Dünya, 19.yüzyıl ortalarından itibaren
büyük bir hızla küreselleşirken, devletler ise aynı ölçüde Ulus Devletler
haline dönmeye başlamıştır. Bu süreçte bünyesinde farklı etnik unsurları
barındıran devletler ise ya parçalanmış ya da tarih sahnesinden çekilmek
zorunda kalmıştır. Bu ulus devletlerden bir tanesi de yıkılan Osmanlı
Devleti’nin devamı olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Her ulus devlette olduğu gibi Türkiye
Cumhuriyeti de bünyesinde bulunan farklı unsurlardan büyük ölçüde vazgeçmiş,
etnik ve dini temelde birliktelik sağlayarak büyük bir değişime girmiştir. Bu
süreçte, hızlı bir şekilde kurumlarını oluşturmaya ve uzun savaş yıllarında
sekteye uğrayan üretimini olabildiğince arttırmaya çalışmıştır. Balkan
savaşlarından itibaren 1922 Mudanya Mütarekesine kadar süren savaşlarda çok
sayıda insan kaybedilmiştir. Yaşanan bu kayıplarda hem eğitimli ve kalifiyeli
insanlarını ve hem de tarıma dayalı bir ekonomisi olduğu için buralarda duyulan
işgücünü büyük ölçüde kaybetmiştir. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti her şeye
rağmen çıkarılan derslerle bir taraftan eğitime ve diğer taraftan da üretime
ağırlık vermiştir. Bu kalkınma hamlelerinin de titiz bir
çalışma ile yapıldığını söyleyebiliriz. Bu durum kısmen 1929 ekonomik
buhranında sekteye uğramışsa da sonrasında tekrar ivme kazanmıştır. Bir
taraftan bunlar yaşanırken aynı zamanda yeniliklerden ve son durumlarından
haberdar olmak için kendisi gibi Ulus devletlerin neler yaptığını ve ne gibi
çalışmalar içinde olduklarını da takip etmişlerdir. Bu çalışmalar da çeşitli
dönemlerde rapor haline getirilerek yetkililere sunulmuştur. Bu araştırmamızda
söz konusu devletler ile Türkiye arasındaki ekonomik faaliyetlerin mukayeseli
bir karşılaştırılmasının yapıldığı bir belge üzerinden değerlendirmeler
yapılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 5 Sayı: 12 |