğazda yanma, başağrısı, bulantı, kusma, göğüste sıkıntı, nefes darlığı, ateş gibi kısa süreli etkilere neden olabilir. Kazan ve boru imalatı gibi, iyi havalandırılmayan kapalı alanlarda yüksek yoğunluklu kaynak işlemleri, kısa sürelerde yüksek duman maruziyeti ile, nefes darlığı, morarma, ani solunum yetmezliği ve hatta ölüme kadar varabilen sonuçlara neden olabilirler. Örneğin kaynatılacak metallerin boyalı yüzeylerinin çözücülerle sökülmeye çalışılıp, bunların yeterince uzaklaşması beklenmeden kaynak işleminin yapılması, ya da kaynak atölyesinde çözücülerin kullanılması, ağzı açık kaplarda bulundurulması bile, eskiden savaş gazı olarak da kullanılmış olan fosgen dediğimiz gazın oluşumuna neden olabilir. Bu gaz da, yukarda tarif edilen ağır solunum yetmezliği tablolarına neden olabilir 7 . Kaynakçılarda görülen kısa süreli rahatsızlıklardan biri de metal dumanı ateşi diye bilinen gribe benzer durumdur. Bu hastalığın başlıca nedeni, çinko başta olmak üzere, bakır, kadmiyum, manganez, alüminyum gibi metallerin dumanıdır. Kaynak dumanına maruz kaldıktan sonraki saatler içinde ateş, titreme, baş ağrısı, kas ağrıları, kırgınlık, göğüste sıkıntı hissi, öksürük gibi yakınmalara neden olur. Genellikle 1-2 gün içinde kendiliğinden düzelir. Önemi; işyerinde yüksek düzeyde kaynak dumanına maruz kalındığını göstermesi ve gerekli önlemler alınmazsa daha ciddi ve kalıcı hasarlar gelişeceğinin habercisi olmasıdır 1,8,9 . Kaynakçı akciğeri; kaynak dumanı içerisindeki farklı etkenlerin karmaşık etkileri sonucu birlikte oluşturdukları, solunum yollarını her düzeyde etkileyen, hem hava yollarını, hem akciğer dokusunu birlikte tutan, karışık bir solunum maruziyeti hastalığıdır. Daha çok kaynak dumanının uzun süreli sonuçlarını tanımlar. Pnömokonyoz, madencilerde ve diğer birçok tozlu meslekte olduğu gibi, akciğerde tozların birikimi ve buna bağlı olarak gelişen hastalıkların genel adıdıdır. Diğer pnömokonyozların aksine, kaynakçı pnömokonyozunun, tozdan korunma tedbirlerine özen gösterilmesiyle tamamen ya da kısmen gerileme umudu vardır 1,8,10 . ve Wang ve arkadaşlarının 16 yaptığı çalışmalarda PEN’in erkek çocuklarda, daha sık görüldüğü saptanmıştır. Ülkemizde daha önce yapılan çalışmalarda da özellikle Serel ve arkadaşlarının 10,16 5754 çocuğu kapsayan
  • çalışmasında da PEN erkek çocuklarda daha sık gözlendiğini saptamışlardır. Çalışma grubumuzdaki çocukların % 58’i erkek, % 42’si kızdı. Çalışmamızda da benzer şekilde erkeklerde daha çok PEN olduğu görüldü ancak istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanamadı (p=0,868). Bu çalışmanın saha çalışması olmaması ve çalışmanın üçüncü basamak bir sağlık kurumunda seçilmiş vakalarda yapılmış olmasının sonuçları etkilenmiş olduğu düşünüldü. Enürezis tanımına girme yaşı tartışmalı olduğundan cinsiyete, ıslatma şekline ve sıklığına göre farklı yaşlar kullanılmaktadır. Diagnozis and Statistical Manual of Mental Disorder (DSM IV) tanı sistemine göre, beş yaşından büyük çocukların, diğer bir tanı sistemi olan International Classification of Mental Disease’de (ICD-1O)’a göre ise dört yaşından büyük çocuklar olarak kabul edilmektedir 1,16,17 . Çalışmamızın tanımlayıcı bir çalışma olması için yedi yaş ve üzeri çocuklar alınarak çalışma grubumuz oluşturuldu. Çalışma grubunun yaşı 7–15 yıl (8,5±2,4 yıl), kontrol grubunun yaşı 7–14 yıl (10±1,9 yıl)’dı. Primer enürezis nokturna tanısı ile polikliniğe başvuran ve rasgele seçilen hastaların yaş dağılımı incelendiğinde yaş arttıkça EN sıklığının azaldığını gösteren çok sayıda çalışma vardır. Hansakunachai ve arkadaşlarının 18 enürezisin önemli bir toplumsal problem olduğunu göstermek için 3453 okul çağındaki 5-15 yaş arası Taylandlı çocuk üzerinde bir çalışma yapmıştır.
  • Yaptığı bu çalışmada enürezisin %4,7 gözlendiği ve bunun da %3,9’unun EN olduğunu saptamıştır. Yaş grubu olarak incelendiğinde ise, beş yaşında %10, yedi yaşında %5,3, on yaşında %3, 12 yaşında %1,2 ve 13–15 yaş arasında ise hiç enüretik çocuk saptamışlardır. Çalışmanın sonunda yaş ilerledikçe enüreziste azalma olduğunu gözlenmiştir. Vulliamj ve arkadaşları 19 ile Brock ve arkadaşları 20 yaş ile EN sıklığının azalmakta olduğunu göstermiştir. Bizim çalışmamızda da çalışma grubunun %70’i 7–9 yaş arasında idi. Küçük yaş grubunda prevalansın çok yüksek olması ve yaşla birlikte prevalansın düşmesi bunu desteklemektedir. PEN beş yaşındakilerin yaklaşık %20’sinde görülürken, altı yaşındakilerin %10 kadarında görülür ve yıllık %15 gibi spontan düzelme gözlenir. Yaptığımız bu çalışmada da gösterildiği gibi yaş arttıkça enürezis sıklığı azalmaktadır 18,19,20 Primer enürezis nokturnanın etiyolojisinde aile öyküsünün rolü yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Wang ve arkadaşları 16,21 .Çin’de PEN etiyolojisinde aile öyküsünün etkisini araştırmak için 411 PEN’li çocuk üzerinde bir çalışma yapmıştır. Bu çocukların 235’i erkek ve 176’sı kız olduğu gözlemiştir. Erkek / kız oranı 1.3/1 olduğu saptamıştır. Primer enürezis nokturnalı bu çocukların 94’ünde (%22,87) pozitif aile öyküsü tespit etmiştir. Aile öyküsü olan çocukların da % 48,9’unda babasında, %8,51’inde annede, %6,38’inde her ikisinde, %6,38’inde erkek veya kız kardeşinde, %29,79’unda büyükanne veya büyükbabasında enürezis öyküsü saptanmıştır. Hansakunachai ve arkadaşlarının 18,21yaptığı çalışmada da benzer şekilde aile öyküsünün önemi anlaşılmıştır. Ferguson ve arkadaşlarının 21 prospektif olarak sekiz yıl süren 1265 çocuğu kapsayan PEN’deki aile öyküsünü araştıran çalışmasında idrar kontrolünün kazanılmasında en önemli faktörün aile öyküsü olduğu saptanmıştır. Anne-baba ya da kardeşlerin iki veya daha fazlasında enürezis öyküsü varsa idrar kontrolünün normal çocuklara göre bir buçuk yıl daha geç kazanıldığını göstermişlerdir. Loeys ve arkadaşları 22 PEN’lı 32 ailede yaptıkları genetik araştırmada dokuz ailede 22 q 11, altı ailede 13q 13–14 ve 4 ailede 12 q kromozomları ile ilişki bulmuşlardı. Kısaca EN’nın bazı ailelerde daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bu nedenle genetik bir zemin olduğu açıktır. Bayoumi ve arkadaşlarının 23 , yaptığı başka bir çalışmada da kromozom 12q ve 13q’nun enürezis genotipinde önemli olduğunu saptamışlardır. Ayrıca immunogenetik yönden yapılan çalışmalarda HLA-DQ1’in hasta grubunda % 77,7 gibi yüksek bir oranda bulunduğu saptanarak (kontrol grubunda % 38 olan bu oran istatiksel olarak anlamlı bulunmuş) EN ile HLA-DQI arasında birliktelik olduğu gösterilmiştir 24
  • . Çalışmamızda EN’sı olan Grup I’i % 70’inde aile öyküsü pozitif bulunmuştur (p<0,001). Ailesinde EN öyküsü bulunan çocuklarda, öykü bulunmayanlara göre 13 kat daha fazla EN gelişme riskinin fazla olduğu saptanmıştır. Çalışmamızda PEN’li çocuklara bu testlerden kan eozinofil sayısını, total IgE düzeyini ve prik deri testini kullanarak atopi varlığını araştırdık. Her iki grupta kan eozinofil sayısı ve total IgE düzeyi değerlendirildi incelendi. Çalışma grubunda kan eosinofil sayısı 0,2±0,2 olarak, kontrol grubunda da 0,1±0,2 olarak bulundu. İstatistiksel açıdan incelendiğinde ise anlamlı bir fark olmadığı anlaşıldı. Çoğu hasta için enürezis ve atopi arasındaki ilişkiye dair objektif bir kanıt olmadığı halde, seçilmiş bireylerin küçük bir grubunda böyle bir ilişkiden söz edilmiştir. Zaleski ve arkadaşları 25 , gıda alerjisine bağlı olarak salınan kimyasal mediatörlerin mesane düz kasında hiperaktiviteye sebep olduğu ve buna bağlı olarak fonksiyonel mesane kapasitesinde azalma olduğunu göstermişlerdir. Bu sorunların, diyetteki allerjen ortadan kaldırıldığında düzeldiği gözlenmiştir. Atopik kişilerde Öğretmenler, sağlığı geliştirme konusunda anahtar rol oynarlar. Sağlık çalışanlarının bilgi ve kaynaklarından istifade ederek öğrencilere sağlığı geliştirme programlarını en iyi aktarabilen ve uygulayabilen gruptur. Sağlığı geliştirmek için sağlık eğitiminin, sağlık personeli danışmanlığında, öğretmenin yapması en etkili yollardan biridir 3 Hemşire okul sağlığı ekibinin üyesi olmakla birlikte koordinatörlük görevini de üstlenebilen ideal kişidir. Sağlık ve eğitim arasında tanımlanmış bir ilişki vardır ve okul hemşiresinin varlığı, öğrencinin iyilik halini ve okul başarısını doğrudan etkilemektedir 16-19 . Okul sağlığı ekibinde hemşire, anahtar rol alır. Okulda sürekli bulunabilen bir hemşire sağlık taramaları ve izlemi yapabilir, sağlık eğitimi verebilir, sağlık koordinatörüne yardımcı olabilir, okul aşılamalarını yapabilir ve acil durumlara müdahale edebilir 16,17,20,21 . Amerikan Pediatri Akademisi (AAP) okul sağlığı konusunda eğitilmiş ve seçilmiş, 750 öğrenciye 1 okul hemşiresinin, okul sağlığı merkezlerinin işini kolaylaştırıp geliştirmesi nedeniyle istihdam edilmesini önermektedir 22 . Hemşire; okulla hekim, okulla okul merkezli sağlık birimleri arasındaki bağlantıyı sağlamada anahtar rol oynar 6 . Ülkemizde ‘’her okula bir hemşire projesi‘’ mevcut 23 ancak okul sağlığı konusunda eğitilmiş hemşire hemen hiç yokken normal hemşire sayısının yetersizliği, bu projenin uygulanabilirliğini azaltmaktadır. Türkiye 2010 istatistiklerine göre kamu ve resmi kuruluşlarda
  • çalışan ortalama hemşire ve sağlık memuru sayısı 197.000 iken resmi ilköğretim ve orta öğretim kurumlarının sayısı yaklaşık 41.300 civarında bulunmuştur 1 . Bu rakamlar bile bu uygulamanın çok zor hayata geçirilebileceğini göstermektedir. Ülkemizde bazı özel okullar ve yatılı okullarda uygulanan bu proje, pilot bölgelerde, pilot uygulamalar şeklinde büyük ve kalabalık okullarda başlatılıp zamanla tüm ülkeye yaygınlaştırılabilir. Okul sağlığı alanında çalışan hekim, çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı (ideal olan), halk sağlığı uzmanı, aile hekimi veya bu alanda özel eğitim gören pratisyen hekim olabilir. Hekim; öğrencilerin muayenesini yapmak, okul personeline ve öğrencilere yönelik sağlık eğitimi ile danışmanlık yapmak, hemşire ile işbirliği içinde çalışmak, okul sağlığı programını yapmak ve denetlemekten sorumludur. Ancak ülkemizde okul sağlığı ile sadece sosyal pediatri uzmanları ve bazı halk sağlığı uzmanları ilgilenmektedir. ABD’de çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının % 50-70 kadarı okul sağlığı ile ilgilenmekteyken ancak sadece % 20’si bu konuda eğitim aldığını ifade etmektedir 24 Araştırmalar, ağız ve diş sağlığına ilişkin sorunların genellikle en sık görülen sağlık sorunları olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, diş hekiminin İşçilerin sekizinde ILO 2000 sınıflamasına göre değişen profüzyonlarda küçük opasiteler görüldü. Bu işçilerin ortalama çalışma süresi 19.37 ± 7.23 yıl ve günlük ortalama çalışma süreleri 5.25 ± 2.60 saat idi. Altı hasta gaz altı tipi kullanmaktaydı ve 7 hasta korunma önlemlerine uymuyordu. Hiçbirinin işyerinde havalandırma sistemi mevcut değildi.   İleri profüzyonda bile (3/+) küçük opasitelerin görülmüş olması, korunmasız koşullarda yapılan kaynakçılık işlemlerinin, pnömokonyoz yaptığı bilinen diğer mesleklerdeki kadar etkilenme olabileceğinin göstergesidir.
  • Kaynakçılarda akciğer kanseri sıklığının da yüksek olduğuna dair bulgular vardır. En önemli risk faktörü olarak da paslanmaz çelik içerisindeki krom suçlanmaktadır. Ancak sigara içimi daha büyük bir zararlıdır ve ikisinin etkisini ayırt etme imkanı yoktur 3 . Kaynak dumanı içerisindeki taneciklerin en küçüklerini metallerin yanma ürünleri oluştururlar. Bunlar akciğerin en derinlerine kadar ulaşmakla kalmaz, adeta gaz gibi davranarak kana da karışır ve vücudun diğer organlarına da dağılırlar. Böylece akciğer dışında da zararlı etkilere neden olabilirler. Kalp damar sistemini etkileyerek damar sertliği, yüksek tansiyon, kalp krizi gibi hastalıklara zemin hazırlarlar 1 . Kapalı ortamda yapılan kaynak işlemlerinin riski daha yüksektir. Kaynak dumanı, çalışanın solunum mesafesine erişmeden önce, lokal egzoz havalandırma yöntemleriyle başarıyla uzaklaştırılmalıdır. Ayrıca, ortamın taze havayla beslenme hızı da artırılmalıdır. Kullanılan malzemelerin malzeme güvenlik veri formları incelenmeli önerilen tavsiyelere mutlaka uyulmalıdır. Kaynatılacak metallerin yüzey temizliği gerekli ise, su bazlı temizleyiciler tercih edilmelidir. Çözücüler kullanılmak zorunda ise, mümkünse işlem açık ortamda yapılmalı ve yeterince havalandırıldıktan sonra kaynak işlemine geçilmelidir. Henüz temizlenmiş, ıslak yüzeylerde kaynak yapılmamalıdır. Kolay yanmayan kumaştan yapılmış iş elbiseleri, deri önlük, uzun manşetli eldiven, pelerinli baret, kaynakçı gözlüğü ve siperi, lokal havalandırmanın yetersiz olduğu koşullarda uygun solunum maskesi kullanılmalıdır. Ortamdaki oksijen yoğunluğu % 18’den az olmamalıdır. Unutulmamalıdır ki, meslek hastalıkları kader değildir. Tam tersine; nedenleri bilindiğine göre, tamamen önlenebilir hastalıklardır. Diğer yandan, meslek hastalıklarından korunmak, onları tedavi ve tazmin etmekten hem daha ucuzdur, hem daha insancıldır. Eğitim ve bilinç düzeyinin artırılması korunmanın ilk basamağıdır. Bilinen bir hastalık, bilinen tedavi yöntemlerine rağmen düzelmemekte inat ediyorsa, hem hasta, hem de hekimi tarafından meslekle ilişkili Tabak, R. S. (1989). Sağlık Eğitiminde Bilgi Transferinin Önemi.
  • Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Saat, Z. (1986). Çocuktan Ailesine Sağlık Eğitimi Yöntem
  • Araştırması. Aile Sağlığı Doktora Tezi, H.Ü, Ankara. Hikmet P. Okul Sağlığı. Bertan M, Güler Ç. (eds) Halk Sağlığı Temel Bilgiler (içinde) Güneş Kitabevi, Ankara, 1995:210-224.
  • MEB. Orta öğretim programı. http://ttkb.meb.gov.tr/ program. aspx. web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Committee on School Health. School Health Assessments. Pediatrics 2000;105;875-877.
  • TSE TS 9518, İlköğretim Okulları-Fiziki Yerleşim-Genel Kurallar. Nisan 2000, Ankara.
  • Duygu S. Güler Öztürk D SG, Bıkmaz F H. İlköğretim Programlarında Sağlık Bilinci: Sağlığa Bütüncül Yaklaşım Çerçevesinde Bir İçerik Analizi. Ankara University, Journal of Faculty of Educational Sciences.2007; 40(2): 215-242.
  • Whitehead, D. (2006). The health-promoting school: What role for nursing? Journal of Clinical Nursing, 15, 264-271.
  • Council on School HealthRole of the School Nurse in Providing School Health Services. Pediatrics 2008;121;1052-1056.
  • Telljohann S, Dake J, Price J. Effect of full-time versus partime school nurses on attendance of elementary students with asthma. J Sch Nurs. 2004;20(6):331–334.
  • Guttu M, Engelke MK, Swanson M. Does the school nurse-tostudent ratio make a difference? J Sch Health. 2004;74(1):6–9.
  • Allen G. The impact of elementary school nurses on student attendance. J Sch Nurs. 2003;19(4):225–230.
  • National Association of School Nurses. Issue Brief: School Health Nursing Services Role in Health Care: Role of the School Nurse. Silver Spring, MD: National Association of School Nurses; 2002. Available at: www.nasn.org/Default.aspx?tabid_279. Accessed April.
  • US Department of Health and Human Services. Healthy People 2010: Understanding and Improving Health. Washington, DC: US Public Health Service; 2000
  • MEB. http:// www.personelmeb.net /mevzuat /ortaogretimkurumlari-yonetmelik-taslagi-h56319.html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Nader P R, Broyles S L, Brennan I, et al. Two National Surveys on Pediatric Training and Activities in School Health: 1991 and 2001. Pediatrics. 2003;111(4): 730-734.
  • Kalyoncu C,MetintasS, Balız S,et al. Eğitim Araştırma Bölgesinde İlköğretim Öğrencilerinde Sağlık Düzeyleri ve Okul Tarama Muayeneleri Sonuçlarının Değerlendirilmesi. TAF Prev Med Bull. 2011; 10(5): 511-518.
  • Akış N, Aydın N, Aksu H. Bursa ili Orhangazi İçesi Merkez İlkögretim Okullarında Öğrencilerin Sağlık Durumlarının Değerlendirilmesi. Sağlık ve Toplum Dergisi.2003; 13(3): 42-45.
  • Nahçıvan N, Erdogan S, Çalışkan M. Bir İlköğretim Okulunda Okul Sağlığı Hemsireliği Uygulamalarının Değerlendirilmesi. Hemşirelik Forumu. 2000; 3(4): 10-16.
  • Yaramış N, Karataş N, Ekti F, Aslantaş D. Nevşehir ili Merkezi’nde Bulunan İlköğretim Çağındaki Çocukların Ağız Sağlığı Durumu ve Allışkanlıklarının Belirlenmesi. Sted. 2005; 14(12): 256-259.
  • Çivi S, Koruk İ. Konya ili 4 no’lu Sağlık Ocağı Bölgesindeki ilköğretim Okulu Birinci Sınıf Öğrencilerinin Genel Sağlık Düzeyleri, VIII. Halk sağlığı Kongresi Bildiri Kitabı, 2002, s. 585.
  • Ayrancı U. Bir Grup İlkokul Öğrencisinde Diş Çürüğü Saptama Araştırması. Sted. 2005;14(3):50-54.
  • Rowling L. Strengthening “school” in school mental health promotion. School mental health promotion.2009;109(4):357-368.
  • Soyluoğlu, B. (2003 ). Çağdaş sağlık anlayışı.http: // www. bilkent. edu. tr/ ~ bilheal/ aykonu/ Ay2003/ kasim03/ cagdassaglik. html Erişim Tarihi: 14.06.2012.
  • T.C Milli Eğitim Bakanlığı Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı. http://sdb.meb.gov.tr/okulsagligi.html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Polat H. Sağlığın Okullarda Geliştirilmesi Projesi. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A.D, Nisan 1995, Ankara.
  • Sağlığını Geliştiren Okullar Projesi.http: //iogm. meb. gov.tr/pages.php? page= projects&id=15 Erişim Tarihi: 14.06.2012
  • Küçüksüleymanoğlu R. Öğrencilerin Bakış Açısından Sağlığını Geliştiren Okullar Ağı Projesi. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 2010;2 :65-84.
  • Sağlık bakanlığı(2010). Toplum Sağlığı Merkezlerinin Kurulması ve Çalıştırılmasına Dair Yönerge. www.saglik.gov.tr/ TR/dosya/ 1-72984/h/ tsmyonerge web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Şimşek C. Kaynakçı Akciğeri.T. Klin. Tıp Bilimleri 1992; 12: 212-218
  • Şimşek C, Kalaycıoğlu O, Beder S ve ark. Kaynakçı Siderozisi ve Pulmoner Alveoler Proteinozis. T. KIin.Tıp Bilimleri. 1992; 12: 250-253
  • Chadha P, Singh Z. Health concerns in welding industry. International Journal of Enhanced Research in Science Technology & Engineering. 2013; 2(1): 2319-7463
  • Tunç ÖK, Aygün R, Köktürk N, Ekim N, Tunç İ. Şeker Fabrikası Kaynakçılarında Solunum Sistemine Ait Klinik Bulgular ve Akciğer Fonksiyon Testleri. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2003; 51(3): 271-276
  • Temel O, Şakar AC, Yaman N ve ark. Occupational asthma in welders and painters. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2010; 58(1): 64-70
  • Sung JH, Choi BG, Maeng SH et al. Recovery from Welding-Fume-Exposure-Induced Lung Fibrosis and Pulmonary Function Changes in Sprague Dawley Rats. Toxicological Sciences 2004; 82: 608–613
  • Şimşek C. Toksik inhalasyonlara bağlı akciğer hastalıkları. Klinik gelişim, Meslek hastalıkları özel sayısı 2011 ; 23(4): 71-78
  • Kelleher P, Pacheco ,and Newman LS. Inorganic Dust Pneumonias: The Metal-Related Parenchymal Disorders. Environ Health Perspect 2000; 108(suppl 4): 685-696
  • Kusaka Y, Sato K, Suganuma N and Hosoda Y. Metal-Induced Lung Disease: Lessons from Japan’s Experience. J Occup Health 2001; 43: 1–23
  • Funahashi A, Schlueter Dp, Pintar K, et al. Welders' pneumoconiosis: tissue elemental microanalysis by energy dispersive x ray analysis. British Journal of Industrial Medicine 1988;45:14-18
  • Giriş Kaynakçılık, metalleri yüksek ısı altında eriterek ya da yüksek basınç uygulayarak birbirine yapıştırmak için yaygın olarak kullanılan bir işlemdir. Sanayide çalışan nüfusun yaklaşık olarak %2’sinin uğraştığı en yaygın mesleklerden biridir. En çok elektrik ark kaynağı ve gaz altı kaynağı kullanılmaktadır. En sık kaynak yapılan malzemeler demir, hafif çelik ve paslanmaz çeliklerdir 1 . Çeliğin yapısında temel bileşen olarak demir bulunmakla birlikte, bunu krom, nikel ve manganez izler 2 . Kaynak işlemi sırasında kaynak yüzeyinde 2000-3000 derece ısı oluşmaktadır. Bu ısı, metal oksitlerinin, metal yüzey kirliliklerinin ve çeşitli gazların iş ortamına salınmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak kaynak dumanı, mikst bir maruziyet kaynağıdır. Kaynakçılık işleminin çeşitli sağlık zararları olmakla birlikte, en
  • önemlisi kaynak dumanının solunum yoluyla alınması ve bunun sonucu olarak hava yollarında ve akciğer parankiminde oluşturduğu hastalıklardır 3 . Meslek hastalıkları her ne kadar tamamen önlenebilir hastalıklar olsalar da, korunma tedbirlerinin yetersizliği bunları hala görmemize neden olmaktadır. Bu çalışmada da kaynakçılardaki akciğer etkilenmeleri ve bunun meslek ve diğer risk faktörleri ile ilişkisi değerlendirilmeye çalışılmıştır. Materyal Metod Sağlık Bakanlığı Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi göğüs hastalıkları polikliniğine rutin periyodik muayene için Ocak 2012 ile Haziran 2012 arasında başvuran ardışık 44 kaynak işçisi bu çalışmaya alındı.
  • İşçilerden bilgilendirilmiş onam formu ve meslek anamnezi alındı. Dokuz soruluk bir anket uygulandı. Meslek anamnezi ve anketinde işçilerin yaşı, çalışma süresi, günlük çalışma süresi, kullandığı kaynak çeşidi, kişisel koruyucu kullanım durumu, iş ortamı havalandırma durumu, sigara kullanımı, kronik hastalık, akciğer hastalığı, ilaç kullanımı, semptomatoloji sorgulandı.Meslek anamnezi ve fizik muayene bulgularına göre 19 işçide akciğer grafisi, spirometre ve yüksek rezolüsyonlu akciğer bilgisayarlı tomografisi (YRBT) yapıldı. Spirometrik incelemeler ZAN 300 MGAUB Cihazı ile yapıldı. Akciğer grafileri İLO pnömokonyoz okuyucu sertifikalı bir radyolog ve bir göğüs hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirildi. YRBT incelemeleri radyolog tarafından görsel olarak değerlendirilerek yorumlandı. Rakamsal veriler MS Excel programına kaydedildi.Rakamsal parametrelerin ortalama ve standart sapmaları hesaplandı. vakasının yaklaşık olarak 15 kadarı, hastanın yapmakta olduğu işi ile ilişkilidir. Kaynak dumanı, meslekle ilişkili astımın beşinci en sık nedenidir. Aynı şekilde, müzmin KOAH’ın da en önemli nedenleri ve kolaylaştırıcıları arasında sayılmaktadır 1,4,5,6 . Değerlendirdiğimiz işçilerde astım saptamamakla birlikte, spirometre uygulanan 19 hastanın 5 tanesinde obstrüksiyon tespit edilmiştir. Küçük hava yolları parametrelerinde istatistiksel değerlendirmeye almadığımız bozulmalar, işçilerin sigara kullanmaları ve kişisel koruyucu solunum maskesi kullanmamaları ile açıklanabilir. Kaynak dumanı gözlerde, burunda, boğazda yanma, başağrısı, bulantı, kusma, göğüste sıkıntı, nefes darlığı, ateş gibi kısa süreli etkilere neden olabilir. Kazan ve boru imalatı gibi, iyi havalandırılmayan kapalı alanlarda yüksek yoğunluklu kaynak işlemleri, kısa sürelerde yüksek duman maruziyeti ile, nefes darlığı, morarma, ani solunum yetmezliği ve hatta ölüme kadar varabilen sonuçlara neden olabilirler. Örneğin kaynatılacak metallerin boyalı yüzeylerinin çözücülerle sökülmeye çalışılıp, bunların yeterince uzaklaşması beklenmeden kaynak işleminin yapılması, ya da kaynak atölyesinde çözücülerin kullanılması, ağzı açık kaplarda bulundurulması bile, eskiden savaş gazı olarak da kullanılmış olan fosgen dediğimiz gazın oluşumuna neden olabilir. Bu gaz da, yukarda tarif edilen ağır solunum yetmezliği tablolarına neden olabilir 7 . Kaynakçılarda görülen kısa süreli rahatsızlıklardan biri de metal dumanı ateşi diye bilinen gribe benzer durumdur. Bu hastalığın başlıca nedeni, çinko başta olmak üzere, bakır, kadmiyum, manganez, alüminyum gibi metallerin dumanıdır. Kaynak dumanına maruz kaldıktan sonraki saatler içinde ateş, titreme, baş ağrısı, kas ağrıları, kırgınlık, göğüste sıkıntı hissi, öksürük gibi yakınmalara neden olur. Genellikle 1-2 gün içinde kendiliğinden düzelir. Önemi; işyerinde yüksek düzeyde kaynak dumanına maruz kalındığını göstermesi ve gerekli önlemler alınmazsa daha ciddi ve kalıcı hasarlar gelişeceğinin habercisi olmasıdır 1,8,9 . Kaynakçı akciğeri; kaynak dumanı içerisindeki farklı etkenlerin karmaşık etkileri sonucu birlikte oluşturdukları, solunum yollarını her düzeyde etkileyen, hem hava yollarını, hem akciğer dokusunu birlikte tutan, karışık bir solunum maruziyeti hastalığıdır. Daha çok kaynak dumanının uzun süreli sonuçlarını tanımlar. Pnömokonyoz, madencilerde ve diğer birçok tozlu meslekte olduğu gibi, akciğerde tozların birikimi ve buna bağlı olarak gelişen hastalıkların genel adıdıdır. Diğer pnömokonyozların aksine, kaynakçı pnömokonyozunun, tozdan korunma tedbirlerine özen gösterilmesiyle tamamen ya da kısmen gerileme umudu vardır 1,8,10 . ve Wang ve arkadaşlarının 16 yaptığı çalışmalarda PEN’in erkek çocuklarda, daha sık görüldüğü saptanmıştır. Ülkemizde daha önce yapılan çalışmalarda da özellikle Serel ve arkadaşlarının 10,16 5754 çocuğu kapsayan
  • çalışmasında da PEN erkek çocuklarda daha sık gözlendiğini saptamışlardır. Çalışma grubumuzdaki çocukların % 58’i erkek, % 42’si kızdı. Çalışmamızda da benzer şekilde erkeklerde daha çok PEN olduğu görüldü ancak istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanamadı (p=0,868). Bu çalışmanın saha çalışması olmaması ve çalışmanın üçüncü basamak bir sağlık kurumunda seçilmiş vakalarda yapılmış olmasının sonuçları etkilenmiş olduğu düşünüldü. Enürezis tanımına girme yaşı tartışmalı olduğundan cinsiyete, ıslatma şekline ve sıklığına göre farklı yaşlar kullanılmaktadır. Diagnozis and Statistical Manual of Mental Disorder (DSM IV) tanı sistemine göre, beş yaşından büyük çocukların, diğer bir tanı sistemi olan International Classification of Mental Disease’de (ICD-1O)’a göre ise dört yaşından büyük çocuklar olarak kabul edilmektedir 1,16,17 . Çalışmamızın tanımlayıcı bir çalışma olması için yedi yaş ve üzeri çocuklar alınarak çalışma grubumuz oluşturuldu. Çalışma grubunun yaşı 7–15 yıl (8,5±2,4 yıl), kontrol grubunun yaşı 7–14 yıl (10±1,9 yıl)’dı. Primer enürezis nokturna tanısı ile polikliniğe başvuran ve rasgele seçilen hastaların yaş dağılımı incelendiğinde yaş arttıkça EN sıklığının azaldığını gösteren çok sayıda çalışma vardır. Hansakunachai ve arkadaşlarının 18 enürezisin önemli bir toplumsal problem olduğunu göstermek için 3453 okul çağındaki 5-15 yaş arası Taylandlı çocuk üzerinde bir çalışma yapmıştır.
