The social contract hypothesis that the source of power is society and Locke's theory of revolution when he explains this hypothesis in his Two Treatises of Government, has contributed greatly to the victory of years of struggle of human rights(natural law). According to this hypothesis, Locke’s human in state of nature is a person who is social, ethical and lives peacefully under the guidance of the laws of nature he/she grasps through reason. The decentralized human community has formed the state as a result of the social contract to guarantee peace, that is, the violation of partial conflicts, that is, the compliance of people with natural law, and the institutionalization of punishment. When people established the state, they only handed over the power of punishment to the state and they were reserved their natural rights. Historical facts prove Locke's thoughts on the state of nature. However, it is not possible to reach the same opinion except for some exceptions in terms of social contract. International human rights texts and constituent constitutions of newly established states are the state of nature and social contract’s counterparts today. According to Locke, the next people cannot be bound by their ancestor’s social contract when they established the state. However, those who explicitly declare their consent to the social contract cannot leave the nationality of the state. Locke’s “must-have” state is a liberal state of law and based on separation of powers and general will and having a majoritarian democracy. According to Locke, despotic governments, in which natural rights are completely transferred, are not legitimate because they cannot be conservative. So, resisting them is a task for humanity in Locke’s theory.
Locke Social Contract State of Nature Natural Law The Right of Resistance International Contract Constitution
Locke’un Hükümet Üzerine İki İnceleme adlı eserindeki; iktidarın kaynağının toplum olduğuna dair toplum sözleşmesi hipotezi ve bu hipotezi açıklarken oluşturduğu ihtilal teorisi, insan haklarının(tabii hukukun) yıllar süren mücadelesinin zafere ulaşmasına büyük katkıda bulunmuştur. Bu hipoteze göre Locke’un tabiat halindeki insanı; sosyal, ahlaklı ve akıl yoluyla kavradığı tabiat kanunlarının güdümünde, barış içinde yaşayan insandır. Devletleşmemiş bu nitelikteki insan topluluğu, kısmi çatışmalar ile bozulan barışın yani insanların tabii hukuka uymalarının teminatı ve cezalandırmanın kurumsallaştırılması amacıyla, toplum sözleşmesinin neticesinde devleti oluşturmuştur. İnsanlar devleti kurarken yalnızca cezalandırma yetkisini devlete devretmiş, tabii haklarını ise saklı tutmuşlardır. Tarihi gerçekler, Locke’un tabiat haline dair düşüncelerini kanıtlar niteliktedir. Lakin toplum sözleşmesi açısından, bazı istisnalar hariç aynı kanıya varmak mümkün değildir. Tabiat hali ve toplum sözleşmesinin günümüzdeki benzerleri uluslararası insan hakları metinleri ve yeni kurulan devletlerin kurucu anayasalarıdır. Locke’a göre sonraki insanlar, atalarının devleti kurarken yaptıkları toplum sözleşmesi ile bağlı tutulamazlar. Ancak açık olarak toplum sözleşmesine rızasını açıklayan kişiler, devletin uyrukluğundan çıkamayacaklardır. Modern dünyada ise toplum sözleşmesini reddederek tabiat haline dönüş mümkün görünmemektedir. Locke’un “olması gereken” devleti; kuvvetler ayrılığına ve genel iradeye dayanan, çoğunlukçu demokrasiye sahip, liberal bir hukuk devletidir. Locke’a göre tabii hakların tamamen devredildiği despotik iktidarlar, rızai iktidar olamayacaklarından meşru da değillerdir ve bunlara direnmek insanlık için bir ödevdir.
Locke Toplum Sözleşmesi Tabiat Hali Tabii Hukuk Direnme Hakkı Uluslararası Sözleşme Anayasa
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Law in Context |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 28, 2020 |
Submission Date | May 13, 2020 |
Acceptance Date | December 18, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 2 Issue: 2 |