Introduction: On December 12, 1948, shortly after the devastation of World War II, the newly constitued United Nations General Assembly, unanimously adopted the Universal Declaration of Human Rights UDHR . The declaration was the first international effort to limit the authority and behavior of states and press upon them duties to their citizens. Although the Universal Declaration of Human Rights is a non-binding declaration, it has become the central component of the international customary law. Human rights are the basic rights and freedoms without which a human being can not survive with dignity and improve personality. Respect for inherent dignity and equal rights of all human beings is the foundation of freedom, justice and world peace.
12 Aralık 1948 günü, II. Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinin ardından henüz kurulmuş bulunan Birleşmiş Milletler’in Genel Kurulu oybirliği ile Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ni kabul etti. Bildirgenin kabulü, devletlerin otoritesini ve yetkilerini sınırlandırmak ve yurttaşlarına karşı yerine getirmek zorunda oldukları yükümlülükler getirmek amacıyla yapılan ilk uluslararası çaba oldu. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin hukuki bağlayıcılığı olmamakla birlikte, Bildirge zamanla uluslararası hukukun merkezi bir ögesi haline geldi. İnsan hakları, bir insanın onurlu biçimde yaşaması ve kişiliğini geliştirebilmesi için vazgeçilmez nitelikteki temel hakları ve özgürlükleri ifade eder. İnsan doğasına içkin insanlık onuru ve bütün insanların eşit olduğu düşüncesi, özgürlük, adalet ve dünya barışının temelidir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2012 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2012 Cilt: 28 Sayı: 1 |