  • Yaptığı bu çalışmada enürezisin %4,7 gözlendiği ve bunun da %3,9’unun EN olduğunu saptamıştır. Yaş grubu olarak incelendiğinde ise, beş yaşında %10, yedi yaşında %5,3, on yaşında %3, 12 yaşında %1,2 ve 13–15 yaş arasında ise hiç enüretik çocuk saptamışlardır. Çalışmanın sonunda yaş ilerledikçe enüreziste azalma olduğunu gözlenmiştir. Vulliamj ve arkadaşları 19 ile Brock ve arkadaşları 20 yaş ile EN sıklığının azalmakta olduğunu göstermiştir. Bizim çalışmamızda da çalışma grubunun %70’i 7–9 yaş arasında idi. Küçük yaş grubunda prevalansın çok yüksek olması ve yaşla birlikte prevalansın düşmesi bunu desteklemektedir. PEN beş yaşındakilerin yaklaşık %20’sinde görülürken, altı yaşındakilerin %10 kadarında görülür ve yıllık %15 gibi spontan düzelme gözlenir. Yaptığımız bu çalışmada da gösterildiği gibi yaş arttıkça enürezis sıklığı azalmaktadır 18,19,20 Primer enürezis nokturnanın etiyolojisinde aile öyküsünün rolü yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Wang ve arkadaşları 16,21 .Çin’de PEN etiyolojisinde aile öyküsünün etkisini araştırmak için 411 PEN’li çocuk üzerinde bir çalışma yapmıştır. Bu çocukların 235’i erkek ve 176’sı kız olduğu gözlemiştir. Erkek / kız oranı 1.3/1 olduğu saptamıştır. Primer enürezis nokturnalı bu çocukların 94’ünde (%22,87) pozitif aile öyküsü tespit etmiştir. Aile öyküsü olan çocukların da % 48,9’unda babasında, %8,51’inde annede, %6,38’inde her ikisinde, %6,38’inde erkek veya kız kardeşinde, %29,79’unda büyükanne veya büyükbabasında enürezis öyküsü saptanmıştır. Hansakunachai ve arkadaşlarının 18,21yaptığı çalışmada da benzer şekilde aile öyküsünün önemi anlaşılmıştır. Ferguson ve arkadaşlarının 21 prospektif olarak sekiz yıl süren 1265 çocuğu kapsayan
  • PEN’deki aile öyküsünü araştıran çalışmasında idrar kontrolünün kazanılmasında en önemli faktörün aile öyküsü olduğu saptanmıştır. Anne-baba ya da kardeşlerin iki veya daha fazlasında enürezis öyküsü varsa idrar kontrolünün normal çocuklara göre bir buçuk yıl daha geç kazanıldığını göstermişlerdir. Loeys ve arkadaşları 22 PEN’lı 32 ailede yaptıkları genetik araştırmada dokuz ailede 22 q 11, altı ailede 13q 13–14 ve 4 ailede 12 q kromozomları ile ilişki bulmuşlardı. Kısaca EN’nın bazı ailelerde daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bu nedenle genetik bir zemin olduğu açıktır. Bayoumi ve arkadaşlarının 23 , yaptığı başka bir çalışmada da kromozom 12q ve 13q’nun enürezis genotipinde önemli olduğunu saptamışlardır. Ayrıca immunogenetik yönden yapılan çalışmalarda HLA-DQ1’in hasta grubunda % 77,7 gibi yüksek bir oranda bulunduğu saptanarak (kontrol grubunda % 38 olan bu oran istatiksel olarak anlamlı bulunmuş) EN ile HLA-DQI arasında birliktelik olduğu gösterilmiştir 24 . Çalışmamızda EN’sı olan Grup I’i % 70’inde aile öyküsü pozitif bulunmuştur (p<0,001). Ailesinde EN öyküsü bulunan çocuklarda, öykü bulunmayanlara göre 13 kat daha fazla EN gelişme riskinin fazla olduğu saptanmıştır. Çalışmamızda PEN’li çocuklara bu testlerden kan eozinofil sayısını, total IgE düzeyini ve prik deri testini kullanarak atopi varlığını araştırdık. Her iki grupta kan eozinofil sayısı ve total IgE düzeyi değerlendirildi incelendi. Çalışma grubunda kan eosinofil sayısı 0,2±0,2 olarak, kontrol grubunda da 0,1±0,2 olarak bulundu. İstatistiksel açıdan incelendiğinde ise anlamlı bir fark olmadığı anlaşıldı. Çoğu hasta için enürezis ve atopi arasındaki ilişkiye dair objektif bir kanıt olmadığı halde, seçilmiş bireylerin küçük bir grubunda böyle bir ilişkiden söz edilmiştir. Zaleski ve arkadaşları 25 , gıda alerjisine bağlı olarak salınan kimyasal mediatörlerin mesane düz kasında hiperaktiviteye sebep olduğu ve buna bağlı olarak fonksiyonel mesane kapasitesinde azalma olduğunu göstermişlerdir. Bu sorunların, diyetteki allerjen ortadan kaldırıldığında düzeldiği gözlenmiştir. Atopik kişilerde Öğretmenler, sağlığı geliştirme konusunda anahtar rol oynarlar. Sağlık çalışanlarının bilgi ve kaynaklarından istifade ederek öğrencilere sağlığı geliştirme programlarını en iyi aktarabilen ve uygulayabilen gruptur. Sağlığı geliştirmek için sağlık eğitiminin, sağlık personeli danışmanlığında, öğretmenin yapması en etkili yollardan biridir 3 Hemşire okul sağlığı ekibinin üyesi olmakla birlikte koordinatörlük görevini de üstlenebilen ideal kişidir. Sağlık ve eğitim arasında tanımlanmış bir ilişki vardır ve okul hemşiresinin varlığı, öğrencinin iyilik halini ve okul başarısını doğrudan etkilemektedir 16-19 . Okul sağlığı ekibinde hemşire, anahtar rol alır. Okulda sürekli bulunabilen bir hemşire sağlık taramaları ve izlemi yapabilir, sağlık eğitimi verebilir, sağlık koordinatörüne yardımcı olabilir, okul aşılamalarını yapabilir ve acil durumlara müdahale edebilir 16,17,20,21 . Amerikan Pediatri Akademisi (AAP) okul sağlığı konusunda eğitilmiş ve seçilmiş, 750 öğrenciye 1 okul hemşiresinin, okul sağlığı merkezlerinin işini kolaylaştırıp geliştirmesi nedeniyle istihdam edilmesini önermektedir 22 . Hemşire; okulla hekim, okulla okul merkezli sağlık birimleri arasındaki bağlantıyı sağlamada anahtar rol oynar 6 . Ülkemizde ‘’her okula bir hemşire projesi‘’ mevcut 23 ancak okul sağlığı konusunda eğitilmiş hemşire hemen hiç yokken normal hemşire sayısının yetersizliği, bu projenin uygulanabilirliğini azaltmaktadır. Türkiye 2010 istatistiklerine göre kamu ve resmi kuruluşlarda
  • çalışan ortalama hemşire ve sağlık memuru sayısı 197.000 iken resmi ilköğretim ve orta öğretim kurumlarının sayısı yaklaşık 41.300 civarında bulunmuştur 1 . Bu rakamlar bile bu uygulamanın çok zor hayata geçirilebileceğini göstermektedir. Ülkemizde bazı özel okullar ve yatılı okullarda uygulanan bu proje, pilot bölgelerde, pilot uygulamalar şeklinde büyük ve kalabalık okullarda başlatılıp zamanla tüm ülkeye yaygınlaştırılabilir. Okul sağlığı alanında çalışan hekim, çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı (ideal olan), halk sağlığı uzmanı, aile hekimi veya bu alanda özel eğitim gören pratisyen hekim olabilir. Hekim; öğrencilerin muayenesini yapmak, okul personeline ve öğrencilere yönelik sağlık eğitimi ile danışmanlık yapmak, hemşire ile işbirliği içinde çalışmak, okul sağlığı programını yapmak ve denetlemekten sorumludur. Ancak ülkemizde okul sağlığı ile sadece sosyal pediatri uzmanları ve bazı halk sağlığı uzmanları ilgilenmektedir. ABD’de çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının % 50-70 kadarı okul sağlığı ile ilgilenmekteyken ancak sadece % 20’si bu konuda eğitim aldığını ifade etmektedir 24 Araştırmalar, ağız ve diş sağlığına ilişkin sorunların genellikle en sık görülen sağlık sorunları olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, diş hekiminin İşçilerin sekizinde ILO 2000 sınıflamasına göre değişen profüzyonlarda küçük opasiteler görüldü. Bu işçilerin ortalama çalışma süresi 19.37 ± 7.23 yıl ve günlük ortalama çalışma süreleri 5.25 ± 2.60 saat idi. Altı hasta gaz altı tipi kullanmaktaydı ve 7 hasta korunma önlemlerine uymuyordu. Hiçbirinin işyerinde havalandırma sistemi mevcut değildi.   İleri profüzyonda bile (3/+) küçük opasitelerin görülmüş olması, korunmasız koşullarda yapılan kaynakçılık işlemlerinin, pnömokonyoz yaptığı bilinen diğer mesleklerdeki kadar etkilenme olabileceğinin göstergesidir.
  • Kaynakçılarda akciğer kanseri sıklığının da yüksek olduğuna dair bulgular vardır. En önemli risk faktörü olarak da paslanmaz çelik içerisindeki krom suçlanmaktadır. Ancak sigara içimi daha büyük bir zararlıdır ve ikisinin etkisini ayırt etme imkanı yoktur 3 . Kaynak dumanı içerisindeki taneciklerin en küçüklerini metallerin yanma ürünleri oluştururlar. Bunlar akciğerin en derinlerine kadar ulaşmakla kalmaz, adeta gaz gibi davranarak kana da karışır ve vücudun diğer organlarına da dağılırlar. Böylece akciğer dışında da zararlı etkilere neden olabilirler. Kalp damar sistemini etkileyerek damar sertliği, yüksek tansiyon, kalp krizi gibi hastalıklara zemin hazırlarlar 1 . Kapalı ortamda yapılan kaynak işlemlerinin riski daha yüksektir. Kaynak dumanı, çalışanın solunum mesafesine erişmeden önce, lokal egzoz havalandırma yöntemleriyle başarıyla uzaklaştırılmalıdır. Ayrıca, ortamın taze havayla beslenme hızı da artırılmalıdır. Kullanılan malzemelerin malzeme güvenlik veri formları incelenmeli önerilen tavsiyelere mutlaka uyulmalıdır. Kaynatılacak metallerin yüzey temizliği gerekli ise, su bazlı temizleyiciler tercih edilmelidir. Çözücüler kullanılmak zorunda ise, mümkünse işlem açık ortamda yapılmalı ve yeterince havalandırıldıktan sonra kaynak işlemine geçilmelidir. Henüz temizlenmiş, ıslak yüzeylerde kaynak yapılmamalıdır. Kolay yanmayan kumaştan yapılmış iş elbiseleri, deri önlük, uzun manşetli eldiven, pelerinli baret, kaynakçı gözlüğü ve siperi, lokal havalandırmanın yetersiz olduğu koşullarda uygun solunum maskesi kullanılmalıdır. Ortamdaki oksijen yoğunluğu % 18’den az olmamalıdır. Unutulmamalıdır ki, meslek hastalıkları kader değildir. Tam tersine; nedenleri bilindiğine göre, tamamen önlenebilir hastalıklardır. Diğer yandan, meslek hastalıklarından korunmak, onları tedavi ve tazmin etmekten hem daha ucuzdur, hem daha insancıldır. Eğitim ve bilinç düzeyinin artırılması korunmanın ilk basamağıdır. Bilinen bir hastalık, bilinen tedavi yöntemlerine rağmen düzelmemekte inat ediyorsa, hem hasta, hem de hekimi tarafından meslekle ilişkili

Okul Sağlığında Neredeyiz?

Year 2014, , 29 - 33, 25.03.2014
https://doi.org/10.17098/amj.42040

Abstract

Özet

Çocuklarımızın hayatının büyük bir kısmının geçtiği okulda, eğitim ve öğretim yanısıra sağlıklı yaşam için yapılacak herşey okul sağlığı kapsamındadır. Ülkemizde okul sağlığı konusunda bazı ümit verici uygulamalar olup bu çabalarınyaygınlaşması ve devamlılık arzetmesi istenen düzeyde olamamıştır. Koruyucu sağlık hizmetlerinin önemli bir parçasıolan okul sağlığı hizmetleri, sistemli bir şekilde planlanıp uygulanır ve devamlılık arz ederse daha sağlıklı bir toplumhedefine ulaşmak için büyük adımlardan birini atılmış olur.

References

  • Şimşek C. Kaynakçı Akciğeri.T. Klin. Tıp Bilimleri 1992; 12: 212-218
  • Şimşek C, Kalaycıoğlu O, Beder S ve ark. Kaynakçı Siderozisi ve Pulmoner Alveoler Proteinozis. T. KIin.Tıp Bilimleri. 1992; 12: 250-253
  • Chadha P, Singh Z. Health concerns in welding industry. International Journal of Enhanced Research in Science Technology & Engineering. 2013; 2(1): 2319-7463
  • Tunç ÖK, Aygün R, Köktürk N, Ekim N, Tunç İ. Şeker Fabrikası Kaynakçılarında Solunum Sistemine Ait Klinik Bulgular ve Akciğer Fonksiyon Testleri. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2003; 51(3): 271-276
  • Temel O, Şakar AC, Yaman N ve ark. Occupational asthma in welders and painters. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2010; 58(1): 64-70
  • Sung JH, Choi BG, Maeng SH et al. Recovery from Welding-Fume-Exposure-Induced Lung Fibrosis and Pulmonary Function Changes in Sprague Dawley Rats. Toxicological Sciences 2004; 82: 608–613
  • Şimşek C. Toksik inhalasyonlara bağlı akciğer hastalıkları. Klinik gelişim, Meslek hastalıkları özel sayısı 2011 ; 23(4): 71-78
  • Kelleher P, Pacheco ,and Newman LS. Inorganic Dust Pneumonias: The Metal-Related Parenchymal Disorders. Environ Health Perspect 2000; 108(suppl 4): 685-696
  • Kusaka Y, Sato K, Suganuma N and Hosoda Y. Metal-Induced Lung Disease: Lessons from Japan’s Experience. J Occup Health 2001; 43: 1–23
  • Funahashi A, Schlueter Dp, Pintar K, et al. Welders' pneumoconiosis: tissue elemental microanalysis by energy dispersive x ray analysis. British Journal of Industrial Medicine 1988;45:14-18 ilk yardım eğitim projesi, okullarda şiddetin önlenmesine yönelik çalışmalar, tarama programları, ağız ve diş sağlığı ile ilgili tarama ve bilinçlendirme çalışmaları, madde bağımlılığı ile mücadele çalışmaları (sigara-alkol ve uyuşturucular), ulusal tütün komitesi çalışmaları, ergenlerin sağlık bilincinin geliştirilmesi projesi, ERDEP
  • (ergenlik dönemi değişim projesi), sağlığın teşviki ve geliştirilmesi çalışmaları, beslenme ve obezite konusunda okul çağı çocuklarının bilinçlendirilmesi çalışmaları, okullarda toplu beslenme ile ilgili çalışmalar, okul kantinleri ile ilgili çalışmalar, hijyen ve el yıkama ile ilgili çalışmalar, okul ve çevresinde çevre sağlığı çalışmaları, okullarda içme suyu çalışmaları, iyotlu tuz kullanımı, talasemi eğitim çalışmaları, HIV/AIDS önleme ve eğitim çalışmaları, sağlıkla ilgili özel gün ve hafta çalışmaları, bağışıklama çalışmaları (okul aşıları), okul çalışanları ve öğrencilere yönelik sağlık eğitimi kapsamındaki çalışmalar, öğrencilerin sağlık kontrollerinin yapılması, okullar ve çevrelerindeki işyerlerinin tetkik ve kontrolleri gibi programlar, projeler planlanmakta ve uygulanmaya çalışılmaktadır 33,35 Bu projeler içerisinde önemli bir yer tutan sağlığı geliştiren okullar projesi ile okulda bulunan herkesin sağlığını korumak ve iyileştirmeye yönelik önlemler geliştirir, sağlığı geliştirme sürecine öğrencilerin ve tüm personelin bilinçli olarak katılmasını sağlar, okul fiziki çevresi alt yapısını bu kavrama uygun hale getirir, aile ve toplumla saygın, yetişkin eğitim ilkelerini esas alan bir ilişki içinde olur, öğrenci, okul personeli ve ailelerin koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanmalarını sağlayacak işbirliğini geliştirir, tüm ilişkilerde öğrenci, ana-baba ve personelin öz-saygılarını geliştirme ve öğrenme ve sağlıkla ilgili kişisel sorumluluk alma eğilimlerini destekler, eğitimde içerik kadar öğrenme süreci ve öğrenme yaşantılarına önem verir, okul dışı etkinliklerin sağlığı geliştirmenin bir parçası olarak görülmesini sağlar 3,6 Ülkemizde “Avrupa’da Sağlığı Geliştiren Okullar Ağı (ASGO) Projesi”, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan 1995 tarihli protokol
  • çerçevesinde yürütülmektedir ve tüm yurda yayılmasına çalışılmaktadır. Ancak 17 yıl içerisinde sadece 208 okul, sağlığı geliştiren okullar kapsamında bulunmaktadır 33-35 . Küçüksüleymanoğlu’nun sağlığını geliştiren okullar kapsamında olan ve olmayan okullardaki öğrencileri karşılaştırdığı bir çalışmada ASGO kapsamındaki okullarda sağlık eğitimin önemsendiği ve öğrencilerde duyarlılık oluşturulmaya çalışıldığı ve bu okulların sağlığı geliştirme konusundaki yeterliliğinin daha iyi olduğu sonucuna varılmıştır 36 . Bu projenin ülke geneline yaygınlaşması için daha fazla çaba sarfetmemiz gerekecektir. İlk defa Amerika Birleşik Devletleri 1970’lerde okullardaki küçük sağlık merkezlerini (revir) büyüterek okul temelli sağlık merkezleri (school based health center) (OTSM) kurarak eğitim ve sağlık sistemini çocuk ve adelosan sağlığını ön planda tutacak ortak paydada birleştirmiştir. Özellikle sosyoekonomik durumu düşük
  • çocuk ve ailelerinin sağlık ve sosyal konularda iyileştirilmesi, eğitim ve desteklenmesi konusunda büyük adımlar atmıştır 6,30 . Ülkemiz için düşündüğümüzde OTSM’lerin program, proje ve uygulamalarını sağlık bakanlığı diğer kuruluşlarla birlikte yurt çapında uygulamaya çalışmakta ancak bu programlar ülke geneline yayılamamakta ve devamlılık arzetmemektedir. Bu yüzden Sağlık Bakanlığının bu programlar için harcadığı maliyet ve emek yerine belki de her il ve ilçede okul sayıları ve yoğunluklarına göre belli sayıda OTSM’ler kurup proje ve programların daha iyi uygulanması, öğrencilere ve ailelere sağlık eğitiminin daha düzenli ve verimli biçimde verilmesi, koruyucu hekimlik hizmetlerinin daha verimli olması ve dolayısıyla sağlığını geliştiren okulları da kapsayan sağlığını geliştiren toplum hedefine varılabilir. Bu konuda toplum sağlığı merkezleri ile işbirliği yapılması konusunda yönerge mevcut 37 ancak henüz yapılandırılamamıştır. Görüyoruz ki sağlığını geliştiren okullar sayesinde sağlıklı bir toplum oluşturmak için adımlar atılabilmektedir. Ancak ülkemizin imkanları yeterli olmadığı veya verimli kullanılamadığı için sağlıklı bir toplum oluşturmada başarılı adımlar atılamamakta veya sonuca ulaşılamamaktadır. Koruyucu sağlık hizmetlerinin önemli bir parçası olan okul sağlığı hizmetleri, sistemli bir şekilde planlanıp uygulanır ve devamlılık arz ederse daha sağlıklı bir toplum hedefine ulaşmak için büyük adımlardan birini atılmış olur. Referanslar Türk İstatistik Kurumu. Türkiye İstatistik Yıllığı 2010. http://www.sp.gov.tr/documents/planlar/TUIK web adresinden 02012 tarihinde indirilmiştir.
