Bu çalışma, insanlık tarihinde büyük etki
bırakan din olgusu ile kitlelerin onu anlama çabasından kaynaklanan mezheplerin
ötekileştirme sorununa karşı, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin (ö. 672/1273) insan
sevgisi ve evrensel barış vurgusuyla beslediği hoşgörü öğretisinin, birlikte
yaşama idealine ışık tuttuğu tezini savunmaktadır. Genellikle karakteristik
özelliklerini spesifik bir olay, kişi/kişiler yahut bir coğrafyaya borçlu olan
ve zaman içinde kendilerine ait bir din anlayışı şekillendiren söz konusu mezhebî
oluşumlar, taraftarlarına doğru yol üzere olduklarını telkin etmenin yanında
fikir çatışması içinde oldukları diğer gruplarla mücadele etmek için de, onları
inkâr etme (tekfir/aforoz) yoluna başvurmaktadırlar. Nitekim mezhep
çatışmalarının sonucunda kitlelerin yaşadığı sosyal ve dini krizler ile bunları
tetikleyen baskı ve ayaklanmalar toplumlar için ciddi kırılmaları beraberinde
getiren tatsız birer tecrübe olmuştur. XIII. yüzyıldan bu yana toplumlara şifa
dağıtan Mevlânâ’nın hoşgörü öğretisi, başta din anlayışı olmak üzere birçok
hususta sahip olunan farklılıkların birer toplumsal zehre dönüşmesini
engellemeyi, bunun yerine farklılıkların birer zenginlik olduğunu kabul eden
bakış açısıyla hâlihazırdaki sorunların çözümüne olanak sağlayacak güçlü bir panzehir
ortaya çıkarmayı öngörmüştür. Bu bağlamda tarihsel örnekler üzerinden mezhep
çatışmalarını
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 6 Issue: 6 |