14. yüzyıl, Bizans ve bunun ötesinde tüm Balkanlar1 için bir dönüm yüzyılıydı. Balkanlarda büyük ölçekte iç ve dış kaynaklı krizler ve çalkantılar çağı yaşanıyordu. Bir yanda Bizans’taki feodal düzenin parçalanması, diğer yanda aceleyle büyük bir Sırp İmparatorluğu kurulma girişimi. Kırsal ve kentsel kitlelerin ayaklanması sınıf mücadelelerine daha önce görülmemiş bir dinamik kazandırdı. Görünüşe göre halkın gücü yalnızca içerideki korkunç dönüşümün üstesinden gelmekle kalmayıp aynı zamanda dış ticaret sermayesinden ekonomik kurtuluşu sağlamak için de tasarlanmış gibiydi. Ancak bu arada, tarihsel sahnede güçler oyununu giderek daha fazla
belirleyen Türk devi adından yeni bir aktör ortaya çıkmıştı. Bu gücün Bizans ile Batı, İmparator ile Çar, merkezi güç ile taşra soyluları, yoksullar ile zenginler büyük toprak beylerinin arasındaki mücadeleden galip çıktığını biliyoruz. Ancak bugüne kadar bu felaketin en derin nedenlerinin nerede yattığını, hangi öznel ve nesnel faktörlerin bir araya gelerek etkili olduğu hususundaki son netliği henüz bilmiyoruz. Esasen, konunun en iyi uzmanlardan biri olan ve 1937’de vefat eden Franz Babinger’in yargısı bugün hala esasen geçerlidir: 14 ve 15. yüzyıllar, Orta Çağ’da Avrupa tarihinde en muğlak ve en az çalışılmış olanlardır. Bu nedenle dönemin aydınlatılmasına hizmet eden her katkı sadece minnettarlıkla karşılanabilir.
14. yüzyıl, Bizans ve bunun ötesinde tüm Balkanlar1 için bir dönüm yüzyılıydı. Balkanlarda büyük ölçekte iç ve dış kaynaklı krizler ve çalkantılar çağı yaşanıyordu. Bir yanda Bizans’taki feodal düzenin parçalanması, diğer yanda aceleyle büyük bir Sırp İmparatorluğu kurulma girişimi. Kırsal ve kentsel kitlelerin ayaklanması sınıf mücadelelerine daha önce görülmemiş bir dinamik kazandırdı. Görünüşe göre halkın gücü yalnızca içerideki korkunç dönüşümün üstesinden gelmekle kalmayıp aynı zamanda dış ticaret sermayesinden ekonomik kurtuluşu sağlamak için de tasarlanmış gibiydi. Ancak bu arada, tarihsel sahnede güçler oyununu giderek daha fazla
belirleyen Türk devi adından yeni bir aktör ortaya çıkmıştı. Bu gücün Bizans ile Batı, İmparator ile Çar, merkezi güç ile taşra soyluları, yoksullar ile zenginler büyük toprak beylerinin arasındaki mücadeleden galip çıktığını biliyoruz. Ancak bugüne kadar bu felaketin en derin nedenlerinin nerede yattığını, hangi öznel ve nesnel faktörlerin bir araya gelerek etkili olduğu hususundaki son netliği henüz bilmiyoruz. Esasen, konunun en iyi uzmanlardan biri olan ve 1937’de vefat eden Franz Babinger’in yargısı bugün hala esasen geçerlidir: 14 ve 15. yüzyıllar, Orta Çağ’da Avrupa tarihinde en muğlak ve en az çalışılmış olanlardır. Bu nedenle dönemin aydınlatılmasına hizmet eden her katkı sadece minnettarlıkla karşılanabilir.
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | TRANSLATIONS |
Authors | |
Translators | |
Publication Date | December 22, 2020 |
Submission Date | October 22, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 1 Issue: 2 |