  • WHO. http: //www.who.int /about/definition /en /print. html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetlerinde Okul Sağlığı Kitabı. Sağlığı Koruma ve Geliştirme, Ankara, 2008.
  • Lohrmann D K.A Complementary Ecological Model of the Coordinated School Health Program. Journal of School Health. 2010;80(1):1-9.
  • Brown M B, BBolen L M.The School-Based Health Center as a Resource for Prevention and Health Promotion. Psychology in the Schools. 2008; 45(1),:28-38.
  • Committee on School Health. School Health Centers and Other Integrated School Health Services. Pediatrics 2001;107:198-201.
  • Çağlayaner H, Gönenli H, Etkin Eğitim Açısından Okul Sağlığı. Aile Hekimliği Dergisi, 1998;2(1): 31-39.
  • Çocuk Sağlığı Derneği, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü. İlköğretim Çağında Okul Sağlığı. Deneyim paylaşımı ve gelecek için öneriler. 24 Ekim 2003, İstanbul.
  • Tabak, R. S. (1989). Sağlık Eğitiminde Bilgi Transferinin Önemi.
  • Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Saat, Z. (1986). Çocuktan Ailesine Sağlık Eğitimi Yöntem
  • Araştırması. Aile Sağlığı Doktora Tezi, H.Ü, Ankara. Hikmet P. Okul Sağlığı. Bertan M, Güler Ç. (eds) Halk Sağlığı Temel Bilgiler (içinde) Güneş Kitabevi, Ankara, 1995:210-224.
  • MEB. Orta öğretim programı. http://ttkb.meb.gov.tr/ program. aspx. web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Committee on School Health. School Health Assessments. Pediatrics 2000;105;875-877.
  • TSE TS 9518, İlköğretim Okulları-Fiziki Yerleşim-Genel Kurallar. Nisan 2000, Ankara.
  • Duygu S. Güler Öztürk D SG, Bıkmaz F H. İlköğretim Programlarında Sağlık Bilinci: Sağlığa Bütüncül Yaklaşım Çerçevesinde Bir İçerik Analizi. Ankara University, Journal of Faculty of Educational Sciences.2007; 40(2): 215-242.
  • Whitehead, D. (2006). The health-promoting school: What role for nursing? Journal of Clinical Nursing, 15, 264-271.
  • Council on School HealthRole of the School Nurse in Providing School Health Services. Pediatrics 2008;121;1052-1056.
  • Telljohann S, Dake J, Price J. Effect of full-time versus partime school nurses on attendance of elementary students with asthma. J Sch Nurs. 2004;20(6):331–334.
  • Guttu M, Engelke MK, Swanson M. Does the school nurse-tostudent ratio make a difference? J Sch Health. 2004;74(1):6–9.
  • Allen G. The impact of elementary school nurses on student attendance. J Sch Nurs. 2003;19(4):225–230.
  • National Association of School Nurses. Issue Brief: School Health Nursing Services Role in Health Care: Role of the School Nurse. Silver Spring, MD: National Association of School Nurses; 2002. Available at: www.nasn.org/Default.aspx?tabid_279. Accessed April.
  • US Department of Health and Human Services. Healthy People 2010: Understanding and Improving Health. Washington, DC: US Public Health Service; 2000
  • MEB. http:// www.personelmeb.net /mevzuat /ortaogretimkurumlari-yonetmelik-taslagi-h56319.html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Nader P R, Broyles S L, Brennan I, et al. Two National Surveys on Pediatric Training and Activities in School Health: 1991 and 2001. Pediatrics. 2003;111(4): 730-734.
  • Kalyoncu C,MetintasS, Balız S,et al. Eğitim Araştırma Bölgesinde İlköğretim Öğrencilerinde Sağlık Düzeyleri ve Okul Tarama Muayeneleri Sonuçlarının Değerlendirilmesi. TAF Prev Med Bull. 2011; 10(5): 511-518.
  • Akış N, Aydın N, Aksu H. Bursa ili Orhangazi İçesi Merkez İlkögretim Okullarında Öğrencilerin Sağlık Durumlarının Değerlendirilmesi. Sağlık ve Toplum Dergisi.2003; 13(3): 42-45.
  • Nahçıvan N, Erdogan S, Çalışkan M. Bir İlköğretim Okulunda Okul Sağlığı Hemsireliği Uygulamalarının Değerlendirilmesi. Hemşirelik Forumu. 2000; 3(4): 10-16.
  • Yaramış N, Karataş N, Ekti F, Aslantaş D. Nevşehir ili Merkezi’nde Bulunan İlköğretim Çağındaki Çocukların Ağız Sağlığı Durumu ve Allışkanlıklarının Belirlenmesi. Sted. 2005; 14(12): 256-259.
  • Çivi S, Koruk İ. Konya ili 4 no’lu Sağlık Ocağı Bölgesindeki ilköğretim Okulu Birinci Sınıf Öğrencilerinin Genel Sağlık Düzeyleri, VIII. Halk sağlığı Kongresi Bildiri Kitabı, 2002, s. 585.
  • Ayrancı U. Bir Grup İlkokul Öğrencisinde Diş Çürüğü Saptama Araştırması. Sted. 2005;14(3):50-54.
  • Rowling L. Strengthening “school” in school mental health promotion. School mental health promotion.2009;109(4):357-368.
  • Soyluoğlu, B. (2003 ). Çağdaş sağlık anlayışı.http: // www. bilkent. edu. tr/ ~ bilheal/ aykonu/ Ay2003/ kasim03/ cagdassaglik. html Erişim Tarihi: 14.06.2012.
  • T.C Milli Eğitim Bakanlığı Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı. http://sdb.meb.gov.tr/okulsagligi.html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Polat H. Sağlığın Okullarda Geliştirilmesi Projesi. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A.D, Nisan 1995, Ankara.
  • Sağlığını Geliştiren Okullar Projesi.http: //iogm. meb. gov.tr/pages.php? page= projects&id=15 Erişim Tarihi: 14.06.2012
  • Küçüksüleymanoğlu R. Öğrencilerin Bakış Açısından Sağlığını Geliştiren Okullar Ağı Projesi. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 2010;2 :65-84.
  • Sağlık bakanlığı(2010). Toplum Sağlığı Merkezlerinin Kurulması ve Çalıştırılmasına Dair Yönerge. www.saglik.gov.tr/ TR/dosya/ 1-72984/h/ tsmyonerge web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Ülkemizin nüfusu her ne kadar son yıllarda yaşlanıyor olsa da pek çok ülke ile kıyaslandığında genç nüfusumuzun genel nüfus içindeki payı oldukça yüksektir. Ülkemizin 5-19 yaş nüfusu halen 24 milyondan daha fazladır. Okul öncesi eğitim, ilk ve orta öğretim kurumlarına devam eden çocuklar, toplam nüfusun yaklaşık yüzde 32’sini oluşturmaktadır 1 . Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı bütüncül bir bakış açısıyla ele almış ve "Yalnızca hastalık ya da sakatlığın bulunmaması değil, aynı zamanda bedensel, ruhsal ve sosyal yönlerden tam bir iyilik hali" olarak tanımlamıştır 2 . Okul sağlığı ise öğrencilerin ve okul çalışanlarının sağlığının değerlendirilmesi, geliştirilmesi, sağlıklı okul yaşamının sağlanması ve sürdürülmesi, öğrenciye ve dolayısıyla topluma sağlık eğitiminin verilmesi için yapılan çalışmaların tümünü kapsamaktadır. Okul sağlığı hizmetlerinin amaçları; toplumda okul çağındaki bütün çocukların olabilecek en iyi bedensel, ruhsal ve toplumsal sağlığa kavuşmalarını sağlamak ve sürdürmek, okul çocuklarının sağlıklı bir çevrede gelişimini sağlamak ve çocukların, ailelerinin ve toplumun sağlık düzeyini yükseltmektir. Okul Sağlığının Bileşenleri Nelerdir? Okul sağlığının; öğrenci sağlığı, okul çevresi, sağlık eğitimi ve okul çalışanlarının sağlığı olmak üzere dört boyutu vardır 3-11 Öğrenci sağlığı; Sağlığı korumayı, geliştirmeyi, Şimşek C. Kaynakçı Akciğeri.T. Klin. Tıp Bilimleri 1992; 12: 212-218
  • Şimşek C, Kalaycıoğlu O, Beder S ve ark. Kaynakçı Siderozisi ve Pulmoner Alveoler Proteinozis. T. KIin.Tıp Bilimleri. 1992; 12: 250-253
  • Chadha P, Singh Z. Health concerns in welding industry. International Journal of Enhanced Research in Science Technology & Engineering. 2013; 2(1): 2319-7463
  • Tunç ÖK, Aygün R, Köktürk N, Ekim N, Tunç İ. Şeker Fabrikası Kaynakçılarında Solunum Sistemine Ait Klinik Bulgular ve Akciğer Fonksiyon Testleri. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2003; 51(3): 271-276
  • Temel O, Şakar AC, Yaman N ve ark. Occupational asthma in welders and painters. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2010; 58(1): 64-70
  • Sung JH, Choi BG, Maeng SH et al. Recovery from Welding-Fume-Exposure-Induced Lung Fibrosis and Pulmonary Function Changes in Sprague Dawley Rats. Toxicological Sciences 2004; 82: 608–613
  • Şimşek C. Toksik inhalasyonlara bağlı akciğer hastalıkları. Klinik gelişim, Meslek hastalıkları özel sayısı 2011 ; 23(4): 71-78
  • Kelleher P, Pacheco ,and Newman LS. Inorganic Dust Pneumonias: The Metal-Related Parenchymal Disorders. Environ Health Perspect 2000; 108(suppl 4): 685-696
  • Kusaka Y, Sato K, Suganuma N and Hosoda Y. Metal-Induced Lung Disease: Lessons from Japan’s Experience. J Occup Health 2001; 43: 1–23
  • Funahashi A, Schlueter Dp, Pintar K, et al. Welders' pneumoconiosis: tissue elemental microanalysis by energy dispersive x ray analysis. British Journal of Industrial Medicine 1988;45:14-18 Toplum Liderleri ilk yardım eğitim projesi, okullarda şiddetin önlenmesine yönelik çalışmalar, tarama programları, ağız ve diş sağlığı ile ilgili tarama ve bilinçlendirme çalışmaları, madde bağımlılığı ile mücadele çalışmaları (sigara-alkol ve uyuşturucular), ulusal tütün komitesi çalışmaları, ergenlerin sağlık bilincinin geliştirilmesi projesi, ERDEP
  • (ergenlik dönemi değişim projesi), sağlığın teşviki ve geliştirilmesi çalışmaları, beslenme ve obezite konusunda okul çağı çocuklarının bilinçlendirilmesi çalışmaları, okullarda toplu beslenme ile ilgili çalışmalar, okul kantinleri ile ilgili çalışmalar, hijyen ve el yıkama ile ilgili çalışmalar, okul ve çevresinde çevre sağlığı çalışmaları, okullarda içme suyu çalışmaları, iyotlu tuz kullanımı, talasemi eğitim çalışmaları, HIV/AIDS önleme ve eğitim çalışmaları, sağlıkla ilgili özel gün ve hafta çalışmaları, bağışıklama çalışmaları (okul aşıları), okul çalışanları ve öğrencilere yönelik sağlık eğitimi kapsamındaki çalışmalar, öğrencilerin sağlık kontrollerinin yapılması, okullar ve çevrelerindeki işyerlerinin tetkik ve kontrolleri gibi programlar, projeler planlanmakta ve uygulanmaya çalışılmaktadır 33,35 Bu projeler içerisinde önemli bir yer tutan sağlığı geliştiren okullar projesi ile okulda bulunan herkesin sağlığını korumak ve iyileştirmeye yönelik önlemler geliştirir, sağlığı geliştirme sürecine öğrencilerin ve tüm personelin bilinçli olarak katılmasını sağlar, okul fiziki çevresi alt yapısını bu kavrama uygun hale getirir, aile ve toplumla saygın, yetişkin eğitim ilkelerini esas alan bir ilişki içinde olur, öğrenci, okul personeli ve ailelerin koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanmalarını sağlayacak işbirliğini geliştirir, tüm ilişkilerde öğrenci, ana-baba ve personelin öz-saygılarını geliştirme ve öğrenme ve sağlıkla ilgili kişisel sorumluluk alma eğilimlerini destekler, eğitimde içerik kadar öğrenme süreci ve öğrenme yaşantılarına önem verir, okul dışı etkinliklerin sağlığı geliştirmenin bir parçası olarak görülmesini sağlar 3,6 Ülkemizde “Avrupa’da Sağlığı Geliştiren Okullar Ağı (ASGO) Projesi”, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan 1995 tarihli protokol
  • çerçevesinde yürütülmektedir ve tüm yurda yayılmasına çalışılmaktadır. Ancak 17 yıl içerisinde sadece 208 okul, sağlığı geliştiren okullar kapsamında bulunmaktadır 33-35 . Küçüksüleymanoğlu’nun sağlığını geliştiren okullar kapsamında olan ve olmayan okullardaki öğrencileri karşılaştırdığı bir çalışmada ASGO kapsamındaki okullarda sağlık eğitimin önemsendiği ve öğrencilerde duyarlılık oluşturulmaya çalışıldığı ve bu okulların sağlığı geliştirme konusundaki yeterliliğinin daha iyi olduğu sonucuna varılmıştır 36 . Bu projenin ülke geneline yaygınlaşması için daha fazla çaba sarfetmemiz gerekecektir. İlk defa Amerika Birleşik Devletleri 1970’lerde okullardaki küçük sağlık merkezlerini (revir) büyüterek okul temelli sağlık merkezleri (school based health center) (OTSM) kurarak eğitim ve sağlık sistemini çocuk ve adelosan sağlığını ön planda tutacak ortak paydada birleştirmiştir. Özellikle sosyoekonomik durumu düşük
  • çocuk ve ailelerinin sağlık ve sosyal konularda iyileştirilmesi, eğitim ve desteklenmesi konusunda büyük adımlar atmıştır 6,30 . Ülkemiz için düşündüğümüzde OTSM’lerin program, proje ve uygulamalarını sağlık bakanlığı diğer kuruluşlarla birlikte yurt çapında uygulamaya çalışmakta ancak bu programlar ülke geneline yayılamamakta ve devamlılık arzetmemektedir. Bu yüzden Sağlık Bakanlığının bu programlar için harcadığı maliyet ve emek yerine belki de her il ve ilçede okul sayıları ve yoğunluklarına göre belli sayıda OTSM’ler kurup proje ve programların daha iyi uygulanması, öğrencilere ve ailelere sağlık eğitiminin daha düzenli ve verimli biçimde verilmesi, koruyucu hekimlik hizmetlerinin daha verimli olması ve dolayısıyla sağlığını geliştiren okulları da kapsayan sağlığını geliştiren toplum hedefine varılabilir. Bu konuda toplum sağlığı merkezleri ile işbirliği yapılması konusunda yönerge mevcut 37 ancak henüz yapılandırılamamıştır. Görüyoruz ki sağlığını geliştiren okullar sayesinde sağlıklı bir toplum oluşturmak için adımlar atılabilmektedir. Ancak ülkemizin imkanları yeterli olmadığı veya verimli kullanılamadığı için sağlıklı bir toplum oluşturmada başarılı adımlar atılamamakta veya sonuca ulaşılamamaktadır. Koruyucu sağlık hizmetlerinin önemli bir parçası olan okul sağlığı hizmetleri, sistemli bir şekilde planlanıp uygulanır ve devamlılık arz ederse daha sağlıklı bir toplum hedefine ulaşmak için büyük adımlardan birini atılmış olur. Referanslar Türk İstatistik Kurumu. Türkiye İstatistik Yıllığı 2010. http://www.sp.gov.tr/documents/planlar/TUIK web adresinden 02012 tarihinde indirilmiştir.
