The discipline of International Relations has not shown much attention to Post-Truth. However, alternative perspectives could be developed by adopting the dyadic approach of International Relations –familiar with the phenomena in the proxies of Post-Truth– with a focus West-East (or Others) relationship, and the emotions as the basis of Post-Truth and the public life. Although Post-Truth is used in different meanings or contexts, this study argues that the essence of the concept is emotions as opposed to rationality as a reference point for defining reality. Post-Truth is a consequence of the observable process of an existential crisis. The basis of this is the fact that emotions become more visible in public life. The public sphere in the West has expanded with social media, and individuals continue to carry almost every aspect of their lives –including their emotions– to the public. As the preceding words of the year give clue, individuals contributed to the evolution of a structure where emotions are more visible in politics. Societies assuming emotions as not effective and maintaining this as one of their superior ontological assumptions have found themselves resembling their other, and the demarcation has begun to blur.
Post-Truth, Uluslararası İlişkiler’de önemsenmese de disiplininin ikili (dyadic) yaklaşımı, Batı-Öteki ilişkilerinde ve kavramın özündeki duygular ve duyguların kamusal alana yansımaları açısından alternatif bakış açıları sağlamaktadır. Post-Truth farklı anlamlarda veya farklı bağlamlarda kullanılsa da bu çalışmada, kavramın özünün duyguların rasyonalitenin karşısında bir gerçeklik referansı olarak alınması olduğu ileri sürülmüştür. Post-Truth’un gözlemlenebilen bir sürecin sonunda, Batı’nın kendini bir varoluşsal krizde bulması olduğu söylenebilir. Bunun temelinde, duyguların artık siyasette görünür halde olduğu iddia edilebilir. Dünyanın birçok noktasındaki gibi Batı’da kamusal alan sosyal medya ile genişlemiş ve bireyler hayatlarının nerdeyse her alanını, duyguları baskın olduğu bir biçimde kamusal alana taşımaya devam etmektedirler. Post-Truth’tan önceki yılın sözcüklerinin de gösterdiği üzere, bireyler, iletişim araçlarının duyguların ifade edilmelerini sağlayacak şekilde evrimleşmeleri sonucu siyasal alanda duyguların görünür olduğu bir yapının gelişimini sağlamıştır. Duyguların kendilerini biçimlendirmediğini savunan ve bunu kendisini ötekisinden farklı ve üstün kılan bir varoluşsal varsayım olarak içselleştiren toplumlar artık ötekisine benzemekte ve aradaki farklılıklar bulanıklaşmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | International Relations (Other) |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | October 19, 2023 |
Submission Date | April 19, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 |