  • WHO. http: //www.who.int /about/definition /en /print. html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetlerinde Okul Sağlığı Kitabı. Sağlığı Koruma ve Geliştirme, Ankara, 2008.
  • Lohrmann D K.A Complementary Ecological Model of the Coordinated School Health Program. Journal of School Health. 2010;80(1):1-9.
  • Brown M B, BBolen L M.The School-Based Health Center as a Resource for Prevention and Health Promotion. Psychology in the Schools. 2008; 45(1),:28-38.
  • Committee on School Health. School Health Centers and Other Integrated School Health Services. Pediatrics 2001;107:198-201.
  • Çağlayaner H, Gönenli H, Etkin Eğitim Açısından Okul Sağlığı. Aile Hekimliği Dergisi, 1998;2(1): 31-39.
  • Çocuk Sağlığı Derneği, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü. İlköğretim Çağında Okul Sağlığı. Deneyim paylaşımı ve gelecek için öneriler. 24 Ekim 2003, İstanbul.
  • Tabak, R. S. (1989). Sağlık Eğitiminde Bilgi Transferinin Önemi.
  • Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Saat, Z. (1986). Çocuktan Ailesine Sağlık Eğitimi Yöntem
  • Araştırması. Aile Sağlığı Doktora Tezi, H.Ü, Ankara. Hikmet P. Okul Sağlığı. Bertan M, Güler Ç. (eds) Halk Sağlığı Temel Bilgiler (içinde) Güneş Kitabevi, Ankara, 1995:210-224.
  • MEB. Orta öğretim programı. http://ttkb.meb.gov.tr/ program. aspx. web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Committee on School Health. School Health Assessments. Pediatrics 2000;105;875-877.
  • TSE TS 9518, İlköğretim Okulları-Fiziki Yerleşim-Genel Kurallar. Nisan 2000, Ankara.
  • Duygu S. Güler Öztürk D SG, Bıkmaz F H. İlköğretim Programlarında Sağlık Bilinci: Sağlığa Bütüncül Yaklaşım Çerçevesinde Bir İçerik Analizi. Ankara University, Journal of Faculty of Educational Sciences.2007; 40(2): 215-242.
  • Whitehead, D. (2006). The health-promoting school: What role for nursing? Journal of Clinical Nursing, 15, 264-271.
  • Council on School HealthRole of the School Nurse in Providing School Health Services. Pediatrics 2008;121;1052-1056.
  • Telljohann S, Dake J, Price J. Effect of full-time versus partime school nurses on attendance of elementary students with asthma. J Sch Nurs. 2004;20(6):331–334.
  • Guttu M, Engelke MK, Swanson M. Does the school nurse-tostudent ratio make a difference? J Sch Health. 2004;74(1):6–9.
  • Allen G. The impact of elementary school nurses on student attendance. J Sch Nurs. 2003;19(4):225–230.
  • National Association of School Nurses. Issue Brief: School Health Nursing Services Role in Health Care: Role of the School Nurse. Silver Spring, MD: National Association of School Nurses; 2002. Available at: www.nasn.org/Default.aspx?tabid_279. Accessed April.
  • US Department of Health and Human Services. Healthy People 2010: Understanding and Improving Health. Washington, DC: US Public Health Service; 2000
  • MEB. http:// www.personelmeb.net /mevzuat /ortaogretimkurumlari-yonetmelik-taslagi-h56319.html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Nader P R, Broyles S L, Brennan I, et al. Two National Surveys on Pediatric Training and Activities in School Health: 1991 and 2001. Pediatrics. 2003;111(4): 730-734.
  • Kalyoncu C,MetintasS, Balız S,et al. Eğitim Araştırma Bölgesinde İlköğretim Öğrencilerinde Sağlık Düzeyleri ve Okul Tarama Muayeneleri Sonuçlarının Değerlendirilmesi. TAF Prev Med Bull. 2011; 10(5): 511-518.
  • Akış N, Aydın N, Aksu H. Bursa ili Orhangazi İçesi Merkez İlkögretim Okullarında Öğrencilerin Sağlık Durumlarının Değerlendirilmesi. Sağlık ve Toplum Dergisi.2003; 13(3): 42-45.
  • Nahçıvan N, Erdogan S, Çalışkan M. Bir İlköğretim Okulunda Okul Sağlığı Hemsireliği Uygulamalarının Değerlendirilmesi. Hemşirelik Forumu. 2000; 3(4): 10-16.
  • Yaramış N, Karataş N, Ekti F, Aslantaş D. Nevşehir ili Merkezi’nde Bulunan İlköğretim Çağındaki Çocukların Ağız Sağlığı Durumu ve Allışkanlıklarının Belirlenmesi. Sted. 2005; 14(12): 256-259.
  • Çivi S, Koruk İ. Konya ili 4 no’lu Sağlık Ocağı Bölgesindeki ilköğretim Okulu Birinci Sınıf Öğrencilerinin Genel Sağlık Düzeyleri, VIII. Halk sağlığı Kongresi Bildiri Kitabı, 2002, s. 585.
  • Ayrancı U. Bir Grup İlkokul Öğrencisinde Diş Çürüğü Saptama Araştırması. Sted. 2005;14(3):50-54.
  • Rowling L. Strengthening “school” in school mental health promotion. School mental health promotion.2009;109(4):357-368.
  • Soyluoğlu, B. (2003 ). Çağdaş sağlık anlayışı.http: // www. bilkent. edu. tr/ ~ bilheal/ aykonu/ Ay2003/ kasim03/ cagdassaglik. html Erişim Tarihi: 14.06.2012.
  • T.C Milli Eğitim Bakanlığı Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı. http://sdb.meb.gov.tr/okulsagligi.html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Polat H. Sağlığın Okullarda Geliştirilmesi Projesi. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A.D, Nisan 1995, Ankara.
  • Sağlığını Geliştiren Okullar Projesi.http: //iogm. meb. gov.tr/pages.php? page= projects&id=15 Erişim Tarihi: 14.06.2012
  • Küçüksüleymanoğlu R. Öğrencilerin Bakış Açısından Sağlığını Geliştiren Okullar Ağı Projesi. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 2010;2 :65-84.
  • Sağlık bakanlığı(2010). Toplum Sağlığı Merkezlerinin Kurulması ve Çalıştırılmasına Dair Yönerge. www.saglik.gov.tr/ TR/dosya/ 1-72984/h/ tsmyonerge web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Gündüz ve Albayrak Giriş Kaynakçılık, metalleri yüksek ısı altında eriterek ya da yüksek basınç uygulayarak birbirine yapıştırmak için yaygın olarak kullanılan bir işlemdir. Sanayide çalışan nüfusun yaklaşık olarak %2’sinin uğraştığı en yaygın mesleklerden biridir. En çok elektrik ark kaynağı ve gaz altı kaynağı kullanılmaktadır. En sık kaynak yapılan malzemeler demir, hafif çelik ve paslanmaz çeliklerdir 1 . Çeliğin yapısında temel bileşen olarak demir bulunmakla birlikte, bunu krom, nikel ve manganez izler 2 . Kaynak işlemi sırasında kaynak yüzeyinde 2000-3000 derece ısı oluşmaktadır. Bu ısı, metal oksitlerinin, metal yüzey kirliliklerinin ve çeşitli gazların iş ortamına salınmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak kaynak dumanı, mikst bir maruziyet kaynağıdır. Kaynakçılık işleminin çeşitli sağlık zararları olmakla birlikte, en
  • önemlisi kaynak dumanının solunum yoluyla alınması ve bunun sonucu olarak hava yollarında ve akciğer parankiminde oluşturduğu hastalıklardır 3 . Meslek hastalıkları her ne kadar tamamen önlenebilir hastalıklar olsalar da, korunma tedbirlerinin yetersizliği bunları hala görmemize neden olmaktadır. Bu çalışmada da kaynakçılardaki akciğer etkilenmeleri ve bunun meslek ve diğer risk faktörleri ile ilişkisi değerlendirilmeye çalışılmıştır. Materyal Metod Sağlık Bakanlığı Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi göğüs hastalıkları polikliniğine rutin periyodik muayene için Ocak 2012 ile Haziran 2012 arasında başvuran ardışık 44 kaynak işçisi bu çalışmaya alındı.
  • İşçilerden bilgilendirilmiş onam formu ve meslek anamnezi alındı. Dokuz soruluk bir anket uygulandı. Meslek anamnezi ve anketinde işçilerin yaşı, çalışma süresi, günlük çalışma süresi, kullandığı kaynak çeşidi, kişisel koruyucu kullanım durumu, iş ortamı havalandırma durumu, sigara kullanımı, kronik hastalık, akciğer hastalığı, ilaç kullanımı, semptomatoloji sorgulandı.Meslek anamnezi ve fizik muayene bulgularına göre 19 işçide akciğer grafisi, spirometre ve yüksek rezolüsyonlu akciğer bilgisayarlı tomografisi (YRBT) yapıldı. Spirometrik incelemeler ZAN 300 MGAUB Cihazı ile yapıldı. Akciğer grafileri İLO pnömokonyoz okuyucu sertifikalı bir radyolog ve bir göğüs hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirildi. YRBT incelemeleri radyolog tarafından görsel olarak değerlendirilerek yorumlandı. Rakamsal veriler MS Excel programına kaydedildi.Rakamsal parametrelerin ortalama ve standart sapmaları hesaplandı. Bulgular İşçilerin ortalama yaşı 39.36 ± 8.22 idi, 43 tanesi (%7) erkekti. Gaz altı, elektrot ve mikst tip kaynak kullanım oranları sırasıyla 27 (%61.4), 11 (%25) ve 6 (%6) idi. Çalışma ortamlarının 15 tanesinde (%34.1) havalandırma sistemi mevcuttu. Çalışanların 25 tanesi (%8) maske kullanıyordu. 34 işçi (%77.3) aktif sigara içicisiydi ve ortalama sigara içme öyküleri 15.65 ± 12.68 paket-yıl idi. Ortalama çalışma süreleri 17.38 ± 8.67 yıl idi. Spirometre uygulanan 19 işçinin 5 tanesinde FEV1/FVC değeri % 80'nin altında idi. 8 kaynakçının akciğer grafisinde pnömokonyoz ile uyumlu görünün mevcuttu (ILO p/q 0/- 3/+). Bu hastalara çekilen YRBT’de mikronodüler tutulum saptanarak pnömokonyoz lehine değerlendirildi. Pnömokonyoz saptanan 8 hastanın ortalama çalışma süresi 19.37 ± 7.23 yıl ve günlük ortalama çalışma süreleri 5.25 ± 2.60 saatti. Altı hasta gaz altı tipi kullanmaktaydı ve 7 hasta korunma önlemlerine uymuyordu. Hiçbirinin işyerinde havalandırma sistemi mevcut değildi.    Tartışma Kaynakçılık, birbirine benzeyen metalleri, bazen da plastikleri yüksek ısı altında eriterek ya da yüksek basınç uygulayarak birbirine yapıştırma işlemlerinin genel adıdır. Kaynakçılık, sanayide çalışan nüfusun yaklaşık olarak % 2’sinin uğraştığı en yaygın mesleklerden biridir. Kaynak işlemi sırasında çoğu zaman kaynak elektrodu ya da kaynak teli gibi dolgu malzemeleri kullanılabilir. Bazı kaynak türlerinde de gazlar kullanılmaktadır. Sanayide en çok elektrik ark kaynağı ve gaz altı kaynağı yapılmaktadır 1 . Bizim çalışmamızda da gaz altı, elektrot ve mikst tip kaynak kullanım oranları sırasıyla 27 (%4), 11 (%25) ve 6 (%13.6) idi. Kaynak yapılan malzemeler genellikle demir, hafif çelik ve paslanmaz çeliklerdir. Bunları aluminyum malzemeler ve diğerleri izler. Çeliğin yapısında temel bileşen olarak demir bulunmakla birlikte, ona dayanıklılığını ve çelik özelliklerini kazandıran metallerin en önemlileri krom, nikel ve manganezdir; ancak daha birçok metal de bulunmaktadır 3 . Kaynak işlemi sırasında kaynak yüzeyinde genellikle 2000 -3000 derece bir ısı oluşmaktadır. İşlem kalitesi için gerekli olan bu ısı, aynı zamanda metal dumanlarının ve metal yüzey kirlilikleri ile çeşitli gazların iş ortamına salınmasına da neden olmaktadır. Sonuç olarak kaynak dumanı, tahmin edilemeyecek kadar çok ve çeşitli zararlı maddeyi içeren bir karışıma dönüşmektedir 2 .
  • Yani kaynak dumanının yapısına katkı verenler sadece kaynatılan metaller değil; bunların yüzey kaplamaları, boyaları, kirlilikleri, kaynak teknikleri, elektrot metali, elektrot kılıfı, dolgu metali, kaynak gazları gibi daha birçok maddedir. Çalışılan atölye içerisinde yapılan diğer işler ve bunlardan kaynaklanan iş ortamı hava kirlilikleri, ortamın açık ya da kapalı oluşu, havalandırma durumu gibi faktörler de kaynak dumanının içeriğini ve etkilenmeyi belirleyen faktörlerdendir. Kaynakçılık işlemlerinin bazı türlerinde çeşitli gazlar kullanılmaktadır. Bunlar karbondioksit, argon, helyum, asetilen, propan, bütan ve oksijen gibi gazlardır. Ancak bunlardan daha önemlisi ve tehlikelisi, kaynak işleminin ortama kirlilik olarak saldığı gazlardır. Bunlar karbon dioksit, karbon monoksit, azot oksitleri, ozon, fosgen, fosfin gibi zehirli gazlardır. Bunların bazıları doğrudan kaynak işleminin sonucu olarak oluşurlarken, bazıları kaynak yapılan atölyede boya ve çözücüler gibi başka zararlıların varlığında oluşurlar. Bunun için, kaynak atölyesinde böyle ilave risk faktörlerinin bulunmamasına özen gösterilmelidir 3 . Kaynakçılık işlerinin yangın, patlama, yanıklar, gözde sulanma, kaşınma, kızarma, yanma, ellerde ve ciltte yanıklar, çapak sıçraması ve batması gibi zararları çok bilinir. Ancak bunlardan çok daha ciddi ve önemli sağlık sorunlarına, başlıca akciğerlerde olmak üzere çeşitli sistem rahatsızlıklarına da neden olabileceğinin çalışanlara öğretilmesi gerekir. Kaynak dumanları başlıca solunum yoluyla alınırlar. Zararlı etkilerini öncelikle solunum yollarında ve akciğerlerde gösterirler. Fakat bununla sınırlı kalmayarak, tüm vücutta çeşitli etkilere de neden olabilirler. Kaynak dumanına bağlı sağlık sorunlarının bazıları kısa sürede ya da orta vadeli sürelerde görülürler. Oysa daha sinsi ve daha uzun sürede ortaya çıkan ve kalıcı hasara neden olan daha birçok zararları vardır. Kaynak dumanı genel olarak akciğerlerin savunma mekanizmalarının kırarak ve kendini temizleme yeteneklerini azaltarak, enfeksiyon hastalıklarına eğilimi artırır, allerjik maddelere duyarlılığı artırır. Bunların sonucu olarak kaynakçılarda bronşit, zatürre gibi hastalıklar daha sık görülebilir, solunum fonksiyonları bozulabilir 3 . Sigara içen, iyi havalandırılmayan iş ortamlarında çalışan ve solunum maskesi gibi kişisel koruyucu malzemelerin kullanımına özen göstermeyen kaynakçılarda solunum fonksiyonları daha çok bozulur. Değerlendirmeye aldığımız işçilerin çalışma ortamlarının sadece 1/3 kadarında havalandırma sistemi mevcuttu. İki çalışandan biri solunum maskesi kullanmıyordu. İşçilerin 2/3’ten fazlası aktif sigara içicisiydi ve ortalama sigara içme öyküleri 15.65 ± 12.68 paket-yıl idi. Astımı olan kaynakçılarda alevlenmeler artabilir. Kaynak dumanının kendisi de astımın nedenlerindendir. Toplumda gördüğümüz her 100 astım vakasının yaklaşık olarak 15 kadarı, hastanın yapmakta olduğu işi ile ilişkilidir. Kaynak dumanı, meslekle ilişkili astımın beşinci en sık nedenidir. Aynı şekilde, müzmin KOAH’ın da en önemli nedenleri ve kolaylaştırıcıları arasında sayılmaktadır 1,4,5,6 . Değerlendirdiğimiz işçilerde astım saptamamakla birlikte, spirometre uygulanan 19 hastanın 5 tanesinde obstrüksiyon tespit edilmiştir. Küçük hava yolları parametrelerinde istatistiksel değerlendirmeye almadığımız bozulmalar, işçilerin sigara kullanmaları ve kişisel koruyucu solunum maskesi kullanmamaları ile açıklanabilir. Kaynak dumanı gözlerde, burunda, boğazda yanma, başağrısı, bulantı, kusma, göğüste sıkıntı, nefes darlığı, ateş gibi kısa süreli etkilere neden olabilir. Kazan ve boru imalatı gibi, iyi havalandırılmayan kapalı alanlarda yüksek yoğunluklu kaynak işlemleri, kısa sürelerde yüksek duman maruziyeti ile, nefes darlığı, morarma, ani solunum yetmezliği ve hatta ölüme kadar varabilen sonuçlara neden olabilirler. Örneğin kaynatılacak metallerin boyalı yüzeylerinin çözücülerle sökülmeye çalışılıp, bunların yeterince uzaklaşması beklenmeden kaynak işleminin yapılması, ya da kaynak atölyesinde çözücülerin kullanılması, ağzı açık kaplarda bulundurulması bile, eskiden savaş gazı olarak da kullanılmış olan fosgen dediğimiz gazın oluşumuna neden olabilir. Bu gaz da, yukarda tarif edilen ağır solunum yetmezliği tablolarına neden olabilir 7 . Kaynakçılarda görülen kısa süreli rahatsızlıklardan biri de metal dumanı ateşi diye bilinen gribe benzer durumdur. Bu hastalığın başlıca nedeni, çinko başta olmak üzere, bakır, kadmiyum, manganez, alüminyum gibi metallerin dumanıdır. Kaynak dumanına maruz kaldıktan sonraki saatler içinde ateş, titreme, baş ağrısı, kas ağrıları, kırgınlık, göğüste sıkıntı hissi, öksürük gibi yakınmalara neden olur. Genellikle 1-2 gün içinde kendiliğinden düzelir. Önemi; işyerinde yüksek düzeyde kaynak dumanına maruz kalındığını göstermesi ve gerekli önlemler alınmazsa daha ciddi ve kalıcı hasarlar gelişeceğinin habercisi olmasıdır 1,8,9 . Kaynakçı akciğeri; kaynak dumanı içerisindeki farklı etkenlerin karmaşık etkileri sonucu birlikte oluşturdukları, solunum yollarını her düzeyde etkileyen, hem hava yollarını, hem akciğer dokusunu birlikte tutan, karışık bir solunum maruziyeti hastalığıdır. Daha çok kaynak dumanının uzun süreli sonuçlarını tanımlar. Pnömokonyoz, madencilerde ve diğer birçok tozlu meslekte olduğu gibi, akciğerde tozların birikimi ve buna bağlı olarak gelişen hastalıkların genel adıdıdır. Diğer pnömokonyozların aksine, kaynakçı pnömokonyozunun, tozdan korunma tedbirlerine özen gösterilmesiyle tamamen ya da kısmen gerileme umudu vardır 1,8,10 . ve Wang ve arkadaşlarının 16 yaptığı çalışmalarda PEN’in erkek çocuklarda, daha sık görüldüğü saptanmıştır. Ülkemizde daha önce yapılan çalışmalarda da özellikle Serel ve arkadaşlarının 10,16 5754 çocuğu kapsayan
  • çalışmasında da PEN erkek çocuklarda daha sık gözlendiğini saptamışlardır. Çalışma grubumuzdaki çocukların % 58’i erkek, % 42’si kızdı. Çalışmamızda da benzer şekilde erkeklerde daha çok PEN olduğu görüldü ancak istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanamadı (p=0,868). Bu çalışmanın saha çalışması olmaması ve çalışmanın üçüncü basamak bir sağlık kurumunda seçilmiş vakalarda yapılmış olmasının sonuçları etkilenmiş olduğu düşünüldü. Enürezis tanımına girme yaşı tartışmalı olduğundan cinsiyete, ıslatma şekline ve sıklığına göre farklı yaşlar kullanılmaktadır. Diagnozis and Statistical Manual of Mental Disorder (DSM IV) tanı sistemine göre, beş yaşından büyük çocukların, diğer bir tanı sistemi olan International Classification of Mental Disease’de (ICD-1O)’a göre ise dört yaşından büyük çocuklar olarak kabul edilmektedir 1,16,17 . Çalışmamızın tanımlayıcı bir çalışma olması için yedi yaş ve üzeri çocuklar alınarak çalışma grubumuz oluşturuldu. Çalışma grubunun yaşı 7–15 yıl (8,5±2,4 yıl), kontrol grubunun yaşı 7–14 yıl (10±1,9 yıl)’dı. Primer enürezis nokturna tanısı ile polikliniğe başvuran ve rasgele seçilen hastaların yaş dağılımı incelendiğinde yaş arttıkça EN sıklığının azaldığını gösteren çok sayıda çalışma vardır. Hansakunachai ve arkadaşlarının 18 enürezisin önemli bir toplumsal problem olduğunu göstermek için 3453 okul çağındaki 5-15 yaş arası Taylandlı çocuk üzerinde bir çalışma yapmıştır.
  • Yaptığı bu çalışmada enürezisin %4,7 gözlendiği ve bunun da %3,9’unun EN olduğunu saptamıştır. Yaş grubu olarak incelendiğinde ise, beş yaşında %10, yedi yaşında %5,3, on yaşında %3, 12 yaşında %1,2 ve 13–15 yaş arasında ise hiç enüretik çocuk saptamışlardır. Çalışmanın sonunda yaş ilerledikçe enüreziste azalma olduğunu gözlenmiştir. Vulliamj ve arkadaşları 19 ile Brock ve arkadaşları 20 yaş ile EN sıklığının azalmakta olduğunu göstermiştir. Bizim çalışmamızda da çalışma grubunun %70’i 7–9 yaş arasında idi. Küçük yaş grubunda prevalansın çok yüksek olması ve yaşla birlikte prevalansın düşmesi bunu desteklemektedir. PEN beş yaşındakilerin yaklaşık %20’sinde görülürken, altı yaşındakilerin %10 kadarında görülür ve yıllık %15 gibi spontan düzelme gözlenir. Yaptığımız bu çalışmada da gösterildiği gibi yaş arttıkça enürezis sıklığı azalmaktadır 18,19,20 Primer enürezis nokturnanın etiyolojisinde aile öyküsünün rolü yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Wang ve arkadaşları 16,21 .Çin’de PEN etiyolojisinde aile öyküsünün etkisini araştırmak için 411 PEN’li çocuk üzerinde bir çalışma yapmıştır. Bu çocukların 235’i erkek ve 176’sı kız olduğu gözlemiştir. Erkek / kız oranı 1.3/1 olduğu saptamıştır. Primer enürezis nokturnalı bu çocukların 94’ünde (%22,87) pozitif aile öyküsü tespit etmiştir. Aile öyküsü olan çocukların da % 48,9’unda babasında, %8,51’inde annede, %6,38’inde her ikisinde, %6,38’inde erkek veya kız kardeşinde, %29,79’unda büyükanne veya büyükbabasında enürezis öyküsü saptanmıştır. Hansakunachai ve arkadaşlarının 18,21yaptığı çalışmada da benzer şekilde aile öyküsünün önemi anlaşılmıştır. Ferguson ve arkadaşlarının 21 prospektif olarak sekiz yıl süren 1265 çocuğu kapsayan PEN’deki aile öyküsünü araştıran çalışmasında idrar kontrolünün kazanılmasında en önemli faktörün aile öyküsü olduğu saptanmıştır. Anne-baba ya da kardeşlerin iki veya daha fazlasında enürezis öyküsü varsa idrar kontrolünün normal çocuklara göre bir buçuk yıl daha geç kazanıldığını göstermişlerdir. Loeys ve arkadaşları 22 PEN’lı 32 ailede yaptıkları genetik araştırmada dokuz ailede 22 q 11, altı ailede 13q 13–14 ve 4 ailede 12 q kromozomları ile ilişki bulmuşlardı. Kısaca EN’nın bazı ailelerde daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bu nedenle genetik bir zemin olduğu açıktır. Bayoumi ve arkadaşlarının 23 , yaptığı başka bir çalışmada da kromozom 12q ve 13q’nun enürezis genotipinde önemli olduğunu saptamışlardır. Ayrıca immunogenetik yönden yapılan çalışmalarda HLA-DQ1’in hasta grubunda % 77,7 gibi yüksek bir oranda bulunduğu saptanarak (kontrol grubunda % 38 olan bu oran istatiksel olarak anlamlı bulunmuş) EN ile HLA-DQI arasında birliktelik olduğu gösterilmiştir 24
  • . Çalışmamızda EN’sı olan Grup I’i % 70’inde aile öyküsü pozitif bulunmuştur (p<0,001). Ailesinde EN öyküsü bulunan çocuklarda, öykü bulunmayanlara göre 13 kat daha fazla EN gelişme riskinin fazla olduğu saptanmıştır. Çalışmamızda PEN’li çocuklara bu testlerden kan eozinofil sayısını, total IgE düzeyini ve prik deri testini kullanarak atopi varlığını araştırdık. Her iki grupta kan eozinofil sayısı ve total IgE düzeyi değerlendirildi incelendi. Çalışma grubunda kan eosinofil sayısı 0,2±0,2 olarak, kontrol grubunda da 0,1±0,2 olarak bulundu. İstatistiksel açıdan incelendiğinde ise anlamlı bir fark olmadığı anlaşıldı. Çoğu hasta için enürezis ve atopi arasındaki ilişkiye dair objektif bir kanıt olmadığı halde, seçilmiş bireylerin küçük bir grubunda böyle bir ilişkiden söz edilmiştir. Zaleski ve arkadaşları 25 , gıda alerjisine bağlı olarak salınan kimyasal mediatörlerin mesane düz kasında hiperaktiviteye sebep olduğu ve buna bağlı olarak fonksiyonel mesane kapasitesinde azalma olduğunu göstermişlerdir. Bu sorunların, diyetteki allerjen ortadan kaldırıldığında düzeldiği gözlenmiştir. Atopik kişilerde Öğretmenler, sağlığı geliştirme konusunda anahtar rol oynarlar. Sağlık çalışanlarının bilgi ve kaynaklarından istifade ederek öğrencilere sağlığı geliştirme programlarını en iyi aktarabilen ve uygulayabilen gruptur. Sağlığı geliştirmek için sağlık eğitiminin, sağlık personeli danışmanlığında, öğretmenin yapması en etkili yollardan biridir 3 Hemşire okul sağlığı ekibinin üyesi olmakla birlikte koordinatörlük görevini de üstlenebilen ideal kişidir. Sağlık ve eğitim arasında tanımlanmış bir ilişki vardır ve okul hemşiresinin varlığı, öğrencinin iyilik halini ve okul başarısını doğrudan etkilemektedir 16-19 . Okul sağlığı ekibinde hemşire, anahtar rol alır. Okulda sürekli bulunabilen bir hemşire sağlık taramaları ve izlemi yapabilir, sağlık eğitimi verebilir, sağlık koordinatörüne yardımcı olabilir, okul aşılamalarını yapabilir ve acil durumlara müdahale edebilir 16,17,20,21 . Amerikan Pediatri Akademisi (AAP) okul sağlığı konusunda eğitilmiş ve seçilmiş, 750 öğrenciye 1 okul hemşiresinin, okul sağlığı merkezlerinin işini kolaylaştırıp geliştirmesi nedeniyle istihdam edilmesini önermektedir 22 . Hemşire; okulla hekim, okulla okul merkezli sağlık birimleri arasındaki bağlantıyı sağlamada anahtar rol oynar 6 . Ülkemizde ‘’her okula bir hemşire projesi‘’ mevcut 23 ancak okul sağlığı konusunda eğitilmiş hemşire hemen hiç yokken normal hemşire sayısının yetersizliği, bu projenin uygulanabilirliğini azaltmaktadır. Türkiye 2010 istatistiklerine göre kamu ve resmi kuruluşlarda
  • çalışan ortalama hemşire ve sağlık memuru sayısı 197.000 iken resmi ilköğretim ve orta öğretim kurumlarının sayısı yaklaşık 41.300 civarında bulunmuştur 1 . Bu rakamlar bile bu uygulamanın çok zor hayata geçirilebileceğini göstermektedir. Ülkemizde bazı özel okullar ve yatılı okullarda uygulanan bu proje, pilot bölgelerde, pilot uygulamalar şeklinde büyük ve kalabalık okullarda başlatılıp zamanla tüm ülkeye yaygınlaştırılabilir. Okul sağlığı alanında çalışan hekim, çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı (ideal olan), halk sağlığı uzmanı, aile hekimi veya bu alanda özel eğitim gören pratisyen hekim olabilir. Hekim; öğrencilerin muayenesini yapmak, okul personeline ve öğrencilere yönelik sağlık eğitimi ile danışmanlık yapmak, hemşire ile işbirliği içinde çalışmak, okul sağlığı programını yapmak ve denetlemekten sorumludur. Ancak ülkemizde okul sağlığı ile sadece sosyal pediatri uzmanları ve bazı halk sağlığı uzmanları ilgilenmektedir. ABD’de çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının % 50-70 kadarı okul sağlığı ile ilgilenmekteyken ancak sadece % 20’si bu konuda eğitim aldığını ifade etmektedir 24 Araştırmalar, ağız ve diş sağlığına ilişkin sorunların genellikle en sık görülen sağlık sorunları olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, diş hekiminin İşçilerin sekizinde ILO 2000 sınıflamasına göre değişen profüzyonlarda küçük opasiteler görüldü. Bu işçilerin ortalama çalışma süresi 19.37 ± 7.23 yıl ve günlük ortalama çalışma süreleri 5.25 ± 2.60 saat idi. Altı hasta gaz altı tipi kullanmaktaydı ve 7 hasta korunma önlemlerine uymuyordu. Hiçbirinin işyerinde havalandırma sistemi mevcut değildi.   İleri profüzyonda bile (3/+) küçük opasitelerin görülmüş olması, korunmasız koşullarda yapılan kaynakçılık işlemlerinin, pnömokonyoz yaptığı bilinen diğer mesleklerdeki kadar etkilenme olabileceğinin göstergesidir.
  • Kaynakçılarda akciğer kanseri sıklığının da yüksek olduğuna dair bulgular vardır. En önemli risk faktörü olarak da paslanmaz çelik içerisindeki krom suçlanmaktadır. Ancak sigara içimi daha büyük bir zararlıdır ve ikisinin etkisini ayırt etme imkanı yoktur 3 . Kaynak dumanı içerisindeki taneciklerin en küçüklerini metallerin yanma ürünleri oluştururlar. Bunlar akciğerin en derinlerine kadar ulaşmakla kalmaz, adeta gaz gibi davranarak kana da karışır ve vücudun diğer organlarına da dağılırlar. Böylece akciğer dışında da zararlı etkilere neden olabilirler. Kalp damar sistemini etkileyerek damar sertliği, yüksek tansiyon, kalp krizi gibi hastalıklara zemin hazırlarlar 1 . Kapalı ortamda yapılan kaynak işlemlerinin riski daha yüksektir. Kaynak dumanı, çalışanın solunum mesafesine erişmeden önce, lokal egzoz havalandırma yöntemleriyle başarıyla uzaklaştırılmalıdır. Ayrıca, ortamın taze havayla beslenme hızı da artırılmalıdır. Kullanılan malzemelerin malzeme güvenlik veri formları incelenmeli önerilen tavsiyelere mutlaka uyulmalıdır. Kaynatılacak metallerin yüzey temizliği gerekli ise, su bazlı temizleyiciler tercih edilmelidir. Çözücüler kullanılmak zorunda ise, mümkünse işlem açık ortamda yapılmalı ve yeterince havalandırıldıktan sonra kaynak işlemine geçilmelidir. Henüz temizlenmiş, ıslak yüzeylerde kaynak yapılmamalıdır. Kolay yanmayan kumaştan yapılmış iş elbiseleri, deri önlük, uzun manşetli eldiven, pelerinli baret, kaynakçı gözlüğü ve siperi, lokal havalandırmanın yetersiz olduğu koşullarda uygun solunum maskesi kullanılmalıdır. Ortamdaki oksijen yoğunluğu % 18’den az olmamalıdır. Unutulmamalıdır ki, meslek hastalıkları kader değildir. Tam tersine; nedenleri bilindiğine göre, tamamen önlenebilir hastalıklardır. Diğer yandan, meslek hastalıklarından korunmak, onları tedavi ve tazmin etmekten hem daha ucuzdur, hem daha insancıldır. Eğitim ve bilinç düzeyinin artırılması korunmanın ilk basamağıdır. Bilinen bir hastalık, bilinen tedavi yöntemlerine rağmen düzelmemekte inat ediyorsa, hem hasta, hem de hekimi tarafından meslekle ilişkili Tabak, R. S. (1989). Sağlık Eğitiminde Bilgi Transferinin Önemi.
  • Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Saat, Z. (1986). Çocuktan Ailesine Sağlık Eğitimi Yöntem
  • Araştırması. Aile Sağlığı Doktora Tezi, H.Ü, Ankara. Hikmet P. Okul Sağlığı. Bertan M, Güler Ç. (eds) Halk Sağlığı Temel Bilgiler (içinde) Güneş Kitabevi, Ankara, 1995:210-224.
  • MEB. Orta öğretim programı. http://ttkb.meb.gov.tr/ program. aspx. web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Committee on School Health. School Health Assessments. Pediatrics 2000;105;875-877.
  • TSE TS 9518, İlköğretim Okulları-Fiziki Yerleşim-Genel Kurallar. Nisan 2000, Ankara.
  • Duygu S. Güler Öztürk D SG, Bıkmaz F H. İlköğretim Programlarında Sağlık Bilinci: Sağlığa Bütüncül Yaklaşım Çerçevesinde Bir İçerik Analizi. Ankara University, Journal of Faculty of Educational Sciences.2007; 40(2): 215-242.
  • Whitehead, D. (2006). The health-promoting school: What role for nursing? Journal of Clinical Nursing, 15, 264-271.
  • Council on School HealthRole of the School Nurse in Providing School Health Services. Pediatrics 2008;121;1052-1056.
  • Telljohann S, Dake J, Price J. Effect of full-time versus partime school nurses on attendance of elementary students with asthma. J Sch Nurs. 2004;20(6):331–334.
  • Guttu M, Engelke MK, Swanson M. Does the school nurse-tostudent ratio make a difference? J Sch Health. 2004;74(1):6–9.
  • Allen G. The impact of elementary school nurses on student attendance. J Sch Nurs. 2003;19(4):225–230.
  • National Association of School Nurses. Issue Brief: School Health Nursing Services Role in Health Care: Role of the School Nurse. Silver Spring, MD: National Association of School Nurses; 2002. Available at: www.nasn.org/Default.aspx?tabid_279. Accessed April.
  • US Department of Health and Human Services. Healthy People 2010: Understanding and Improving Health. Washington, DC: US Public Health Service; 2000
  • MEB. http:// www.personelmeb.net /mevzuat /ortaogretimkurumlari-yonetmelik-taslagi-h56319.html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Nader P R, Broyles S L, Brennan I, et al. Two National Surveys on Pediatric Training and Activities in School Health: 1991 and 2001. Pediatrics. 2003;111(4): 730-734.
  • Kalyoncu C,MetintasS, Balız S,et al. Eğitim Araştırma Bölgesinde İlköğretim Öğrencilerinde Sağlık Düzeyleri ve Okul Tarama Muayeneleri Sonuçlarının Değerlendirilmesi. TAF Prev Med Bull. 2011; 10(5): 511-518.
  • Akış N, Aydın N, Aksu H. Bursa ili Orhangazi İçesi Merkez İlkögretim Okullarında Öğrencilerin Sağlık Durumlarının Değerlendirilmesi. Sağlık ve Toplum Dergisi.2003; 13(3): 42-45.
  • Nahçıvan N, Erdogan S, Çalışkan M. Bir İlköğretim Okulunda Okul Sağlığı Hemsireliği Uygulamalarının Değerlendirilmesi. Hemşirelik Forumu. 2000; 3(4): 10-16.
  • Yaramış N, Karataş N, Ekti F, Aslantaş D. Nevşehir ili Merkezi’nde Bulunan İlköğretim Çağındaki Çocukların Ağız Sağlığı Durumu ve Allışkanlıklarının Belirlenmesi. Sted. 2005; 14(12): 256-259.
  • Çivi S, Koruk İ. Konya ili 4 no’lu Sağlık Ocağı Bölgesindeki ilköğretim Okulu Birinci Sınıf Öğrencilerinin Genel Sağlık Düzeyleri, VIII. Halk sağlığı Kongresi Bildiri Kitabı, 2002, s. 585.
  • Ayrancı U. Bir Grup İlkokul Öğrencisinde Diş Çürüğü Saptama Araştırması. Sted. 2005;14(3):50-54.
  • Rowling L. Strengthening “school” in school mental health promotion. School mental health promotion.2009;109(4):357-368.
  • Soyluoğlu, B. (2003 ). Çağdaş sağlık anlayışı.http: // www. bilkent. edu. tr/ ~ bilheal/ aykonu/ Ay2003/ kasim03/ cagdassaglik. html Erişim Tarihi: 14.06.2012.
  • T.C Milli Eğitim Bakanlığı Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı. http://sdb.meb.gov.tr/okulsagligi.html web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Polat H. Sağlığın Okullarda Geliştirilmesi Projesi. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A.D, Nisan 1995, Ankara.
  • Sağlığını Geliştiren Okullar Projesi.http: //iogm. meb. gov.tr/pages.php? page= projects&id=15 Erişim Tarihi: 14.06.2012
  • Küçüksüleymanoğlu R. Öğrencilerin Bakış Açısından Sağlığını Geliştiren Okullar Ağı Projesi. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 2010;2 :65-84.
  • Sağlık bakanlığı(2010). Toplum Sağlığı Merkezlerinin Kurulması ve Çalıştırılmasına Dair Yönerge. www.saglik.gov.tr/ TR/dosya/ 1-72984/h/ tsmyonerge web adresinden 14.06.2012 tarihinde indirilmiştir.
  • Şimşek C. Kaynakçı Akciğeri.T. Klin. Tıp Bilimleri 1992; 12: 212-218
  • Şimşek C, Kalaycıoğlu O, Beder S ve ark. Kaynakçı Siderozisi ve Pulmoner Alveoler Proteinozis. T. KIin.Tıp Bilimleri. 1992; 12: 250-253
  • Chadha P, Singh Z. Health concerns in welding industry. International Journal of Enhanced Research in Science Technology & Engineering. 2013; 2(1): 2319-7463
  • Tunç ÖK, Aygün R, Köktürk N, Ekim N, Tunç İ. Şeker Fabrikası Kaynakçılarında Solunum Sistemine Ait Klinik Bulgular ve Akciğer Fonksiyon Testleri. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2003; 51(3): 271-276
  • Temel O, Şakar AC, Yaman N ve ark. Occupational asthma in welders and painters. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2010; 58(1): 64-70
  • Sung JH, Choi BG, Maeng SH et al. Recovery from Welding-Fume-Exposure-Induced Lung Fibrosis and Pulmonary Function Changes in Sprague Dawley Rats. Toxicological Sciences 2004; 82: 608–613
  • Şimşek C. Toksik inhalasyonlara bağlı akciğer hastalıkları. Klinik gelişim, Meslek hastalıkları özel sayısı 2011 ; 23(4): 71-78
  • Kelleher P, Pacheco ,and Newman LS. Inorganic Dust Pneumonias: The Metal-Related Parenchymal Disorders. Environ Health Perspect 2000; 108(suppl 4): 685-696
  • Kusaka Y, Sato K, Suganuma N and Hosoda Y. Metal-Induced Lung Disease: Lessons from Japan’s Experience. J Occup Health 2001; 43: 1–23
  • Funahashi A, Schlueter Dp, Pintar K, et al. Welders' pneumoconiosis: tissue elemental microanalysis by energy dispersive x ray analysis. British Journal of Industrial Medicine 1988;45:14-18
  • Giriş Kaynakçılık, metalleri yüksek ısı altında eriterek ya da yüksek basınç uygulayarak birbirine yapıştırmak için yaygın olarak kullanılan bir işlemdir. Sanayide çalışan nüfusun yaklaşık olarak %2’sinin uğraştığı en yaygın mesleklerden biridir. En çok elektrik ark kaynağı ve gaz altı kaynağı kullanılmaktadır. En sık kaynak yapılan malzemeler demir, hafif çelik ve paslanmaz çeliklerdir 1 . Çeliğin yapısında temel bileşen olarak demir bulunmakla birlikte, bunu krom, nikel ve manganez izler 2 . Kaynak işlemi sırasında kaynak yüzeyinde 2000-3000 derece ısı oluşmaktadır. Bu ısı, metal oksitlerinin, metal yüzey kirliliklerinin ve çeşitli gazların iş ortamına salınmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak kaynak dumanı, mikst bir maruziyet kaynağıdır. Kaynakçılık işleminin çeşitli sağlık zararları olmakla birlikte, en
  • önemlisi kaynak dumanının solunum yoluyla alınması ve bunun sonucu olarak hava yollarında ve akciğer parankiminde oluşturduğu hastalıklardır 3 . Meslek hastalıkları her ne kadar tamamen önlenebilir hastalıklar olsalar da, korunma tedbirlerinin yetersizliği bunları hala görmemize neden olmaktadır. Bu çalışmada da kaynakçılardaki akciğer etkilenmeleri ve bunun meslek ve diğer risk faktörleri ile ilişkisi değerlendirilmeye çalışılmıştır. Materyal Metod Sağlık Bakanlığı Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi göğüs hastalıkları polikliniğine rutin periyodik muayene için Ocak 2012 ile Haziran 2012 arasında başvuran ardışık 44 kaynak işçisi bu çalışmaya alındı.
  • İşçilerden bilgilendirilmiş onam formu ve meslek anamnezi alındı. Dokuz soruluk bir anket uygulandı. Meslek anamnezi ve anketinde işçilerin yaşı, çalışma süresi, günlük çalışma süresi, kullandığı kaynak çeşidi, kişisel koruyucu kullanım durumu, iş ortamı havalandırma durumu, sigara kullanımı, kronik hastalık, akciğer hastalığı, ilaç kullanımı, semptomatoloji sorgulandı.Meslek anamnezi ve fizik muayene bulgularına göre 19 işçide akciğer grafisi, spirometre ve yüksek rezolüsyonlu akciğer bilgisayarlı tomografisi (YRBT) yapıldı. Spirometrik incelemeler ZAN 300 MGAUB Cihazı ile yapıldı. Akciğer grafileri İLO pnömokonyoz okuyucu sertifikalı bir radyolog ve bir göğüs hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirildi. YRBT incelemeleri radyolog tarafından görsel olarak değerlendirilerek yorumlandı. Rakamsal veriler MS Excel programına kaydedildi.Rakamsal parametrelerin ortalama ve standart sapmaları hesaplandı. vakasının yaklaşık olarak 15 kadarı, hastanın yapmakta olduğu işi ile ilişkilidir. Kaynak dumanı, meslekle ilişkili astımın beşinci en sık nedenidir. Aynı şekilde, müzmin KOAH’ın da en önemli nedenleri ve kolaylaştırıcıları arasında sayılmaktadır 1,4,5,6 . Değerlendirdiğimiz işçilerde astım saptamamakla birlikte, spirometre uygulanan 19 hastanın 5 tanesinde obstrüksiyon tespit edilmiştir. Küçük hava yolları parametrelerinde istatistiksel değerlendirmeye almadığımız bozulmalar, işçilerin sigara kullanmaları ve kişisel koruyucu solunum maskesi kullanmamaları ile açıklanabilir. Kaynak dumanı gözlerde, burunda, boğazda yanma, başağrısı, bulantı, kusma, göğüste sıkıntı, nefes darlığı, ateş gibi kısa süreli etkilere neden olabilir. Kazan ve boru imalatı gibi, iyi havalandırılmayan kapalı alanlarda yüksek yoğunluklu kaynak işlemleri, kısa sürelerde yüksek duman maruziyeti ile, nefes darlığı, morarma, ani solunum yetmezliği ve hatta ölüme kadar varabilen sonuçlara neden olabilirler. Örneğin kaynatılacak metallerin boyalı yüzeylerinin çözücülerle sökülmeye çalışılıp, bunların yeterince uzaklaşması beklenmeden kaynak işleminin yapılması, ya da kaynak atölyesinde çözücülerin kullanılması, ağzı açık kaplarda bulundurulması bile, eskiden savaş gazı olarak da kullanılmış olan fosgen dediğimiz gazın oluşumuna neden olabilir. Bu gaz da, yukarda tarif edilen ağır solunum yetmezliği tablolarına neden olabilir 7 . Kaynakçılarda görülen kısa süreli rahatsızlıklardan biri de metal dumanı ateşi diye bilinen gribe benzer durumdur. Bu hastalığın başlıca nedeni, çinko başta olmak üzere, bakır, kadmiyum, manganez, alüminyum gibi metallerin dumanıdır. Kaynak dumanına maruz kaldıktan sonraki saatler içinde ateş, titreme, baş ağrısı, kas ağrıları, kırgınlık, göğüste sıkıntı hissi, öksürük gibi yakınmalara neden olur. Genellikle 1-2 gün içinde kendiliğinden düzelir. Önemi; işyerinde yüksek düzeyde kaynak dumanına maruz kalındığını göstermesi ve gerekli önlemler alınmazsa daha ciddi ve kalıcı hasarlar gelişeceğinin habercisi olmasıdır 1,8,9 . Kaynakçı akciğeri; kaynak dumanı içerisindeki farklı etkenlerin karmaşık etkileri sonucu birlikte oluşturdukları, solunum yollarını her düzeyde etkileyen, hem hava yollarını, hem akciğer dokusunu birlikte tutan, karışık bir solunum maruziyeti hastalığıdır. Daha çok kaynak dumanının uzun süreli sonuçlarını tanımlar. Pnömokonyoz, madencilerde ve diğer birçok tozlu meslekte olduğu gibi, akciğerde tozların birikimi ve buna bağlı olarak gelişen hastalıkların genel adıdıdır. Diğer pnömokonyozların aksine, kaynakçı pnömokonyozunun, tozdan korunma tedbirlerine özen gösterilmesiyle tamamen ya da kısmen gerileme umudu vardır 1,8,10 . ve Wang ve arkadaşlarının 16 yaptığı çalışmalarda PEN’in erkek çocuklarda, daha sık görüldüğü saptanmıştır. Ülkemizde daha önce yapılan çalışmalarda da özellikle Serel ve arkadaşlarının 10,16 5754 çocuğu kapsayan
  • çalışmasında da PEN erkek çocuklarda daha sık gözlendiğini saptamışlardır. Çalışma grubumuzdaki çocukların % 58’i erkek, % 42’si kızdı. Çalışmamızda da benzer şekilde erkeklerde daha çok PEN olduğu görüldü ancak istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanamadı (p=0,868). Bu çalışmanın saha çalışması olmaması ve çalışmanın üçüncü basamak bir sağlık kurumunda seçilmiş vakalarda yapılmış olmasının sonuçları etkilenmiş olduğu düşünüldü. Enürezis tanımına girme yaşı tartışmalı olduğundan cinsiyete, ıslatma şekline ve sıklığına göre farklı yaşlar kullanılmaktadır. Diagnozis and Statistical Manual of Mental Disorder (DSM IV) tanı sistemine göre, beş yaşından büyük çocukların, diğer bir tanı sistemi olan International Classification of Mental Disease’de (ICD-1O)’a göre ise dört yaşından büyük çocuklar olarak kabul edilmektedir 1,16,17 . Çalışmamızın tanımlayıcı bir çalışma olması için yedi yaş ve üzeri çocuklar alınarak çalışma grubumuz oluşturuldu. Çalışma grubunun yaşı 7–15 yıl (8,5±2,4 yıl), kontrol grubunun yaşı 7–14 yıl (10±1,9 yıl)’dı. Primer enürezis nokturna tanısı ile polikliniğe başvuran ve rasgele seçilen hastaların yaş dağılımı incelendiğinde yaş arttıkça EN sıklığının azaldığını gösteren çok sayıda çalışma vardır. Hansakunachai ve arkadaşlarının 18 enürezisin önemli bir toplumsal problem olduğunu göstermek için 3453 okul çağındaki 5-15 yaş arası Taylandlı çocuk üzerinde bir çalışma yapmıştır.
  • Yaptığı bu çalışmada enürezisin %4,7 gözlendiği ve bunun da %3,9’unun EN olduğunu saptamıştır. Yaş grubu olarak incelendiğinde ise, beş yaşında %10, yedi yaşında %5,3, on yaşında %3, 12 yaşında %1,2 ve 13–15 yaş arasında ise hiç enüretik çocuk saptamışlardır. Çalışmanın sonunda yaş ilerledikçe enüreziste azalma olduğunu gözlenmiştir. Vulliamj ve arkadaşları 19 ile Brock ve arkadaşları 20 yaş ile EN sıklığının azalmakta olduğunu göstermiştir. Bizim çalışmamızda da çalışma grubunun %70’i 7–9 yaş arasında idi. Küçük yaş grubunda prevalansın çok yüksek olması ve yaşla birlikte prevalansın düşmesi bunu desteklemektedir. PEN beş yaşındakilerin yaklaşık %20’sinde görülürken, altı yaşındakilerin %10 kadarında görülür ve yıllık %15 gibi spontan düzelme gözlenir. Yaptığımız bu çalışmada da gösterildiği gibi yaş arttıkça enürezis sıklığı azalmaktadır 18,19,20 Primer enürezis nokturnanın etiyolojisinde aile öyküsünün rolü yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Wang ve arkadaşları 16,21 .Çin’de PEN etiyolojisinde aile öyküsünün etkisini araştırmak için 411 PEN’li çocuk üzerinde bir çalışma yapmıştır. Bu çocukların 235’i erkek ve 176’sı kız olduğu gözlemiştir. Erkek / kız oranı 1.3/1 olduğu saptamıştır. Primer enürezis nokturnalı bu çocukların 94’ünde (%22,87) pozitif aile öyküsü tespit etmiştir. Aile öyküsü olan çocukların da % 48,9’unda babasında, %8,51’inde annede, %6,38’inde her ikisinde, %6,38’inde erkek veya kız kardeşinde, %29,79’unda büyükanne veya büyükbabasında enürezis öyküsü saptanmıştır. Hansakunachai ve arkadaşlarının 18,21yaptığı çalışmada da benzer şekilde aile öyküsünün önemi anlaşılmıştır. Ferguson ve arkadaşlarının 21 prospektif olarak sekiz yıl süren 1265 çocuğu kapsayan
  • PEN’deki aile öyküsünü araştıran çalışmasında idrar kontrolünün kazanılmasında en önemli faktörün aile öyküsü olduğu saptanmıştır. Anne-baba ya da kardeşlerin iki veya daha fazlasında enürezis öyküsü varsa idrar kontrolünün normal çocuklara göre bir buçuk yıl daha geç kazanıldığını göstermişlerdir. Loeys ve arkadaşları 22 PEN’lı 32 ailede yaptıkları genetik araştırmada dokuz ailede 22 q 11, altı ailede 13q 13–14 ve 4 ailede 12 q kromozomları ile ilişki bulmuşlardı. Kısaca EN’nın bazı ailelerde daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bu nedenle genetik bir zemin olduğu açıktır. Bayoumi ve arkadaşlarının 23 , yaptığı başka bir çalışmada da kromozom 12q ve 13q’nun enürezis genotipinde önemli olduğunu saptamışlardır. Ayrıca immunogenetik yönden yapılan çalışmalarda HLA-DQ1’in hasta grubunda % 77,7 gibi yüksek bir oranda bulunduğu saptanarak (kontrol grubunda % 38 olan bu oran istatiksel olarak anlamlı bulunmuş) EN ile HLA-DQI arasında birliktelik olduğu gösterilmiştir 24 . Çalışmamızda EN’sı olan Grup I’i % 70’inde aile öyküsü pozitif bulunmuştur (p<0,001). Ailesinde EN öyküsü bulunan çocuklarda, öykü bulunmayanlara göre 13 kat daha fazla EN gelişme riskinin fazla olduğu saptanmıştır. Çalışmamızda PEN’li çocuklara bu testlerden kan eozinofil sayısını, total IgE düzeyini ve prik deri testini kullanarak atopi varlığını araştırdık. Her iki grupta kan eozinofil sayısı ve total IgE düzeyi değerlendirildi incelendi. Çalışma grubunda kan eosinofil sayısı 0,2±0,2 olarak, kontrol grubunda da 0,1±0,2 olarak bulundu. İstatistiksel açıdan incelendiğinde ise anlamlı bir fark olmadığı anlaşıldı. Çoğu hasta için enürezis ve atopi arasındaki ilişkiye dair objektif bir kanıt olmadığı halde, seçilmiş bireylerin küçük bir grubunda böyle bir ilişkiden söz edilmiştir. Zaleski ve arkadaşları 25 , gıda alerjisine bağlı olarak salınan kimyasal mediatörlerin mesane düz kasında hiperaktiviteye sebep olduğu ve buna bağlı olarak fonksiyonel mesane kapasitesinde azalma olduğunu göstermişlerdir. Bu sorunların, diyetteki allerjen ortadan kaldırıldığında düzeldiği gözlenmiştir. Atopik kişilerde Öğretmenler, sağlığı geliştirme konusunda anahtar rol oynarlar. Sağlık çalışanlarının bilgi ve kaynaklarından istifade ederek öğrencilere sağlığı geliştirme programlarını en iyi aktarabilen ve uygulayabilen gruptur. Sağlığı geliştirmek için sağlık eğitiminin, sağlık personeli danışmanlığında, öğretmenin yapması en etkili yollardan biridir 3 Hemşire okul sağlığı ekibinin üyesi olmakla birlikte koordinatörlük görevini de üstlenebilen ideal kişidir. Sağlık ve eğitim arasında tanımlanmış bir ilişki vardır ve okul hemşiresinin varlığı, öğrencinin iyilik halini ve okul başarısını doğrudan etkilemektedir 16-19 . Okul sağlığı ekibinde hemşire, anahtar rol alır. Okulda sürekli bulunabilen bir hemşire sağlık taramaları ve izlemi yapabilir, sağlık eğitimi verebilir, sağlık koordinatörüne yardımcı olabilir, okul aşılamalarını yapabilir ve acil durumlara müdahale edebilir 16,17,20,21 . Amerikan Pediatri Akademisi (AAP) okul sağlığı konusunda eğitilmiş ve seçilmiş, 750 öğrenciye 1 okul hemşiresinin, okul sağlığı merkezlerinin işini kolaylaştırıp geliştirmesi nedeniyle istihdam edilmesini önermektedir 22 . Hemşire; okulla hekim, okulla okul merkezli sağlık birimleri arasındaki bağlantıyı sağlamada anahtar rol oynar 6 . Ülkemizde ‘’her okula bir hemşire projesi‘’ mevcut 23 ancak okul sağlığı konusunda eğitilmiş hemşire hemen hiç yokken normal hemşire sayısının yetersizliği, bu projenin uygulanabilirliğini azaltmaktadır. Türkiye 2010 istatistiklerine göre kamu ve resmi kuruluşlarda
  • çalışan ortalama hemşire ve sağlık memuru sayısı 197.000 iken resmi ilköğretim ve orta öğretim kurumlarının sayısı yaklaşık 41.300 civarında bulunmuştur 1 . Bu rakamlar bile bu uygulamanın çok zor hayata geçirilebileceğini göstermektedir. Ülkemizde bazı özel okullar ve yatılı okullarda uygulanan bu proje, pilot bölgelerde, pilot uygulamalar şeklinde büyük ve kalabalık okullarda başlatılıp zamanla tüm ülkeye yaygınlaştırılabilir. Okul sağlığı alanında çalışan hekim, çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı (ideal olan), halk sağlığı uzmanı, aile hekimi veya bu alanda özel eğitim gören pratisyen hekim olabilir. Hekim; öğrencilerin muayenesini yapmak, okul personeline ve öğrencilere yönelik sağlık eğitimi ile danışmanlık yapmak, hemşire ile işbirliği içinde çalışmak, okul sağlığı programını yapmak ve denetlemekten sorumludur. Ancak ülkemizde okul sağlığı ile sadece sosyal pediatri uzmanları ve bazı halk sağlığı uzmanları ilgilenmektedir. ABD’de çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının % 50-70 kadarı okul sağlığı ile ilgilenmekteyken ancak sadece % 20’si bu konuda eğitim aldığını ifade etmektedir 24 Araştırmalar, ağız ve diş sağlığına ilişkin sorunların genellikle en sık görülen sağlık sorunları olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, diş hekiminin İşçilerin sekizinde ILO 2000 sınıflamasına göre değişen profüzyonlarda küçük opasiteler görüldü. Bu işçilerin ortalama çalışma süresi 19.37 ± 7.23 yıl ve günlük ortalama çalışma süreleri 5.25 ± 2.60 saat idi. Altı hasta gaz altı tipi kullanmaktaydı ve 7 hasta korunma önlemlerine uymuyordu. Hiçbirinin işyerinde havalandırma sistemi mevcut değildi.   İleri profüzyonda bile (3/+) küçük opasitelerin görülmüş olması, korunmasız koşullarda yapılan kaynakçılık işlemlerinin, pnömokonyoz yaptığı bilinen diğer mesleklerdeki kadar etkilenme olabileceğinin göstergesidir.
  • Kaynakçılarda akciğer kanseri sıklığının da yüksek olduğuna dair bulgular vardır. En önemli risk faktörü olarak da paslanmaz çelik içerisindeki krom suçlanmaktadır. Ancak sigara içimi daha büyük bir zararlıdır ve ikisinin etkisini ayırt etme imkanı yoktur 3 . Kaynak dumanı içerisindeki taneciklerin en küçüklerini metallerin yanma ürünleri oluştururlar. Bunlar akciğerin en derinlerine kadar ulaşmakla kalmaz, adeta gaz gibi davranarak kana da karışır ve vücudun diğer organlarına da dağılırlar. Böylece akciğer dışında da zararlı etkilere neden olabilirler. Kalp damar sistemini etkileyerek damar sertliği, yüksek tansiyon, kalp krizi gibi hastalıklara zemin hazırlarlar 1 . Kapalı ortamda yapılan kaynak işlemlerinin riski daha yüksektir. Kaynak dumanı, çalışanın solunum mesafesine erişmeden önce, lokal egzoz havalandırma yöntemleriyle başarıyla uzaklaştırılmalıdır. Ayrıca, ortamın taze havayla beslenme hızı da artırılmalıdır. Kullanılan malzemelerin malzeme güvenlik veri formları incelenmeli önerilen tavsiyelere mutlaka uyulmalıdır. Kaynatılacak metallerin yüzey temizliği gerekli ise, su bazlı temizleyiciler tercih edilmelidir. Çözücüler kullanılmak zorunda ise, mümkünse işlem açık ortamda yapılmalı ve yeterince havalandırıldıktan sonra kaynak işlemine geçilmelidir. Henüz temizlenmiş, ıslak yüzeylerde kaynak yapılmamalıdır. Kolay yanmayan kumaştan yapılmış iş elbiseleri, deri önlük, uzun manşetli eldiven, pelerinli baret, kaynakçı gözlüğü ve siperi, lokal havalandırmanın yetersiz olduğu koşullarda uygun solunum maskesi kullanılmalıdır. Ortamdaki oksijen yoğunluğu % 18’den az olmamalıdır. Unutulmamalıdır ki, meslek hastalıkları kader değildir. Tam tersine; nedenleri bilindiğine göre, tamamen önlenebilir hastalıklardır. Diğer yandan, meslek hastalıklarından korunmak, onları tedavi ve tazmin etmekten hem daha ucuzdur, hem daha insancıldır. Eğitim ve bilinç düzeyinin artırılması korunmanın ilk basamağıdır. Bilinen bir hastalık, bilinen tedavi yöntemlerine rağmen düzelmemekte inat ediyorsa, hem hasta, hem de hekimi tarafından meslekle ilişkili
There are 153 citations in total.

Details

Primary Language Turkish
Journal Section Reviews
Authors

Suzan Gündüz This is me

Hatice Mutlu Albayrak This is me

Publication Date March 25, 2014
Published in Issue Year 2014

Cite

APA Gündüz, S., & Mutlu Albayrak, H. (2014). Okul Sağlığında Neredeyiz?. Ankara Medical Journal, 14(1), 29-33. https://doi.org/10.17098/amj.42040
AMA Gündüz S, Mutlu Albayrak H. Okul Sağlığında Neredeyiz?. Ankara Med J. March 2014;14(1):29-33. doi:10.17098/amj.42040
Chicago Gündüz, Suzan, and Hatice Mutlu Albayrak. “Okul Sağlığında Neredeyiz?”. Ankara Medical Journal 14, no. 1 (March 2014): 29-33. https://doi.org/10.17098/amj.42040.
EndNote Gündüz S, Mutlu Albayrak H (March 1, 2014) Okul Sağlığında Neredeyiz?. Ankara Medical Journal 14 1 29–33.
IEEE S. Gündüz and H. Mutlu Albayrak, “Okul Sağlığında Neredeyiz?”, Ankara Med J, vol. 14, no. 1, pp. 29–33, 2014, doi: 10.17098/amj.42040.
ISNAD Gündüz, Suzan - Mutlu Albayrak, Hatice. “Okul Sağlığında Neredeyiz?”. Ankara Medical Journal 14/1 (March 2014), 29-33. https://doi.org/10.17098/amj.42040.
JAMA Gündüz S, Mutlu Albayrak H. Okul Sağlığında Neredeyiz?. Ankara Med J. 2014;14:29–33.
MLA Gündüz, Suzan and Hatice Mutlu Albayrak. “Okul Sağlığında Neredeyiz?”. Ankara Medical Journal, vol. 14, no. 1, 2014, pp. 29-33, doi:10.17098/amj.42040.
Vancouver Gündüz S, Mutlu Albayrak H. Okul Sağlığında Neredeyiz?. Ankara Med J. 2014;14(1):29-33.